İki millet.. İki devlet.. Ortak bakanlar kurulu.. Daha düne kadar bu lafı çok sevmiştik.. Bölgedeki hâkimiyetimizin, gücümüzün simgesiydi..
İki başbakan 22 bakan aynı masanın etrafında oturmuş, 40’a yakın anlaşma imzalamıştı..
Ortak lafını çok sevmiştik..
Ayrı gayrı olmamalıydı, sınır kapısı da ortak olmalıydı, ortak banka da kurmalıydık..
Vizeler kalktı.. Sınırlar açıldı..
O ülkenin hamisi olmuştuk.. ABD’nin kara listesindeydi ama elleşme biz hallederiz, biz düzeltiriz, elini kolunu tutarız teminatı vermiştik..
*
Tunus’taki ayaklanma, Mısır’a, Tahrir meydanına sıçradığı zaman kapı komşumuza gelmez deniliyordu..
Neyi diye sorduklarında?
Ortadoğu uzmanı sıfatıyla ekrana çıkanlar; gelmez çünkü iktidarımızın kontrolünde o ülke değişiyor.. Değiştiriliyor.. Reformlara öncülük ediyoruz, Ankara’nın sözünden çıkmazlar demişti..
En baba uzmanlara göre; halk memnundu, mutluydu.. Mısır gibi değildi..
‘Yeter artık’ dalgası komşumuza ulaştığında hemen reform yap dedik.. Acilen reform..
Yaptılar da..
50 yıllık olağanüstü hali kaldırdılar..
*
Şimdi dönüp Suriye’ye bakalım..
Olağanüstü hal kalktı ama yerine sıkıyönetim konuldu.. Ordu tankıyla topuyla kentlere girdi..
Beşar Esad da Kaddafi gibi halkının üzerine ateş açtırdı..
Yüzlerce kişiyi öldürttü..
O ülke daha iflah olmaz.. İflah olmayacak hale getirildi..
*
Ortak bakanlar kurulunun Şam ayağı böyle.. Peki Ankara ayağı nasıl?
Suskun..
Laf olsun beri gelsin kıvamında uyarılar yaparak günü geçiştiriyor.. Güçlü bir ‘yeter artık’, ‘git artık’, ‘öldürme artık’ sesi çıkmıyor..
Çıkarılacak ders:
Diktatörle ortaklık olmuyormuş!
Seçime kadar sınav tezgâhı
Başlık bu.. Tezgâh..
Hükümeti yıpratmaya yönelik oyun..
Adam soru kitapçığını hatalı basmış, eksik basmış, bazı sayfaları boş basmış..
Ne önemi var..
Adam sınava gireceklere yeteri kadar soru kitapçığı basamamış..
Ayrıntı..
Sınava girenlerin geleceği kararmış, umutları tükenmiş..
Bir dahakine hazırlanırlar..
Sussunlar, otursunlar!..
Niye?
Seçim var.. Seçim öncesi hükümetimiz yıpranır..
Seçim var da o gencin mağduriyeti de, o gence yapılan haksızlık da var..
Bu ülkede artık kimse hakkını arayamayacak mı, yapılan edilene tepki göstermeyecek mi?
Hemen tezgâh!..
Tezgâhsa ÖSYM Başkanı’na sorun.. Seçim öncesi bu tezgâhı sen mi yaptın deyin bakalım..
Duydunuz mu; Arınç da tatmin olmamış..
Cumhurbaşkanı da çok kızmış..
Devreye girmesi istenen kim(ler)?
Yazılmamış kitap yüzünden gazeteci tutuklamalarının baş ağrıttığını.. Sıkıntı yarattığını söyleyen Fehmi Koru formülü bulmuş..
Demiş ki; YSK’nın sebep olduğu sorunun çözümünde kim(ler) etkili olduysa bu konuda da devreye giremez mi?
*
Bu satırları okuduktan sonra hemen akla şu soru geliyor..
Birileri devreye girip gazetecileri içeriden çıkartabiliyorsa demek ki içeri girmeleri için de birileri devreye girmiştir!..
Dışarı çıkartan gücü olan..
İçeri atma gücüne de sahiptir..
Bu işler birilerinin devreye girmesiyle halloluyorsa hukuk sizlere ömür demektir..
Ortada hukuk mukuk yok demektir..
*
Burası hukuk devleti lafı boş bir sedadır..
Çoktan yapılması gereken açıktı, netti; anti demokratik maddeleri yasalardan ayıklamak.. DGM’lere (yeni adı; özel yetkili mahkeme) son vermek..
Bu kadar..
Çocuk yaşı 21..
Genç yaşı 24..
Büyük adam
yaşı kaç?
Bülent Arınç döneminin klasiğiydi.. Meclis Başkanı’yken kürsüye çocuk diye koskoca adamları oturttu..
İmam Hatipli olsun da ne olursa olsun zihniyetiydi..
Arınç’tan sonra tavsadı.. Meğerse tavsamamış.. Meclis Başkanı Şahin, 21 yaşındaki imam hatipliyi başkan yaptı..
Tamam imam hatipli olsun da 16 yaşında olanı 17 yaşında olanı yok mu?
Diyeceksiniz ki..
Bu ülkede 24 yaşındaki adama, savcı olacak, hâkim olacak, kaymakam olacak, avukat olacak, doktor olacak adama genç muamelesi yapılırsa.. Etkilenir diye bulunduğu ortamda içki servisi yasaklanırsa..
Fatih’in İstanbul’u aldığı yaştaki adama da çocuk muamelesi yapılır..
Diyecekler ki o öğrenci meclisi..
İyi de 21 yaş üniversite yaşı, üniversite bitirme yaşı..
*
Merakım şu..
Büyük adam yaşı kaç?
