Kimse sürpriz istemiyor, kimse ne çıkarsa bahtıma demiyor..
Niye desin ki, para veriyor..
Bu sebepledir ki, herkes birbirine mekân soruyor.. Oraya gidilir mi? Burası nasıl?
Daha önce giden beğenmişse..
Cevap belli; İyi güzel, git..
İyi de nesi iyi?
Kendine özgü yemeği var mı, yok mu, başat yemeği..
Benim için önemli olan budur..
Bütün yemekleri bütün mezeleri lezzetli olabilir; ama birisinin, hatta ikisinin farklı olması lazım..
Sembolü..
Damga vuranı..
Sadece yer tavsiye etmekle kalmamalıyız, yemek de tavsiye edebilmeliyiz..
*
Misal vereyim.. Beşiktaş Çarşı sevdiğim yerlerdendir.. Bütün balıkçılarına gider otururum.. Mutlu olurum, ama birinin diğerinden farkı yoktur..
Mezeleri lezzetlidir ama simgeleri yoktur.. Tavsiye edilecek özel mezeleri yoktur..
Eksiklikleri buradadır..
Çünkü her mekân adıyla birlikte sembol yemekleriyle de anılır.. Anılmalı..
*
Meyhanecilerin büyük ustası Asmalımescitli Refik Aslan dün vefat etti.. 88. yaşındaydı.. (Allah rahmet eylesin.)
Meyhanesi meze müzesi gibidir.. Sanki mezeler birbiriyle yarışır.. Hangisini tadacağınızı şaşırırsınız..
Refik böyle bir mekândır..
Ama onun bile sembol yemekleri vardı.. Refik’e gittin mi ne yersen ye ama mutlaka Arnavut ciğeri ile kuzu sarma yiyeceksin.. Paça çorba içeceksin..
Yememişsen kendini Refik’e gitmiş sayma..
*
Hemen biraz ötesindeki Boncuk’a uğrayın.. Bütün mezeler harikadır ama topiği başkadır..
Topik yemek şarttır..
Kurtuluş’a çıkın Despina’ya girin.. En iyi beş, altı meyhaneden biri.. Simgesi; Rum pilakisiyle, yaprak ciğeridir..
*
Bodrum’da da böyle iki mekân tanıdım.. (çok vardır tabii de) Biri Gümüşlük’te, Öteki Yalıkavak’ta..
Gümüşlük’teki yerin adı Mavi Mavi.. Denizin dibinde şık bir mekân.. Canlı müzik de mekânla uyumlu.. Latin’den başlıyorlar, Ege türkülerinden çıkıyorlar.. Benim olduğum akşam müşterilerden o kadar çok baskı geldi ki yarım saat ekstra yapmak zorunda kaldılar..
Peki ne yedin diyeceksiniz?
Köfte..
Hoppala demeyin.. Tabii, zeytinyağlılar da var, balık, et çeşitleri de.. Arjantin usulü de yapıyor, Meksika usulü de!..
Kalabalıktık, biraz geç kaldım, masadakiler yemeğe koyulmuştu..
Garsona dedim ki; bak herkes farklı bir şey yiyor, herkes memnun.. Sen bana öyle bir şey tavsiye et ki hepsinin üstüne çıksın.. Sence en iyi olanı getir..
Abi bizde köfte çok lezzetlidir dedi..
Gerçekten harikaydı..
Latin müziği, köfte ve şarap.. Biraz acayip gelebilir ama valla harika gitti..
*
Yalıkavak’ın karşısı Küdür koyudur.. Xuma Beach’ın az ötesi de halk plajı.. Halk plajının köşesinde bir baraka var.. Önünde beş altı masa, sekiz on şezlong..
Mekânın adı dahi yok..
İki karı koca işletiyor..
Öğle saatleri baktım herkes köfte, çaban salata, patates kızartması yiyor.. Mezeler de var, balık da var ama genel eğilim bu yönde..
Bir hikmeti vardır dedim, akşam saatlerine doğru dayanamadım söyledim..
Salata güzel, köfte güzel ama o patates kızartması yok mu, inanılmaz..
Pek yediğim bir şey değildir, sırf merakımdan tattım tadış o tadış.. Anneannemizin usulü diyeceğim, yok, o da değil.. Patatesler o usulle kesilmiş ama öyle değil..
Kendimi tutamadım tepeleme iki tabak yedim.. O taraflara inersem, o halk plajına sırf patates- bira keyfi için mutlaka gideceğim..
Mekânın sembolü dediğim işte böyle bir şey..
*
Yazıyı başka bir örnekle bitireyim..
Yarı koşu, yarı yürüyüş parkurumuzun üzerinde olduğu için Gümüşlük’teki Soğan-Sarımsak adlı mekânın önünden her sabah geçerim..
Güzel sevimli bir yerdir.. Anne kız çalıştırır, yemekleri kendileri yapar diye övgüyle söz eden olmuştu; ama nedense gitmek kısmet olmamıştı..
Tatilin son günü.. Ekonomi bilgisiyle yemek bilgisini yarıştıran gazeteci Abdurrahman Yıldırım aradı..
Gümüşlük’teyim dedim..
Bir yer tavsiye edeyim dedi, Soğan-Sarımsak’a git..
Peki ne yiyeyim..
Kafadan söyledi; İmambayıldı.
*
Demek istediğim bu.. Her mekânın akılda kalan, özlenen, bir daha orada olmak için o lezzeti tatmak için çaba gösterilen, bir iki yemeği olmalı..
Mekân o zaman mekân oluyor..
İyi pazarlar..