1978 yılıydı.. Hem üniversiteye hem de gazeteciliğe kapağı attığım yıl..
Hiç unutmuyorum..
Gazeteci olmak için ne yapmam lazım dedim.. Merak et dediler..
Gazeteci merak eder!..
Her şeyi mi dedim.. Her şeyi dediler.. 32 yıl olmuş, o gündür bugündür hep merak ederim..
Mesela, bugünlerde Başbakan Yardımcısı Arınç’a suikast girişiminin sonucunu merak ediyorum..
Nereden mi aklıma geldi?
Seneyi devriyesi de..
Hatırladınız değil mi?
*
Hani, Arınç Manisa’dayken Çukurambar’daki evinin çevresinde bir albayla bir binbaşı yakalanıp gözaltına alınmıştı..
Suikast hazırlığı yaptıkları söylenmişti.. Hani binbaşı, Arınç’ın ev adresinin yazdığı kâğıdı yutmaya kalkmıştı da polisler üzerine atlayıp ağzından çıkarmışlardı..
Hatırladınız değil mi?
Hatırlamadınız mı?
Hani, suikast planı saklı diye Kozmik Oda‘ya girilmişti..
Ne gümbürtülü günlerdi.. Savcı girer mi giremez mi, polis girer mi giremez mi tartışması sadece yargıç girer kararıyla son bulmuştu..
11. Ağır Ceza Reisi kozmik odada haftalarca çalışmış, yüzlerce evrak inceleyip not almıştı..
Hâlâ mı hatırlamadınız?
Biraz daha anlatayım..
Hani hâkimi takip ediyorlar diye sivil plakalı iki askeri araca operasyon yapılmıştı ya.. İçinden yılbaşı alışverişindeki erler çıkmıştı.. Biri aşçı öteki elektrikçiydi!..
İşte o suikast girişiminden bahsediyorum..
Hakikaten ne oldu?
Altından ne çıktı!
*
O günlerde konuyu tüm boyutlarıyla işleyen gazeteler bile unuttu gitti.. Bugünlerde satır yok.. Yorumculara ne demeli!
Ne yorumlar yapılmıştı ama.. Başrolde polis-yazar Emre Uslu vardı.. Polislikten gelme olduğu için her sözü dikkate alınmıştı..
Ne de olsa uzmanlık alanıydı..
Uslu, araçtan elektrikçi ve aşçı çıkmasına şaşırmamıştı.. Takip etme taktiğiymiş, yakalanınca aşçıymış dedirtmek içinmiş..
Aşçı ajan yani!..
Veya aşçıdan ajan..
Olabilir mi?
Bildiğimiz mesele değil ki.. Niye olmasın ki..
Her şey olur..
*
Geçen yıl bugünlerde Başbakan Yardımcısı Çiçek çok ciddi demişti..
Suikastın hedefi Arınç da çok ciddi bulmuştu.. Kozmik odaya girip belge arandığına göre yargıya göre de çok ciddiydi..
Ben de çok ciddi bulmuştum..
Çok ciddi bulduğum için bir yıl sonra sonuç ne oldu diye soruyorum..
Dosya kapandı mı, dava açılacak mı?
Merakım bu!..
*
Aslında bir konuyu daha merak ediyorum ama!..
Fazla merak sağlığa zararlıdır demezseniz onu da sorayım..
Deniz Feneri soruşturması ne âlemde!..
Üçüncü seneyi devriyesi yaklaştı da!..
Demokratik özerklik faturası!..
Nuray Mert’in Kürt meselesinin çözümü güç olsun da geç olmasın yaklaşımına katılıyorum ama bu iş bayağı güç olacak galiba..
Hele seçim öncesi..
Aman Allah!..
Demokratik özerklik gibi iktidarı hop oturtup hop kaldıran meseleleri konuşacağımızı sanmıyorum..
Sadece AKP değil ki, CHP de tartışmaz.. MHP adını anmaz..
Onlar katılmayınca bir grup aydınla Kürtler kendi aralarında tartışır durur.. Bu da bir işe yaramaz.. İktidara yakın duranlar, hafiften rotayı kırar.. Kendilerini tartışmanın dışına atarlar..
Olacak olan budur..
*
Zaten AKP’li Ömer Çelik; ‘Türkiye’nin demokratikleşmesine suikast girişimi’ diyerek dün son noktayı koydu..
Belli, mesele dallanıp budaklanırsa başları çok ağrıyacak.. Fatura dönüp dolaşıp ne olduğu neyi amaçladığı hâlâ belli olmayan, hâlâ söylenmeyen Kürt açılımına kesilecek..
AKP’ye yani..
İstemezler tabii..
Çelik’in sert sözlerinin altında bu yatıyor.. Tartışmanın kafadan önünü kesmek.. Konuşturmamak..