İktidar beşinci vitese atmıştı, tam gaz gidiyordu; frene sert bastı..
Dershaneleri kapatma meselesi soğuk hava deposuna yollandı..
Bu kanıya nasıl mı vardım?
Hükümet Sözcüsü Arınç’ın açıklaması bunu söylüyor.. Karar şu; Bakanlık dershanelerle görüşecek, eğitimcileri dinleyecek.. Yol haritası gözden geçirilecek..
Süre?
Süre yok, süre tahdidi yok..
Yani ikinci bahara!.. Seçimde kartlar yeniden karılacak, dağıtılacak, taraflar ellerinin gücüne göre hareket edecek..
*
İktidar partisi bu ‘gel-git’leri çok yapıyor.. Bir hamle yapıyor veya hamle yapacakmış gibi sözler sarf ediyor ama bazen gerisi gelmiyor..
Ortalık toz duman olduğuyla kalıyor..
Örnek mi?
Öğrenci evleri, öğrenci apartları.. Yasal düzenlemeye bile gidileceği söylendi, kabul edilemez bulundu..
Sonra buzdolabına kaldırıldı..
Çünkü iktidarın görev alanına giren bir mesele değildi.. İktidarın el süreceği alan da değildi..
*
Dershaneler de öyle.. Kapattık demekle kapanmaz ki.. Merdiven altına iner; tekli, ikili, üçlü ders vermelere döner.. Ailelere astarı yüzünden pahalıya gelir..
Derim ki; Bakanlık sadece eğitimcilerle, sadece dershanelerle görüşmesin.. Öğrencilerle de görüşsün.. Okul çıkışı veya hafta sonları niye dershaneye koşturduklarını sorsun, soruştursun..
Hatta bunu yapmadan, kendi okullarında verdiği eğitimin kalitesine baksın.. Boş geçen dersleri sorgulasın.. Sınıflardaki öğrenci sayılarını masaya yatırsın..
*
Bir bardakta fırtına koptu diyeceğim ama öyle değil.. Herkes biliyor ki mesele başka!..
İktidarla Gülen cemaati arasındaki çekişmenin, çatışmanın üst perdeye yükselmesiydi.. Çok ağır eleştiriler yapıldı, çok ağır yazılar yazıldı..
Zaman gazetesi yazarı İhsan Dağı kavganın boyutlarını özetliyor..
‘Zulme uğramamak için herkesin ‘dev’leti ele geçirmeye çalıştığı siyaset arenası da bir ölüm-kalım mücadelesidir. Ahlak da, ilke de, vicdan da olamaz o arenada; ya ‘onlar’dansındır ya da düşman.’
*
Ortalık bir süre daha sütliman olmayacak gibi..
12 Eylül’ün ruhu, felsefesi kalacaktı
Anayasa değişikliğinin olmayacağı kesinleşti.. Meclis Başkanı masadan kalktı.. Uzlaşma komisyonu uzlaşamamış oldu..
İktidar diyor ki; hiç olmazsa üzerinde anlaşılan 60 maddeyi geçirseydi.. 60 maddeyi heybeye atardık, gerisine sonra bakardık..
Sadece 60 madde ile sınırlı kalacak operasyon yarardan çok zarar getirirdi..
Niye mi?
O, 60 maddede hayatımızı etkileyecek önemli bir şey yok ki.. Çoğu değişse de olur değişmese de olur!..
12 Eylül Anayasası’nın özü, ruhu, felsefesi kalacaktı..
İnsanlar da Anayasa değişti zannedecekti.. Anayasa değişti havası yaratılacaktı.. Değişen bir şey olmayacaktı..
Temel meseleler, hayati meseleler aynen kalacaktı..
*
Ne mi o hayati meseleler? Çok var da biri şu.. Türkiye seçimle gelen geniş yetkili ama sorumsuz cumhurbaşkanı ile yine seçimle gelen sorumlu başbakanlık sistemine koşar adım gidiyor..
Dünyada örneği var mı derseniz?
Bulamadım..
Bize özgü.. Ucube mi ucube..
Şimdi de Suriye’nin toprak bütünlüğü!..
Yıllarca Irak’ın toprak bütünlüğünden bahsedildi.. 10 yıldır her fırsatta tekrarlandı.. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasının çok önemli olduğu söylendi, durdu..
Irak’ın toprak bütünlüğü var mı?
Veya Ankara Irak’ın toprak bütünlüğünden söz ediyor mu?
Hayır..
Toprak bütünlüğü resmen var ama fiilen yok.. Erbil ayrı Bağdat ayrı..
*
Irak gitti, yerine Suriye geldi.. Suriye’nin toprak bütünlüğü en büyük derdimiz oldu.. Barzani ile yapılan görüşmelerde bu mesele de ele alınmış..
Bu kadar ağır, bu kadar kanlı iç savaş yaşayan bir ülkenin toprak bütünlüğü mü kalır?
Bakalım ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalı’ sözünü kaç yıl duyacağız?
‘Türkiye adını veren Keltlerdi’
Aytunç Altındal’ı son yolculuğuna uğurladık.. Aslında adı ‘Aytun’muş ‘ç’ harfini sonra eklemiş.. 80’li yıllarda kısa bir dönem beraber çalıştık.. Türkiye’nin sayılı entelektüellerindendi..
Allah rahmet eylesin..
Ezber bozan adamdı.. Mesela, Türkiye adını Britanya Adası’ndan, İrlanda’dan, milattan önce 7. yüzyılda Anadolu’ya gelen Keltlerin verdiğini ortaya koydu..
Keltlerin başkentinin adı Turkije imiş.. Bu topraklara da Turkije demişler..
Kelt dilinde anlamı tarıma uygun alan demekmiş..
