Sürtüşme dendi, bir adım öteye gidince, çekişme adı verildi.. Durmadı, durulmadı atışmaya dönüştü.. Bu kez, iktidar ile Cemaat arasında kavga çıktı yorumu yapıldı..
Duygusal kopuştan.. Kardeşlik hukukundan söz edildi..
Dershanelerin buz dağının görünen yüzü olduğu söylendi.. Öyleymiş; başından beri söylendiği gibi mesele dershane meselesi değilmiş.. Başkaymış..
O halde adını koyalım: Hesaplaşma..
*
İktidara yakınlığıyla bilinen düşünce kuruluşu SETA’dan Hatim Ete dünkü yazısında Cemaat’in hükümete topyekün siyasal muhalefet yürüttüğünü belirti ve ekledi; ‘bu strateji, siyasal iktidarın performansını değil iktidar konumunu hedef alıyor.’
Yazısında daha da ağır ifadeler kullandı:
‘Cemaat mensupları, bulundukları kurumlarda, üstlendikleri görevlerde, grup aidiyetiyle hareket ediyor, grup çıkarlarını kamusal çıkarların önüne koyuyor.’
*
İktidar tarafının bu değerlendirmesine karşılık cemaat cephesi ne yapıyor?
Her gün ortaya yeni bir belge sürüyor.. Hükümeti belgelerle sıkıştırıyor.. Siz bize ezelden karşıydınız, bizi kullandınız demeye getiriyor..
*
Kullanmak sözcüğü geçince aklıma liberal aydınlar geldi.. Sol- liberal aydınlar da diyebiliriz..
Onlarla da iktidar arasında hesaplaşma var.. Liberaller de iktidarın kendilerini kandırdığını, yüzde 50’yi görünce çark ettiğini düşünüyor.. Onlarla da iktidar arasında sert polemikler sürüyor..
Liberal kanat iktidarın demokratikleşme yolculuğunun otoriterleşmeyle sonuçlandığını söylüyor.. Destek verdikleri için kendilerini aldatılmış hissediyorlar..
‘Yetmez ama evet’ dediklerine pişman gibiler!..
*
Hesaplaşma sadece bu iki cephede değil.. Üçüncü cephede de var.. İktidara mesafeli duranlar, referandumda hayır diyenler, sol, sosyal demokrat topluluk liberallerle hesaplaşıyor..
Bu kanat, liberalleri iktidara aşırı destek vermekle suçluyor.. İktidarın entelektüel altyapısını üstlenmekle.. Biz size söylemiştik diyorlar; bu iktidarın amacı muhafazakar-otoriter bir yönetim kurmaktı..
Ve ekliyorlar; şimdi aynı sözleri siz söylüyorsunuz ama iş işten geçti.. ‘Yetmez ama evet’ dönüm noktası oldu..
*
Demem şu.. Üç cephede müthiş bir hesaplaşma sürüyor.. Bir de Kürt cephesi var ki onlar şimdilik bu işlere bizi bulaştırmayın havasında.. Bizim derdimiz başımızdan aşkın!..
*
Bu durum kötü mü diye sorarsanız; kötü değil.. Aslında iyi; taşlar yerine oturuyor.. Kartlar yeniden karılıyor.. Her grup ilk pozisyonuna geri dönüyor..
Diyanet de siyasallaştı!..
Diyanet İşleri Başkanı Görmez kurumu siyasetin içine çekti.. Bir süredir iktidar sözcüsü gibi davranıyor.. İktidar sözcüsü gibi demeçler veriyor.. TÜİK aracılığıyla anket yaptırmış.. Sorulara bakın..
Namazları hangi sıklıkla kılarsınız?
Dışarı çıkarken başınızı örter misiniz?
Alevi misiniz, Sünni misiniz?
Ne sıklıkta dua edersiniz?
*
Daha bir yığın soru.. Verilecek cevap belli..
Sana ne?!..
Diyanet İşleri Başkanı anket için bilimsel çalışma demiş.. Güldürmeyin.. Diyanet eskiden Sünnilerin diyanetiydi, şimdilerde iktidarın diyaneti oldu..
*
Çok mu sert, çok mu iddialı?
Değil..
Gezi Parkı olaylarında camide içki içildi meselesi var ya; oraya dönelim..
Başbakan’a yanlış rapor verildi.. Geziciler camide içki içtiler, alem yaptılar denildi.. Aslı astarı yoktu.. Cami revire dönmüştü..
Müezzini çağırdılar, sorguladılar.. Müezzin ‘ben din adamıyım yalan söyleyemem, içki içildiğini görmedim’ dedi..
Tek görgü tanığı oydu, başka da kanıt yoktu..
Diyanet İşleri Başkanı anında devreye girdi.. Müezzini Başakşehir’in Kayabaşı köyüne sürdü..
40-50 km uzağa.. (Medyada yer alınca Karaköy’e geri çekti)
Yetmedi; camiye sarhoş girdiklerini söyledi..
Orada mıydı?
Değildi.. Nerden biliyor? O geceyi tek bilen müezzin..
Kararı siz verin; Diyanet İşleri Başkanı’nın tavrı siyasi mi değil mi? Yüzü gözü patlayanları, gazdan nefesi kesilenleri yok saydı, halılarım kirlendi diye ah vah çekti..
*
Son olarak dershane meselesine de girdi.. Cemaat-iktidar kavgasında da tavır aldı.. Kardeşlik hukuku içinde kalınmasını istedi..
Cemaate kardeşlik hukukunu bozmayın diyen kim?
İktidar taraftarları..
Diyanet siyasallaştı demekte haksız mıyım?