Mehmet Yalçın

Mehmet Yalçın

Tüm Yazıları

İzmir’in en önde gelen şarap üreticisi Sevilen, 70’inci yılına Aydın’daki yeni ve modern şarap yapımevinde girdi. Efes’e yakın olan tesis Türkiye’deki şarap turizmini canlandırmayı amaçlıyor

70’inde bir delikanlı

Sevilen’in üçüncü kuşağından yönetim kurulu üyesi Enis Güner

Uçsuz bucaksız dev arazinin bir ucunda görülen tek binaya ulaşmak için mıcırlı yollarda birkaç kilometre gidiyoruz. Tek tük inşaat var, etraf toz duman... Ama tesise yaklaştıkça manzara güzelleşiyor, kemerli taş binaya gelmeden önce insanı rüzgarda yaprakları salınan palmiyeler karşılıyor. Tesise girer girmez, önünün Arnavut kaldırımlarının paket taşlarıyla döşeli olduğunu görüyor, çölde bir vahayla karşılaşmış gibi oluyorsunuz. Binanın girişi, lüks bir tatil köyünün lobisi gibi. Geniş kapılar, çok yüksek tavanlar, dev bir avize ve sağda-solda lüks oturma grupları... Bir köşedeki koltuk ve kanepelerin eski şarap fıçıları kesilerek yapıldığını fark etmeseniz, buranın bir şarap yapımevi olduğunu tahmin edemezsiniz.
70’inci yılına bu modern tesiste giren Sevilen’in üçüncü kuşağından yönetim kurulu üyesi Enis Güner, muazzam büyüklükteki avizenin altındaki Sevilen logolu bordo halının ortasına geçerek anlatıyor: “Bu avize bir lüks otomobil fiyatına mal oldu. Ama toprağa inen bir asmanın kökünü andıran yapısıyla, bu 70 yıl boyunca şarap dünyasına kök salışımızı simgeliyor...”
Sevilen firmasını 2000’lerin başında ‘yakın takip’e almıştım. Uzun yıllar boyu uygun fiyatlı sofra şaraplarının üreticisi olan, 80’li yıllarda turistik tesislerin şarap talebiyle kapasitesini büyüten Sevilen, kaliteli şaraplara yönelik atağını 2000’lerde yapmıştı. Bordo’nun iki parlak genç önologunu danışman olarak almış, Florent Dumeau ve Xavier Chone ile hem yeni bağ yatırımlarına hem de üretimde kaliteye dönük inceliklere yönelmişti. Türkiye’nin belki o güne kadarki en zengin beyaz şarabı olan Premium Chardonnay ile yine o zamana kadarki belki en iyi yerli Şiraz olan Centum, bu değişimin simgeleri olmuştu. Sevilen bu dönemde Denizli’nin Güney ilçesinde bağlar dikmiş, bu üzümlerle daha bir dizi prestijli şarap yapmıştı.

Sofra şaraplarının kalitesi şimdiden yarı yarıya artmış
2000’lerin sonunda aile sıkıntılı bir sürece girdi... İzmir’in Gaziemir bölgesindeki eski şarap yapımevi kent içinde olduğundan ihtiyaçların gerisinde kalıyordu. Belediye sıkıştırıyor, talep artışı da bu sınırlı tesisi zorluyordu. Ardından ailenin bağlara bakan üyesi Rasim Güner genç yaşta Denizli’deki bağda ani bir kalp kriziyle vefat etti. Ailenin başka fertlerinde farklı sağlık sorunları da ortaya çıktı ve tüm bunların yeni bir şaraphane yatırımı sürecine denk gelmesi de firmanın işlerini aksattı.
Aydın’ın Ortaklar ilçesindeki Magnezia antik kentinin hemen yanında olduğu için bu ad verilen tesisi gezdiren Enis Güner “O acı günleri atlattığımızı düşünüyoruz” diyor. “Bu yeni tesis ve buradan çıkacak daha kaliteli şaraplar yaralarımızı saracak.”

Burada şaraplar güzellik uykusunda Mozart dinliyor
Geniş lobileri ve şık tadım köşeleriyle çok yakındaki Efes antik kentine gelen turistlere de hizmet vermesi düşünülen Magnezia, dünyada şarap teknolojisinin geldiği aşamaları yansıtan bir tesis. Küçük bağ parsellerinin üzümleri ayrı ayrı şaraba işlenebilsin diye küçük çelik tanklar, soğutma üniteleri, üzüm ayıklama bantları, nemli ve serin fıçı mahzenleri, modern presler, kaliteli bir şarap için gereken altyapıyı oluşturmuş. En büyük pazarı turistik bölgeler olan ve uygun fiyatlı sofra şaraplarını hâlâ yoğun üreten Sevilen, tesiste Evin, Altıntepe ve Tellibağ gibi şarapların kalitesini yükseltmeyi de hedeflemiş. Nitekim Güner “2011 rekoltesi şarapları bu yeni tesisimizde işledik ve kalitelerinde yarıya yakın bir yükselme gözlemledik” diyor.
Gaziemir’deki mütevazı tesisin ardından böyle geniş ve ferah yeni bir binaya gelince Sevilen’ciler bazı hayallerini de gerçekleştirmişler. Laboratuarları çok geniş mesela. Girişteki geniş tadım hollerinden başka ikinci kata bol günışığı alan teknik bir tadım odası da yapmışlar. Burası her türlü koku ve sesten arınmış, ideal bir tadım bölümü. Şarapların dinlendiği tankların bulunduğu büyük holde de klasik müzik yayını yapılıyor. Güner “Şaraplara bazen Mozart, bazen de Vivaldi dinletiyoruz” diyor gülümseyerek.

Artık orta sınıf şaraplara daha fazla ağırlık verecekler
Sevilen’in 2009 ve 2010 rekoltesi şarapları İsabey Sauvignon Blanc, 900 Fume Blanc, Centum ve Late Harvest Muscat dışında pek heyecan verici değildi. Bu tesiste yapılan 2011’lerde ise belirgin bir fark var. İsabey 2011 yine çok iyi, çelik diriliğinde bir beyaz. Majestik kırmızı geçen yıldan daha ilginç. Tank ve fıçı örneklerinden tattığım birkaç ay sonra piyasaya verilecek Plato Kalecik Karası, Sevilen Cabernet-Merlot ve 900 Petit Verdot’lar ise daha da zengin ve kalıcı. Kalecik’te muz, Cabernet ve Petit Verdot’da ise bu üzümlere özgü gülkurusu kokularını algılamak keyifli.
Sevilen 2000’lerin ikinci yarısında ilk göz ağrıları olan sofra şaraplarını biraz ihmal eden, üst kalite şaraplar yapmaya fazla ağırlık veren bir izlenim uyandırmıştı. Birbiri ardına çıkardığı Premium, 900, Plato gibi şarapları da firmanın imajını biraz farklılaştırmıştı. Enis Güner “Orta fiyat grubundaki şarapların öneminin ve şarap tüketimini artırdığının farkındayız. Bunlara ilgimizi azaltmıyoruz, tam tersine Sevilen adı altındaki üzüm adlarıyla piyasaya çıkardığımız seriyi daha da besleyeceğiz ve fiyatları da sabit tutacağız” diyor.
“Niye Aydın’a taşındınız?” soruma ise, “İzmir’de şehir içinde kalamazdık. Bu bölge hem yaşadığımız İzmir’e, hem İzmir ve Denizli’deki bağlarımıza, hem de en büyük pazarımız olan Ege ve Akdeniz turistik tesislerine ulaşımı kolay, stratejik bir kavşak gibi. Üstelik Efes antik kentine yakınlığı, şarap turizmi için bir potansiyel de yaratıyor” cevabını veriyor.
Tesisi gezip şarapları tattıktan sonra ailenin lideri, ikinci kuşaktan Coşkun Güner’le de İzmir’de buluşuyoruz. Türk şarapçılığının ak saçlı duayeni, Mürefte’deki tesisinden yeni gelmiş, oradaki bağcılığın sorunlarını anlatıyor. Bağcılığı yaşatmak ve geliştirmek için sağlıklı bir içecek olarak üzüm suyuna yüklenilmesini öneriyor.
Kavaklıdere’nin Kemaliye’deki Pendore tesisleri... Doluca’nın Çerkezköy’deki modern şarap yapımevine taşınması... Ardından da Sevilen’in yeni bir yatırımla atağa kalkması... Birileri şarabı sosyal hayattan dışlamaya çalışadursun, Türk şarapçıları yatırımlarında hız kesmiyorlar. Sonuç da, şarapseverlerin kadehlerinin farklı lezzetlerle renklenmesi, çeşitlenmesi oluyor. Geriye tek eksik, şarap fiyatlarının hâlâ yüksek olması kalıyor...