Başbakan dün söyledi.. Kürt meselesi artık yok dedi.. Farkına varamadık ama meğerse mesele sessiz sedasız hallolmuş..
2023’e kadar beklemeyeceğiz!..
Seçime bir buçuk ay kala artık yok diyerek müjdeli haberi verdi..
Peki, Kürt sorunu var mıydı? Bana göre vardı, sana göre vardı da Başbakan’a göre var mıydı?
Vardı..
2005’ yılının Ağustos ayında Diyarbakır’da yaptığı konuşmada söylemişti.. Kürtlerin gözünün içine baka baka, Kürt sorunu vardır demişti..
Kürt sorunu sadece bölgenin değil, herkesin sorunudur, benim de sorunumdur deyince ne çok alkış almıştı..
O günden sonra, hep o konuşma referans gösterildi.. İş buzdolabına kalktığı zaman, tavsadığı zaman hep o konuşma hatırlatıldı..
Milat kabul edildi..
Aradan altı yıl geçti..
Kürt sorunu var diyen Başbakan dün aniden artık yoktur dedi..
Artık vurgusuna dikkat çekerim..
Demek ki geçici bir durum değil..
*
Bu işi nasıl başarmışız!..
Kürt açılımı toplantılarıyla mı? Milli birlik ve beraberlik projesiyle mi? Kandil’den bir grup PKK’lıyı çağırarak mı? Çağırdığımız PKK’lıları bir süre sonra hapse atarak mı?
Hayır..
TRT Şeş ile.. TRT Şeş, 24 saat Kürtçe yayın yapınca Kürt meselesi de kendiliğinden hallolmuş.. Tek başına değil tabii, ana yemeğin garnitürü de var....
Kürtlerin cezaevinde Kürtçe konuşabilmesi.. Kürtlerin kendi dilinde kurs açması..
Bunları da Başbakan söyledi..
*
Peki Güneydoğu’da ortalık güllük gülistanlık mı?
Hayır.. Kürt meselesi artık yokmuş ama Kürtlerin meseleleri varmış..
Başbakan aynen şöyle dedi:
Bu ülkede Kürt meselesi artık yoktur, benim Kürt kardeşlerimin meseleleri vardır..
Şu demek..
Kürtlerin, Kürt olmaktan kaynaklanan sorunları kalmamış..
Geriye Kürtlerin iş meselesi, ev meselesi, para meselesi, konut meselesi, eğitim meselesi kalmış..
Herkesin ayrı ayrı.. Bireysel!..
*
Önemli bir ayrıntı mı bilmiyorum ama dikkatimi çekti..
Başbakan vardır derken Kürt sorunu demişti..
Yoktur derken Kürt meselesi dedi..
*
Ben derim ki..
Kürt meselesi diye bir mesele artık yoksa.. Sessiz sedasız geçiştirmeyelim.. Davullarla, zurnalarla, halaylarla günlerce, aylarca kutlayalım..
Değer..
Normal seçim değilse.. Tarihi seçimse.. Kartlar açılsın
Madem bu seçim normal bir seçim değil..
Madem bu seçimde sadece iktidarı belirlemeye-ceğiz..
Madem Türkiye’nin rejimini de oylayacağız..
O zaman her parti açık net biçimde ne düşündüğünü söylesin.. Söylesin ki sürpriz olmasın, söylesin ki tam tersi işler yapılmasın..
Gerçi söyleyince de yapılmıyor ama..
Mesela, AKP 2007 yılında Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin azaltılacağını vaat etmişti..
Kılını kıpırdatmadı..
Şimdi ne yapacağı belli değil..
2001 seçim bildirgesinde bu konu unutulmuş.. AKP, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini azaltmayı mı vaat ediyor, çoğaltmayı mı?
Başkanlık mı?
Parlamenter rejim mi?
Bilemiyoruz, öğrenme şansımız yok.
*
Aslında şimdiden bilsek..
AKP, CHP, MHP, BDP ne istiyor, öğrensek.. Seçimden sonra tek konu bu olacak.
Sabah akşam konuşacağız..
Çünkü bu ucube sistem böyle gitmez.. Anayasa Komisyonu Başkanı, AKP’li Prof. Kuzu da gitmez diyor..
Halkın seçtiği çok yetkili cumhurbaşkanı ile..
Halkın seçtiği süper yetkili başbakanın var olduğu sistemin o dünyada eşi benzeri yok..
Ya biri olacak ya öteki..
İkisi de olabilir ama biri budanacak.. Hangisi..
*
Papatya falı açmayalım, şimdiden bilelim..
Kayaköy’ü biz yıktık!
Artık eminim yerleri, mekânları, yemekleri, hayatı anlatan yazılarda herkes kendini buluyor..
Acayip ilgi çekiyor diyebilirim..
Herkes katkı yapmak istiyor.. Herkes sahip çıkmak istiyor..
Bu bir köy de, kasaba da olabilir, deniz kenarındaki salaş bir balıkçı lokantası da olabilir..
Fark etmez..
Pazar günü Fethiye’deki Kayaköy’ü yazmıştım.. Harabe haline gelen tarihi Rum köyünü..
Gelen mektuplardan birinin bir bölümünü paylaşmak istedim..
*
Benim atalarımın köyü de eski bir Rum köyüydü. Annemin babamın doğduğu köy de eski bir Rum köyüymüş. Bizim evimiz de Rum eviymiş. Bu evler taş evler. Kapının önünde eşik vardı. İçeri geriyorsunuz, büyük bir salon. Evin ön cephesinin genişliğinde bir salon. Evin bir tek odası vardı, ocakbaşılı, duvara monte tahta gardıroplu. Yatak, yorganın ve fazla malzemelerin saklandığı tavan arasına merdivenle çıkılırdı.
Mükemmel bir evdi.
Ve biz yıktık.
Çünkü kimse yıkmayın demedi.
Köy Kayaköy gibi bir ovaya bakan yamaçta kurulmuştu. Köyün yollarına taşlar döşenmişti. Bozduk, o ovaya ev yapmaya başladık. O adamların evleri, büyüklükleri aynı olmasa bile aynı tipteydi hep. Biz kafamıza estiği gibi her yere çirkin evler yaptık.