Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üniversite işi ciddi iştir.. Üzerinde kafa yorulması gereken iştir..
Kurdum deyince üniversite kurulmuyor, açtım denilince fakülte açılmıyor..
Sabah’ta Haşmet Babaoğlu çok güzel yazmış; “Bu ülkede büyük bir üniversite yalanı var” demiş..
Var!
En büyüğü, üniversiteye giren gençlerin yalandan okutulmasıdır..
Haybeye de diyebiliriz..
Haybeye olmasının nedeni şu.. Memleketin ihtiyacı var mı, yok mu diye düşünülmeden ha babam fakülte açıldı..
81 ilde üniversite..
Yurt çapında 156 üniversite lafı kulağa hoş gelen laftır ama meseleyi çözen laf değildir..
Fakülteleri ihtiyaç analizi yapmadan açarsan, hatta maliyeti en düşük olanını seçersen bir bakarsın fakülteler lise olmuş..
Farkına bile varamazsın..
*
Örnek mi?
İletişim Fakülteleri.. 33 İletişim Fakültesi binlerce mezun veriyor.. Böyle bir ihtiyaç var mı? İhtiyaç ne kadar? Bunun hesabı kitabı yapıldı mı?
Yoo.. Maliyeti düşük diye önüne gelen iletişim fakültesi açtı..
Okuyan haybeye okur hale geldi..
*
En vahimi öğretmenlik okulları..
Öğretmen olmak için dört sene dirsek çürütüyorsun ama öğretmen olamıyorsun..
Niye mi; kadro yok..
Kural şu olmalı; Tıp fakültesine gittiğin zaman doktor oluyorsan, eğitim fakültesine gittiğin zaman da öğretmen olmalısın..
Haşmet dünkü yazısında çarpıcı örnek vermiş.. Diyor ki;
“Devletsen, toplumsan, üniversiteysen...
Öğretmenlik okuyana öğretmenlik yaptırmanın yolunu bulacaksın!
Yok bulamıyorsan...
Mesela...
Yıllar boyu Milli Eğitim olarak Almanca öğretmeni kadrosu açmadıysan...
2010 yılında sadece sekiz Almanca öğretmeni ataması yaptıysan...
Senin gerçeğin buysa...
O zaman 16 üniversitede Almanca öğretmenliği bölümünün öğrenci almaya devam etmesi çok yanlıştır!
Ve bunda ısrar günahtır.”
*
Büyük yalan dediğimiz budur..
Büyük kandırmaca..
18 yaşındaki genç, Almanca öğretmeni olmak için fakülteye giriyor.. Dört yıl bunun için okuyor.. Ama Milli Eğitim’in Almanca öğretmenine ihtiyacı olmadığını kimse ona söylemiyor..
Ne oluyor?
Haybeye okumuş oluyor..
Bitirdiği gün büyük bir hayal kırıklığı..

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu iddianameye nasıl girdi?
Ergenekon’la birlikte iddianame yazma yöntemi de değişti..
Değişince ne mi oldu?
İlgili ilgisiz her şeyin iddianamenin eklerine konulması..
Adamın davayla uzaktan yakından ilgisi yok ama yaptığı telefon konuşmasında söyledikleri iddianamede..
En son Kılıçdaroğlu’nun başına geldi.. Ana muhalefet partisi lideri diye özen gösterilmemiş..
Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile yaptığı telefon konuşması iddianameye girmiş.. Diyorlar ki; Seyfi Oktay yasal olarak dinlenmiş, Kılıçdaroğlu da takılmış..
İyi de iddianamede ne işi var? Ayıklarsın gider..
*
Peki neden böyle oluyor.. Şundan..
BİR: Savcılar, olayın boyutunu büyütmek için devasa iddianame hazırlama yolunu seçiyor.. Bu sebeple, ellerine ne geçerse içine koyuyor..
İKİ: Sanık olmasa bile, ilgisi olmasa bile daha çok isim geçsin istiyorlar..
ÜÇ: Bir an önce iddianame hazırlamak telaşından sağlıklı ayıklama yapamıyorlar..
DÖRT: Olayın boyutları o kadar büyük ki, ele geçen belgeler o kadar fazla ki gözden kaçıyor..
BEŞ: Hâkimler de her şeyi görsün diyerek ellerine ne geçerse dosyaya ekliyorlar..
*
Ne olursa olsun ortaya; Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’un ‘böyle iddianame yazılmaz’ dediği durum çıkıyor..