Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son zamanlarda sık sık sorulduğuna göre, demek ki kafalar karışık.. İnsanlar bir türlü karar veremiyor..
Geçen gün TRT Haber’in 45 dakika programında ‘demokrasiyi’ konuşurken bana da sordular..
İleriye mi gidiyoruz, geriye mi?
Bazen ileriye gidiyor.. Bazen geriye dedim..
Bıçak sırtında durumu!
*
Mesela Kürt meselesinden başlayalım.. Kürtçenin devlet tarafından kabul edilir dil olmasına.. TRT Şeş’e.. Kürt sorununu çözmek için düzenlenen toplantıların rahatça, korkusuzca yapılmasına.. Hatta devletin öncülük etmesine.. Faili meçhul dehşetinin son bulmasına.. Kürtçe propagandanın serbest olmasına bakarsak Türkiye ileriye gidiyor..
*
İktidarın muhalif seslerden haz etmemesine, tahammülsüzlük göstermesine, muhalefet yapmanın neredeyse suç olarak algılanmasına, iktidara karşı legal toplantıların altında bile bir şeyler aranmaya başlanmasına bakarsak Türkiye geriye gidiyor..
*
Çete örgütlenmelerinin, askeri müdahale heveslilerinin üzerine gidilmesine.. Askeri vesayetin sona erdirilmesine.. Mafyoz işlerle memlekette at koşturmaya kalkanlara ‘hop’ denilmesine bakarsak Türkiye ileriye gidiyor..
*
İnsanı hayrete düşüren soruşturmalara, sorulan sorulara, zaman zaman delil diye ortalığa saçılanlara, insanların bunları gördükçe korkmasına, telefonların her daim dinlendiğinin herkes tarafından kabul edilmesine bakarsak Türkiye geriye gidiyor..
*
Koy teraziye karar ver denilebilir?
Hangi kefe ağır basıyor.. İleri mi, geri mi?
Demokrasilerde böyle bir ölçü yok.. Kurunun yanında yaş da yanarsa, bazı şeyler iyi gidiyor diye iyi gitmeyenler görmezden gelinirse, demokrasi olmaz..
İleri demokrasi hiç olmaz..
Sandıkla gelen otoriter demokrasi olur..
*
Gelelim bıçak sırtı meselesine.. Bana göre Türkiye yol ayrımında..
Ya sola dönecek İngiltere demokrasisine ulaşacak.. Ya da sağa kıvrılacak Rusya demokrasisi meydanına gelecek..

Haberin Devamı


TÜRKİYE İLERİYE Mİ GİDİYOR GERİYE Mİ

Sadece klişe yetmez!
Fehmi Koru’yla birlikte müstear isimle yazdığı Taha Kıvanç da doğal olarak Zaman gazetesine geçti..
Geçerken klişesini değiştirmiş..
Geçen gün Mehveş Evin bu değişikliği şöyle anlatmıştı:
“Karakalem çizimi fotoşoptan geçirilerek gençleşmiş. Çizgileri silinmiş, ifade yumuşatılmış. Siyah ceketi bile doktor önlüğü misali aklanmış.”
Dilerim; bu değişiklik sadece klişeyle sınırlı kalmaz..
Dilerim; Taha Kıvanç’ın ruhuna da karakterine de üslubuna da yansır..
Dilerim; iki aylık ara iyi gelmiştir.. Güç bizde sarhoşluğundan ayılmıştır..
Dilerim artık; kafanızı kestiler farkında değilsiniz.. Vücudunu sallarsan kafan önüne düşecek tarzı yazılar yazmaz..
Kimsenin kafasının kesilmesini istemez..
Dilerim; o defteri kapatmıştır..

Haberin Devamı

Ne yazıldığı değil, niye yazıldığı önemli oldu
Son zamanlarda dikkatimi çekiyor.. Ne yazıldığından çok niye yazıldığı konuşuluyor, tartışılıyor..
Savcılar da ‘niye’sinin üzerinde duruyor..
Niye yazdın? Ne için yazdın? Biri mi söyledi? Biri mi istedi?
Tartışma programlarında bile meselenin bu boyutu köpürüyor..
Neden?
Galiba şundan.. Yazılan konuşulsa, sorulsa, sorgulansa basın özgürlüğüne girecek..
Niye yazıldığı, çizildiği sorgulanınca altında başka işler aranıyor boyutuna geçiliyor..
Organize işler hali!..
Bu sebeple ne yazdığın değil, niye yazdığın ön plana çıkartılıyor..
Çünkü yazılan ortada, açık seçik.. Yazılanın üzerinden bir yere gitmek zor.. Niye yazıldığı üzerinden yürümek serbest..
Olan biteni anlamak için bu gözle de bakmakta yarar var..