Arap dünyasının diktatörleri gider mi? Gider.. Kimi kansız gider, kimi kan dökerek gider ama gider.. Geri dönüşü olmayan yola girildi..
Asıl mesele şu.. Diktatörler gidince yerine nasıl bir rejim gelecek?
İşte bu sorunun yanıtı yok..
Şu bir gerçek pattadak demokrasi gelmez..
Niye mi?
Demokrasi zor rejim de ondan.. Halkın önüne sandık koymakla olmuyor.. Diktatörler de sandık koymuştu.. Onlar da sandıktan çıkmıştı..
Sadece sandıkla olmuyor.. Demokrasi kültürünün yer etmesi gerekiyor, kurumlarıyla kurallarıyla.. İnsanların o kültürü özümsemesi gerekiyor..
Öyle üç günde olacak mesele değil..
O zaman..
Ara rejim!..
İyi de nasıl bir ara rejim?
Geçiş sürecini yönetecek bir ara rejim..
Kaç yıl!..
Temel soru budur..
*
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na katılıyorum, Türkiye’nin deneyimleri önemli.. Çünkü; atlattığı badireler var, atlatamadığı badireler var..
1950’de demokrasiye geçtik.. 2011 oldu hâlâ yerli yerine oturtamadık.. Hep bi arıza çıkıyor..
60 yıl içinde demokrasinin olduğu yıllar da oldu, askeri diktanın olduğu yıllar da.. Geriye doğru baktığımızda ağırlıklı olarak askeri vesayet altında yönetilmişiz..
Askeri vesayet kalktı sayılır ama hâlâ tehlike atlatılmış değil..
Daha da ötesi askeri vesayetten başka vesayete geçiş tehlikesi hâlâ var.. Yönetimin otoriterleşme tehlikesi hâlâ var..
Çünkü demokrasi kültürü oturmadı, benimsenmedi.. Karşı çıkmanın, muhalefet etmenin ne kadar önemli olduğu, bir ülke için hayati önem taşıdığı, özgürlüklerin anahtarı sayıldığı, birey olmanın teminatı olduğu tam anlamıyla anlaşılmadı..
*
Demokrasiye geçeli kaç yıl olmuş?
61 yıl..
*
Arap dünyasının işi bu sebeple zor..
*
(Arap ülkelerine bakınca; her ülkede iktidar var, demokrasi olması için muhalefet lazım sözünün ne anlama geldiği daha net anlaşılıyor herhalde.. Muhalefet ne kadar güçlüyse demokrasi de o kadar güçlü oluyor..)
Meclis’te yaşanan en ‘canlı’ örnek..
Demokrasinin olması için, herkesin o kültürü özümsemesi gerekir dedik ya..
Aksi halde faça verir..
Lafımızın tam üzerine Meclis’te canlı örneği yaşandı..
DTP Genel Başkanı Demirtaş, partisinin grup konuşmasının son bölümünde Kürtçe konuştu..
Meclis TV yayını anında kesti..
Herhalde yayını kesene; ne yaptın, TRT Şeş her gün Kürtçe yayın yapıyor, Başbakan da bununla övünüyor, sen Kürtçe konuşuluyor diye yayın kesiyorsun diye çıkışıldı ki..
Kürtçe propaganda bile serbest denildi ki..
Yayın hemen geri geldi..
Demokrasiye inkıta bir dakika sürdü..
*
Kürtçeyi duyduğu anda kesenin kabahati var mı?
Ne diyelim..
Eski alışkanlık, demokrasi kültürünün zayıflığı..
İçki haberini İngiliz’den al
Bir imzayla..
Mahalle baskısı lafı fos çıktı..
Muhafazakâr iklim dağıldı gitti..
Özel hayata müdahale palavra çıktı.. Endişeli modernlerin endişesi kalktı.. Endişesiz liberaller derin bir nefes aldı.. Kaygısız demokratlar kıs kıs gülmeye başladı..
Memlekete ayar geldi..
*
Yıllardır söylenenlerin koca bir yalan olduğu anlaşıldı.. Meğer insanları nasıl kandırıyorlarmış..
Bir imza her şeyi çözdü..
Hangi imza diyeceksiniz?
Johnnie Walker’in üreticisi İngiliz Diageo Yeni Rakı’yı satın aldı ya..
İşte o imza..
*
Diyorlar ki; İngilizler aptal mı? Rakı satışları yasaklanacak olsa adamlar 2.1 milyar doları bastırır mı?
Eee..
Bunları yazanlara.. Bu yorumu yapanlara.. Ne ilgisi var demeyeceğim..
Nasıl olsa bildiklerini okuyacaklar.. Kendi hallerine bırakayım..
*
(Mesele içki değil, mesele özgürce sosyal yaşam..
Var mı yok mu?
İsteyen liberalle, isteyen muhafazâkarla küçük bir Anadolu turuna varım.. Daha önce de teklif etmiştim, kimsenin çıtı çıkmadı.. Bu konuda ahkâm kesenler kulağının üzerine yattı..
Yaşayarak görelim..
Gördüklerimizi de yazalım.. Aynı anda..
Var mısınız!)