Her yıl aynısı olur.. Okuma istatistikleri çıkar; kişi başına düşen kitap sayısı, kişi başına düşen gazete, dergi sayısı açıklanır.. Bu yıl değişen bir şey yok..
Her zaman ki gibi çuvallamışız..
Okumayan bir toplum olduğumuz on bininci defa kanıtlanmış..
*
Aslında bu mesele çok mühimdir, çağdaşlık iddiasında olan toplumlar için önemli bir göstergedir, ama siyaset kurum pek ilgilenmez..
Duymazdan, bilmezden, görmezden gelir..
Hele iktidarlar zinhar..
İktidarlar için, kişi başına düşen gayrı safı milli hasıla, kişi başına düşen kitap oranından daha değerlidir..
Onlarca başbakan gördünüz.. Peki, siyaset adamının meydanlara çıkıp; kitap satışları üçe, dergi satışları dörde, gazete satışları beşe katlandı müjdesi verdiğine tanık oldunuz mu?
Matbuatı kötüleyeni görmüşünüzdür de öveni görmemişinizdir..
Gazeteler için okumayın diyen boldur da okuyun diyeni bulamazsınız...
Çünkü, okuyan toplum siyasal iktidarların işine gelmez..
Okuyan adam vozurdar, vozurdayan adamı da kimse sevmez!..
Vozurdayan adamların olmadığı toplum ne olur derseniz..
Yerinde sayar derim..
*
Bu işe nasıl çare bulacağız, okumayan toplumdan okuyan topluma nasıl gececeğiz diye kafa yoracakları yerde kabahati yayınlarda ararlar..
Matbuatı suçlarlar..
Gazeteler toplumu anlamadığı, toplumdan koptuğu için satmıyordur..
Dergiler kendi âlemindedir.. Bu sebeple okunmuyordur..
Kitaplar da anlaşılmazdır.. Yazarlar edebiyat yapacağız diye mastürbasyon yapmaktadır..
Halkımız da bunlara pirim vermemek için okumamaktadır..
*
Ulusal söylem budur..
Memlekette okumama problemi yoktur, doğru dürüst gazete, dergi, kitap çıkaramama problemi vardır!
Meseleye böyle bakınca ortada mesele kalmıyor tabii..
Memlekette adam gibi bir gazete, bir kitap çıksa; Niğdeli kardeşim de Bitlisli arkadaşım da hazır zaten..
Koşa koşa alacaklar..
Dünyayı hatmettikleri için ellerinde terazi var..
Tartmak için okumak için doğru dürüst yayın bekliyorlar..
Çıkmazsa..
Yüz yıl daha okumamaya kararlılar!
G. Saray = AKP mi?
Veya başka türlü de ifade edilebilir..
AKP = Galatasaray..
G. Saray Kulübü Başkanı Ünal Aysal öyle bir laf ettiği ki..
Boşa koysan olmuyor, doluya koysan tutmuyor..
Ne demiş biliyorsunuz..
25 milyon Galatasaraylının 20 milyonu AKP’ye oy verdi demiş..
AKP son seçimde 21.5 milyon oy aldığına göre..
Bu laftan şu sonuç çıkar..
Oy veren her Galatasaraylı AKP’lidir..
(18 yaşı altı Galatasaraylılar da var)
Veya neredeyse bütün AKP’liler, Galatasaraylıdır..
Başbakan hariç..
Kayak otelinde mahsur kalmak
Feciydi..
Sanki doğal bir felaket olmuş, mesela deprem diyelim.. Yüzlerce kişi otele sığınmış.. Otelin lobisinde öyle bekleşiyorlar..
Manzara aynen böyleydi..
Millet alt alta, üst üste.. Bağıra bağıra sohbet edenler mi istersin, sohbet edecek kişi bulamayıp cep telefonuna sarılanlar mı ararsın.. Bir uğultu ki sorma gitsin..
*
Cuma günü Kartalkaya’nın hali böyleydi.. Dışarıda inanılmaz fırtına, tipi vardı.. Göz gözü görmüyordu..
Sadece otele en yakın olan yumuşak pisti açmışlar..
Buraya kadar geldik, ya lobideki hengamenin içine dalacaktık ya da kendimizi fırtınanın kucağına atacaktık..
İkincisini yaptık..
Bir tur, iki tur..
Nefesimiz kesildi.. Yaptığımız kayak değil eziyetti..
Mecbur döndük otele..
*
Döndük de ne yapacağız? Çekil odana, aç kitabını keyif çat, değil mi?
Ama o niyetle gelmedik ki, aklımız dışarıda.. Rüzgâr hızını kesmiş midir acaba..
Öğlenden sonra bir deneme daha..
Tam hüsran.. Bırakın kayak yapmayı dışarı da dört beş dakika durmak bile zordu....
Çaresiz kendimizi odaya hapsettik..
*
Ertesi gün.. Fırtına gitmiş, yerine sis gelmiş.. Buna da şükür.. Görüş üç yedi sekiz metre ya var, ya yok..
Saat 09.30; beyaz sonsuzluğun içine doğru kendimizi bıraktık. . Zor da olsa etrafı görmesek de tadı çıkmasa da, otel esaretinden iyidir..
Saat 11.00; sis dağılmaya başladı..
Saat 12.00; Bingo.. Sis dağıldı, hava çözüldü..
Saat 15.30; Başa döndük..
*
Demem şu..
Mahsur kalmak feci bir şey.. Müsebbibi doğa bile olsa özgürlüğün zapt-ı rap altına girmesi dayanılmaz..
Dağ otelinde bile!..