Fırsat bu fırsat deyip, Gümüşlük, Selimiye, Bozburun arasını turladık..
Çok alakasız gibi duruyor, Gümüşlük nire Selimiye nire diyeceksiniz? Bodrum’dan iki saat feribot, feribottan sonra da bir buçuk saate yakın yol sürüyor..
Zor parkurmuş öğrendik..
Ama değdi..
*
Üç günlük tatil sırasında tanıyanlarla bol bol sohbet etme imkanı çıktı.. Ege öteki bölgelerden farklı.. İnsanlar, meseleleri daha yakından takip ediyor, daha çok okuyor, daha fazla tartışıyor..
Son zamanlarda çok hassaslar.. Ötelendiklerini, yaşam tarzlarının ayaklarının altından kayıp gittiğini düşünüyorlar..
Bu sebeple endişeliler.. Ağızlarının tadı yok..
*
Çok kişiyle sohbet ettim.. Bu bayram en çok üzerinde durdukları konu; Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın sözleriydi.. Balyoz kararından sonra söylediği sözler var ya..
Yargıtay 9. Dairesi’ne kefil olmuştu ya..
O sözlere takılmışlar..
Anayasa Mahkemesi Başkanı nasıl olur da bu sözleri eder diyorlar, başka bir şey demiyorlar..
Balyoz konusunda da tatmin olmuş değiller..
İlk günden beri Balyoz bal gibi darbe girişimidir diyenler bile aynı şeyleri aynı gür sesle söyleyemiyor..
*
Şundan..
Davanın açıldığı ilk gün.. Tartışmalı CD bir numaralı konuydu.. Asıl mı, kurgu mu, sonradan formatlama mı olduğu çok tartışıldı..
Dava bitti, Yargıtay kararı çıktı hala tartışılıyor.. Çünkü mahkeme bu konuya açıklık getirmedi.. Yargıtay, CD’nin sahte olmadığını söyledi ama sahte olmadığı sonucuna nasıl vardığını söylemedi..
Vicdanlar tatmin olmadı..
Bir de tanık meselesi vardı.. Ne dönemin Genelkurmay Başkanı dinlendi, ne de Kara Kuvvetleri Komutanı..
Yargıtay, darbeyi önlediği söylenen bu iki komutanın ifadesine başvurulmamasını da eksik saymadı..
*
Bütün bu soru işaretleri havada uçuşurken, Haşim Kılıç’ın; ‘yıllardır o daireye bakıyorlar, hepsi tecrübeli’ demesi Ege’de bardağı taşırmış..
Aslında belli ki Kılıç’ın da vicdanı rahat değil.. Yargıtay kararıyla yargıya olan güvenin zedelendiğini düşünüyor ki toparlama ihtiyacı duymuş..
Yargıtay Başkanı susarken, Yargıtay 9. Dairesi’nin aldığı kararı savunmaya kalkıyor..
Terslik zaten burada..
Terslik başından belli..
*
Ne yiyip içtiğimizi anlatırız da ne konuştuğumuzu merak ederseniz; üç gün boyunca aşağı yukarı bunları konuştuk..
İktidar adamları CHP’ye çok düşkün!
Hükümet adamları bazen öyle laflar ediyor ki, söylemiş olmak için mi söylüyorlar, inandıkları için mi söylüyorlar anlamak imkansız..
Kendi partilerinin geleceğinden çok, CHP ile meşgul oldukları ortada..
Sorsan; Tayyip Erdoğan’dan sonra kim genel başkan olsun desen.. Ağızlarına kerpetenle dal bir tek kelime alamazsın..
Çünkü tehlikelidir.. Ofsayda düşme ihtimali vardır.. Auta çıkma durumu mümkündür.. Maazallah siyasi hayat bir demeçle bitebilir..
*
CHP üzerine ahkam kesersen tehlike sıfırdır.. Bu sebeple hükümet adamları ikide bir CHP’ye ayar çekmeye kalkar..
Akıl verirler, yol gösterirler..
Son demeç şu; ‘CHP’nin oturup yeniden kendisini gözden geçirmesi, yeniden yol haritası çizmesi gerekiyor.’
Yapmazsa ne olurmuş?
‘Hızlı bir şekilde sona doğru gidiyormuş.’
Hükümet adamları bundan kaygı duyuyor.. Tutarsızlığa bakın.. Bırak gitsin.. Gitsin ki, sen rahat rahat iktidar ol, iktidarını sürdür!..
İktidarın derdi, güçlü muhalefet falan demeyin.. Muhalefetin nasıl yapılacağını iktidar söyleyecekse o muhalefete ne denir?
Harçlık istedi, medyanın boyasını döktü..
Muhabir kız, meşhur olmak için mi yaptı, parası olmadığı için mi yaptı, Erdoğan’ı babası gibi gördüğü için mi yaptı bilemem..
Başbakan’dan harçlık istemesi tuzun koktuğunu gösterdi.. Böylece, birilerinin gazetecilik mesleğini iktidar şakşakçılığına çevirdiğini dost da düşman da anladı..
Harçlık isteyerek medyanın boyasını döktü, kiri pası ortaya çıktı..
*
O kadın muhabir mesleği hançerleyerek belki de iyilik yaptı.. Bu konuların konuşulmaya başlamasını sağladı..
Beş altı yıl önce.. Bu iktidar hiç mi iyi bir şey yapmıyor, neden yazmıyorsunuz.. Hep eleştiriyorsunuz deniliyordu..
Şimdi.. Bu iktidar hiç mi yanlış yapmıyor neden yazmıyorsunuz, neden eleştirmiyoruz deniliyor..
Medyanın geldiği yer budur..