Dün de anlatmaya çalıştım.. Mesele önemli.. Gelen mailler beni bir kez daha yazmaya (belki defalarca gerekecek) zorladı..
İktidara yakın çevrelerin konuşmaktan kaçındığı..
Muhalefetin gündeme getirmediği..
Nedense herkesin üç maymunu oynadığı mühim bir konu var.. O da şu..
Bundan sonra..
Başbakanı cumhurbaşkanı mı seçecek..
Başbakanı halk mı (seçmen) seçecek..
En temel meselemiz bu.. Gerisi teferruat gibi duruyor..
* * *
Başkanlık sistemine geçmemiz imkânsız.. Erdoğan’ın ABD Başkanı Obama gibi olması zor..
Niye mi?
Bütün kurumlar, kuruluşlar, yerel yönetimler buna göre dizayn edilecek.. Yasalar, yönetmelikler, genelgeler sil baştan yapılacak..
Çok zor.. Maliyeti yüksek.. Bir yılda, iki yılda halledilecek mesele değil..
Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmek için en az beş yıl gerekir.. Belki de daha fazla..
Bu yüzden imkânsız dedim..
Erdoğan, Obama gibi olamaz ama..
Rusya Cumhurbaşkanı Putin gibi olabilir..
* * *
Beni takip edenler biliyordur.. 2007 yılının Nisan ayından beri bu tezi öne sürüyorum..
Neredeyse beş yıldır..
Erdoğan’ın nihai hedefi Putin gibi olmaktır..
Yani..
Seçimle cumhurbaşkanı koltuğuna oturmak, kimin başbakan olacağına kendisi karar vermek..
Ülkeyi cumhurbaşkanı koltuğundan aynı zamanda başbakan gibi yönetmek..
Hem devletin başı..
Hem hükümetin başı olmak..
* * *
Bu söylediklerime itiraz eden, uyduruyorsun, işkembeden sallıyorsun diyen çıkmayacak..
Çıkamayacak..
Ama!.. İktidar kanadından doğrudur diyen de olmayacak..
AKP’ye yakın duran yazarlar konuya zinhar girmeyecek..
Son dakikaya kadar herkesin ‘bildiği, beklediği, tahmin ettiği’ mesele hiç tartışılmayacak..
Elâlemi salak yerine koymayın
Lütfen!..
Ne olur..
Yalvarıyorum.. Türk’e Türk propagandası yapmayın..
Bakanlar çıkıyor, atıp tutuyor.. Hepimizi aptal yerine koyuyor..
Ayıp!
Çok ayıp..
Geçenlerde.. AB Bakanı Bağış, Avrupa’ya hitaben; Dişinizi sıkın bekleyin, Türkiye gelip sizi kurtaracak demişti...
Evet evet yazmıştım..
13-14 trilyon dolarlık Avrupa’yı, 800 milyar dolarlık Türkiye’nin nasıl kurtaracağını anlamadığım için yazmıştım..
* * *
Dün de Bakan Çağlayan’ın sözlerini duyunca pes dedim..
Pes yani!
Mersin’de milleti gaza getirmiş..
Ey Sarkozy, kıskanma ne olur, çalış senin de olur demiş..
2.5 trilyon dolarlık Fransa’ya söylüyor..
Aşağılık kompleksi yapmıyorum, hayatın gerçeğini de inkâr etmiyorum..
* * *
Türkiye geçen yıl büyüdü, güzel.. İşsizlik azaldı, çok güzel..
Ama bu ithalata dayalı büyümeydi..
Üreterek değil, tüketerek büyüdük..
Ortada çok hava atılacak bi durum yok..
Hal bu olduğuna göre; bekle Avrupa seni kurtarmaya geliyoruz lafı elâlemi salak yerine koymaktır..
Kızdığım da budur..
Danışmanların itirazı var..
Milletvekilleri ayıp etti demiştim.. Danışmanlarının maaşını 2 bin liradan 5 bin 400 liraya çıkardılar demiştim.. Yüzde yüzden fazla zam nerede görülmüştür demiştim..
Vekillerin danışmanları aradı..
5 bin 400 doğru ama net değil, brüt dediler..
İtiraz ettiler..
Elimize geçse geçse 3 bin 500 lira geçecek dediler.. O da vergi diliminden dolayı her geçen ay azalacak dediler.. Bizim kıdem tazminatı hakkımız bile yok dediler.. Milletvekili güle güle dediği an, bir daha seçilemediği zaman işimiz biter dediler..
Duyurulur..
Carvalhal sorusu
Sezonun ikinci veya üçüncü haftasıydı.. Beşiktaş’ın en büyük sorunu Carvalhal’dir dedim..
Hay bin şeytan..
Keşke demez olaydım..
Veya iyi ki demişim..
O Carvalhal gitti yerine başka Carvalhal geldi..
O Carvalhal oyunu kendi sahasında kabul ediyor, takımını gol yememeye oynatıyor, beraberliğe amenna diyordu..
Yeni Carvalhal iyi futbolu, seyirlik futbolu hedefliyor, golü düşünüyor.. Takımını, iki gol yeriz ama üç de atarız diye sahaya çıkartıyor..
Bunları niye yazıyorum..
Her gittiğim yerde, televizyon programlarında bile soruluyor da ondan..
* * *
Toptan cevap vereyim..
Ligin başında Carvalhal’i beğenmiyordum şimdi beğeniyorum..
Ben mi değiştim o mu sorusu da geliyor..
Yüksek ego ile cevap vereyim mi?
O..
* * *
Düşük ego ile de kanıtlarım..
Sezon başında Hilbert’i, Fernandes’i, Ernst’i oynatıyor muydu?
Hayır mı?
Bingo!.. Ben kazandım..
Daha da bana Carvalhal’i sormayın.. Adamı geç de olsa sevdik işte..
