Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. Peş peşe yayınlanan dört belge söylemleri değiştirecek..
Dillere ayar çekilecek..
Belgelerden sonra iktidarın söylemi de, iktidara destek verenlerin yazıları da eskisi gibi olmayacak..
Fişlemeden başlayalım..
Eski iktidarlar döneminde insanların fişlendiği, bu iktidarın fişlemeye son verdiği söyleniyordu..
Artık söylenemeyecek..
Fişlemeler aynen sürmüş.. ‘Gülenci’, ‘Süleymancı’, ‘Nakşibendi’ diye fişleme yapılmış..
Komünist, solcu, Alevi, ulusalcı, Gezici, içki içer, CHP yanlısı, MHP taraftarı, PKK sempatizanı diye fişleme yapılmamış mı?
Bilmiyoruz..
Cemaatle-iktidar arasında kavga yaşandığı için o kesimlere yönelik belge ortaya çıktı.. Süleymancı diye fişleme yapıldıysa, ulusalcı diye de yapılmıştır herhalde!..
*
Geçelim ıslak imzaya..
Düne kadar hep ıslak imza arandı.. İktidar yanlıları, sadece belgeleri imzalayanları değil, belgede adı geçenleri bile suçlu gibi gösterdi..
2004’teki MGK kararlarının ortaya çıkmasından sonra bu da değişti..
Çünkü iktidar o belgeyi yok hükmünde ilan etti; uygulamaya konulmadığını söyledi..
Yarın bir başkası da attığı imza için aynı şeyi söylerse ne olacak?
İmzaladım ama yok hükmündedir derse..
İmzaladım ama sumen altına attım diye itiraz ederse..
Demek ki; artık ıslak imza her şey demektir yaklaşımı rafa kaldırılacak..
*
Bir de dönemin şartları meselesi var..
MGK belgesinin manşete çıkmasından sonra, iktidara destek verenler 2004’ün şartlarına bakın diye ortak söyleme geçti..
Şunlar söylendi: Her olay döneminde değerlendirilir.. Bugünden bakarak 2004’ü yorumlamak doğru değildir.. Önce o dönem Türkiye’de neler olup bittiğine bakmak lazım..
Demek ki; bundan sonra bütün olaylara böyle bakılacak..
MGK belgesini yorumlamadan önce 2004’ün şartlarına bakın diyenler..
Aynı şeyi..
1990’lar için, 1970’ler için hatta 1930’lar için de yapmak zorunda..
*
Belgelerden önce farklıydı, belgelerden sonra farklı olacak..
Balbay kararı: Türkiye bir ayıptan kurtuluyor
Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle karar verdi.. Mahkeme başkanı o kararın anlamını açıkladı:
Hapisteki vekiller serbest kalmalı..
Daha da önemlisi; başkan, Balbay ve öteki milletvekillerinin mazbatalarını aldıkları gün tahliye edilmemesinin hukuk ihlali olduğunu söyledi..
Son yıllarda yapılan hala yapılmakta olan o kadar çok hukuk ihlali var ki..
Cumhurbaşkanı da, hükümet cephesi de, Meclis Başkanı da kararı olumlu buldu..
*
Keşke, bu duruma hiç gelinmeseydi.. Keşke, Türkiye milletvekilini hapiste tutan ülke konumuna düşürülmeseydi.. Keşke, mahkeme tahliye etmemekte direnince Meclis milletvekiline sahip çıksaydı..
O günlere dönelim.. 2011’in yazına..
*
Çıkan sonuç şu..
CHP, Meclis’te yaptığı protestoda haklıymış.. Tepki göstermekte..
AKP ‘aday gösterirken düşünseydiniz’ demekte haksızmış..
*
Bir de uzun tutukluluk meselesi var.. Anayasa Mahkemesi makul sürenin aşıldığı kanısında.. Anayasa’ya aykırı buldu..
O süre kaç yıldır?
Başbakan Yardımcısı Arınç dün ‘3, 4, 5 yıl tutukluluk süresi fevkalade uzundur’ dedi.. Mahkemeler bu konuda da direnç gösteriyorsa, meseleye yine Meclis’in el atması gerekir..
Yıllardır yazıyoruz; tutukluluk cezaya dönüştü..
*
Madem Anayasa’ya aykırı; yerel mahkemeler bütün kararlarını yeniden gözden geçirmeli.. Hemen..
Mustafa Balbay’a ve tüm tutuklu vekillere geçmiş olsun..
Polis demokrasiye nasıl katkı yaptı?
Başbakan Başdanışmanı Akdoğan ilginç bir açıklama yaptı.. ‘Son dönemde Türkiye emniyet teşkilatının uygulamalarıyla demokratikleşti’ dedi..
Hiçbir şey anlamadım..
Dünyada polis marifetiyle demokratikleşme nasıl olur bilemedim.. Dünyada örneği yok..
Peki, polis ne yapmış da Türkiye demokratikleşmiş?
Soru işareti.. Başdanışman birkaç örnek verir herhalde..
*
Şöyle olabilir mi?
Polis, çevreci gençleri sabaha karşı orantısız güç kullanarak dağıttı ya.. Polisin tavrına tepki gösteren milyonlarca insan sokağa döküldü.. Gezi eylemleri başladı..
Tepki gösteren güçlü bir sivil toplumun varlığı ortaya çıktı.. Bütün dünyanın hayran olduğu, Cumhurbaşkanı’nın gurur duyduğu protestolara imza atıldı..
Demokrasinin güçlü olduğu kanıtlandı..