Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yok yok, vatandaşın çığlığı değil. Ama bu alanda bir talep olduğu da ortada. Çünkü canlı müzik dinlenen mekanların fiyatları, o müziğin gerçek dinleyicisi olan öğrencilerin bütçesini katbekat aşıyor

Geçenlerde eski bir dostuma rastladım. Hoşbeşin ardından konu müziğe ve canlı müzik dinlenen mekanlara geldi. Dostum artık İstanbul’da doğru dürüst rock dinlenecek bir yer kalmadığı görüşünde. Ona birkaç isim saydım, Peyote dışında itiraz etti. “Oralar pahalı mekanlar, bir gece rock dinleyeceğiz diye adam başı 100 lira harcanır mı?” diye isyan etti. “Ben ucuz, öğrencilerin gittiği, grupların sahneye çıkıp rock çaldığı, hesaplı bir mekandan bahsediyorum; böyle bir seçenek yok” dedi.
Düşündüm de haksız değil. Türkiye’de rock olması için önce rock dinleyicisi olması lazım. Caz için de, diğer türler için de geçerli aslında. Ve bu dinleyici öğrencilerdir. Ancak kulüplerin durumuna bakınca, bir öğrencinin grupları, sanatçıları canlı izlemesi için önce okulu bitirip bir iş bulması, çalışıp didinip para kazanması ve öyle gelmesi lazım. Bunun için yıllar gerekiyor ve o yılların ardından müzik dinleyecek, gece çıkacak yaşı geçiyor insanlar. Ya çoluk çocuğa karışıyor ya da müzik dinlemeye daha farklı tarzlarla evde devam ediyorlar. Bu işte bir terslik olduğu ortada.
“Canlı müzik” denen hadise yurtdışından gelen grupların da artmasıyla iyice hareketlendi. Eskiden arkadaş gruplarının çaldığı yerlerde şimdi dünyanın mühim isimleri performans sergiliyor. Eskiden cover çalınırdı ve bu işi çok iyi yapan gruplar vardı. Şimdi herkes kendi bestesini çalıyor. Bu çok güzel bir şey.

İnsanlar rock’ı gençken ve parasızken dinliyor
Ama öte yandan canlı müzik dinlemek pahalılaştı. Hakikaten bir gece toplanıp bir konsere gitmek için, işe yolu, yemeği falan da katarsanız dört kişi, asgari ücretli bir işçinin aylık geliri kadar para harcamak zorunda. Sonuç mu? Dostum haklı. El yakmayan ama canlı müzik çalınan mekanlar lazım.
İşletme açısından kolay değil belki ama müziğin, özellikle de rock ve türevlerinin ruhu böyle. Genç ve parasızken dinlersiniz. Yaşlı ve zengin olanlar kendilerine yapacak başka işler buluyorlar.
Tabii 24 yaşın altındakilerin artık bu tip yerlere girişi yasaklandığından kim hangi müziği nasıl dinleyecek, o da ayrı bir konu.

Hangisini almalı?
İşte albümlerin er meydanı. Cebimizde 10 TL var. Hangisine harcayacağız?
Kırmızı köşede... Yeni çıkan Yeliz & Soner Arıca düet CD’si: 6,90 TL.
Beyaz köşede... Güçlü bir rakip: Dürüm artı ayran: 8 TL.
* CD’de pop müziğimizin iki ismi iki şarkı söylüyor: “Neredeydin” ve “Ödül”. Bu iki şarkılık albümü “Ödül”ün “dance version”u ile zenginleştirmişler. Şarkılar klasik pop formunda ve benzerlerine göre ayırt edici bir özellikleri yok.
* Dürüm döner kaşarlı. “Dürümle kaşarın müthiş uyumu” mottosuyla pazarlanıyor. Güzelce basılmış, üzerinde ızgara izleriyle iştah açıcı bir ısıda. İsteğe göre tereyağı da konabiliyor.
* Albüme dört sayfalık bir kapak yapmışlar. Şarkı sözü ve künye dışında, Soner Arıca ve Yeliz’in tuhaf bir fotoğrafı da var. Yeliz, Soner Arıca’nın elini yanağına götürmüş, kendinden geçmiş bir şekilde okşuyor. Duygu tespit edilemiyor. Acıyla zevk arası bir his. Neden mi? Bilemedik.
* Buz gibi açık ayran, bol köpüklü. Dürümle aynı anda geliyor. Soğuk-sıcak uyumu.
Karar: Sekiz liramız dürüm-ayrana gidiyor. 10 TL’nin üzeriyle tok karnına minibüse, arka dörtlünün köşesine kurulmanın keyfine ise paha biçilemez.
Not: “Dürüm artı ayran” yoluna devam edebilecek mi? Yeni rakibi kim olacak? Haftaya...


Dünyaya açılamamak bazen işe yarıyor
Klip çekerken başkalarından fazlaca esinlenen yönetmenler bize özgü değil. Biliyorsunuz Tarkan’ın “Acımayacak” isimli şarkısına çeilen klip Rihanna’nın “Rockstar” isimli şarkısının klibine benziyordu. Ben bununla ilgili “güçlü esinlenme” demekle yetinmiştim.
Ve ne oldu biliyor musunuz, Rihanna da taklit klip kurbanı oldu. Meğer MTV ve daha pek çok müzik kanalında yasaklanan, internette ise sadece 18 yaşın üzerindekilerin izleyebildiği “S&M” isimli klipteki sahneler fotoğrafçı David LaChapelle’in fotoğraflarından alınmış. Yani yönetmen Melina Matsoukas, bu fotoğrafları klibe dönüştürmüş. David LaChapelle klipte sekiz adet fotoğrafındaki fikirleri çaldığı gerekçesiyle Rihanna’ya dava açtı. Bizdeki klipler uluslararası arenada izlense kim bilir ne davalar
açılır. Bazen dünyaya açılmamak işe yarıyor.

PAZAR ALBÜMÜ
“The People’s Key” - Bright Eyes

İlk şarkı “Firewall”un uzun, konuşmalı introsuna aldanmayın. Albüm iyi. Hatta şarkılar ilerledikçe daha da güzelleşiyor. Bright Eyes ismiyle tanınan Conor Oberst
kendi bestelerini söyleyen ve gitar çalan, yetenekli biri olarak kendini müzik dünyasına çoktan kabul ettirdi. 1998’de 18 yaşında ilk albümünü yayımlayan biri ve 2007’deki “Cassadaga”dan bu yana grubun ilk albümü (teknik olarak Oberst’in içinde bulunduğu 10’uncu albüm) bu.
Albüm rock ve folkun uyumlu bir birleşmesi. Genellikle dramatik yönü ağır, inişli çıkışlı şarkılar bunlar. Farklı ruh hallerine sahipler. “Haile Selassie”, “Shell Games”, özellikle dikkat çekenler. Kişisel favorim “Beginner’s Mind”.
Pazar pazar iyi gider. Yine de iki giriş ve finaldeki spiritüel konuşmalardan hoşlanmadım. Gereksiz tarama gibi geldi bana bunlar. “Anlatacak bir şeyin varsa şarkıyla, müzikle anlat, nasihat verme” demek geldi içimden...

Albümleri okuma kılavuzu
Bazen dinlemeden de bir albüm hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Nasıl mı? İşte işaretlerden bazıları...
Tuğla duvar: Büyük ihtimalle rock albümü. Önünde duran ve her biri farklı yönlere bakan bir grup varsa zaten durum ortada.

Çatlak toprak: Şimdi nasıl “kanlı manlı, karanlık” fotoğraf çekme trendi varsa 90’larda da çatlak toprak vardı. Üzerine bir de kırmızı renkli havada uçuşan mendil ya da kumaş koydunuz mu tadından yenmezdi o estetik. Ancak çatlak toprak aynı zamanda rock’a da alamettir. Yani ya demode bir albüm var karşınızda ya da rock (ya da her ikisi).

Kulaklık: Dans albümü. İşin içinde bir DJ var. Ama dikkat, iyi DJ ya da dans albümlerinin kapağında kulaklığa pek rastlanmaz.

Silikon dudak: Genellikle hevesli bir kıza yardımsever birileri albüm yapmış anlamına gelir. Dudakların sahibi yaşını başını almış bir hanımefendi ise durum değişir. O zaman kendini kanıtlamış bir sanatçının albümüyle karşı karşıya olabilirsiniz.

Normal dudak: Genelikle romantik şarkılardan oluşan derlemelerde karşılaşılan bir durumdur. Dudak kıpkırmızı ve ortam loşsa albümün romantizm vurgusu artar.

Seren Serengil: O albümde Seren Serengil’in olduğu anlamına gelir.

Kırmızı mum, kalp ya da her ikisi: İyiye alamet değil. Sevgililer Günü geyikleriyle ilgili bir şey olabilir. İşin ucunda ya masraf var, ya azar ya da surat. Kırmızı kalp gördün mü kaç...

Deri ceket: Rock olduğu kadar türkü ya da özgün müzik anlamına gelir. Ceketin türüne göre fantezi de olabilir. Yabancı albümlerde rap’e işaret eder. Hele o deri ceketin üzerinde Louis Vuitton logosu deseni falan varsa.

Bikini: Yaz hitleri albümü. Muhtemelen bir serinin yedinci, dokuzuncu olanı falan.

Not: Bu yazıda yer alan imgelerin gerçek hayattaki albümlerle arasındaki benzerlikler tamamen tesadüften ibarettir. Seren Serengil’in de gerçek hayattaki Seren Serengil’le arasındaki benzerlik bir tesadüften ibarettir.