İnsanın yaşadığını hissettiği, yaşamının yeni bir anlam kazandığı bir dönem bu...Her şeyi farklı görürsünüz bu dönemde... Güneş bir başka parlar... Yüzünüzü okşayan rüzgârlarda tanımlayamadığınız güzel bir koku hissedersiniz... Aynaya baktığınızda gördüğünüz yüz, bildiğiniz kendi yüzünüz değildir sanki...Kadınlar için de öyle midir bilmiyorum ama erkeklerin çoğu için böyledir.Karşılaştığınız her şey size onu hatırlatır.Hatırladığınız şey asla "bütün bir vücut" değildir... Gülümserken ortaya çıkan gamzeler, şarap bardağına batırılan bir küçük parmak, yürürken saçlarının savruluşu, küçük baş hareketleri, sizden başka kimsenin asla fark edemeyeceği mimikler... Bir insan için yaşamının en heyecan verici dönemi sanırım beğendiği bir insanı etkileme süreci olmalı... Bir tür heyecan bağımlılığı Ancak ne yazık ki bu flört dönemi kısa sürer. İlişki ilerledikçe günlük yaşamınızın da tekrar eski sıradanlığına dönmeye başladığınızı hissedersiniz.Evet, aşkınız hâlâ sürüyordur ama ilk günlerin içinizde fırtınalar yaratan heyecanı yerini daha kararlı bir ilişkiye çoktan bırakmıştır...Bazı insanlarda bunun bir tür bağımlılık yarattığını düşünüyorum. Dışardan bakıldığında insanda "maymun iştahlı" biriyle karşı karşıya olunduğunu düşündüren bir tür tiryakilik... Extrem sporlarla uğraşanların çok iyi bildiği "adrenalin bağımlılığı"na benzer bir durum.Ama şunu da unutmamak gerek: Sırf bu heyecanı sürekli kılmak için o ilişkiden bu ilişkiye koşmak da herkesin harcı değil.Aynı kadınla (ya da erkekle) ilişkiyi korurken, flörtün ilk günlerindeki heyecanı yaşamak mümkün olabilir mi? Sadece tek tek bunların birini ya da bir kaçını hatırlarsınız ve her hatırlayışınızda kalbiniz ağzınızdan çıkacakmış gibi olur... Avuçlarınız terler, uykunuz en tatlı döneminde pat diye orta yerinden kesiliverir... Ölene dek flört için... İnsan karşısında, bir üzüm tanesinin üzerindeki çiğ damlasını andıran güzelliği ile Sophie Marceauyu bulunca "o anı yaşamak"tan kolayca vazgeçebilir mi?Ben vazgeçmezdim ama bu bir film olduğu için vazgeçebiliyor tabii... Taa ki kadın isyan edip, erkeği terk etmeye karar verene kadar. Geçenlerde televizyonda seyrettiğim Alexander Jardinin filmi "Fanfan" bu arayış içindeki bir erkeğin öyküsünü anlatıyordu. Vincent Perez "flörtü ölene dek sürdürmek" için, âşık olduğu kadınla hiçbir şekilde ilişkiye girmeyen bir erkeği oynuyordu. Kadını öpmeden, ona dokunmadan birlikte geçirilen vakitler, tatiller, yemekler... Her sabah terk edeceğim "Her sabah seni terk edeceğim, beni yeniden kazanmak için akşama kadar vaktin var. Başaramadığın gün beni bir daha göremeyeceksin."Ne dersiniz, bu bir çözüm olabilir mi? Her sabah sonsuza dek ayrılmak üzere yataktan kalktığınızı düşünerek tutkuyu, özeni ve aşkı korumak mümkün olabilir mi? mehmet.yilmaz@milliyet.com.tr Erkeğin aradığı çözüm de böyle geliyor zaten... "Flörtü ölene kadar sürdürmenin yolu"nu Sophienin ağzından öğreniyoruz:
Özay Şendir
Gerçek savaş mı yoksa danışıklı savaş mı?
23 Haziran 2025
Tunca Bengin
Nobel Barış Ödülü adayı ‘savaş’ dedi
23 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yabancı parayla ücret olur mu?
23 Haziran 2025
Didem Özel Tümer
İran’da zorla rejim değişikliği mümkün mü?
23 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bundan sonra neler olacak?
23 Haziran 2025