Sizler gibi büyükler de yemek seçer... Onların da bazı yemekleri yemek, bazı yemekleri yememek gibi huyları vardır. “Yiyebileceğimiz o kadar çok şey varken, acaba bazılarını yiyip yememekte özgür olamaz mıyız?” diye düşünenleriniz çıkabilir elbette. Bunda da haklıdırlar. Ama nedense, her evde yıllardan beri sürüp gidiyor bu kavga...
Aslında, bence yanlış koşullanmaktan başka bir şey değil bütün bunlar. Belki de bilinçaltımıza yerleşmiş çocukluktan kalan bazı duygular doğuruyor bütün bunları.
Eğer bana sorarsanız, elbette benim de sevmediğim şeyler var. Örneğin, ben eskiden kapuskadan nefret ederdim. Ama bir yolculuk sırasında aracımız bozuldu ve bir köye sığınmak zorunda kaldık. Bize acıyan köylüler, geceyarısı yalnızca bir kap kapuska ikram edebildiler. İşte o günden beri kapuska yemeğini çok seviyorum. Ve çevremde yemek seçenlere de hiç kızmıyorum. Hatta kızıma bile. Çünkü yemek seçmek başka şeydir, yemek yememek başka. Bu ayrımı evdekilere de anlatabildiğiniz zaman, yemek konusunda bir sorununuz olacağını sanmıyorum. Ben yemekleri şöyle sıralıyorum: 1. Sevdiğimiz yemekler, 2. Tanımadığımız için sevmediğimiz yemekler, 3. Nefret ettiğimiz yemekler.
Bence evinizdeki sorunun nedeni, yemek yememenizden doğmaktadır. Yoksa anne-babalarınızın, sevmediğiniz yemekleri sizlere zorla yedirmek gibi bir ilkeleri olamaz.
Siz kahvaltılarınızı, yemeklerinizi gereken biçimleriyle yapın, ondan sonra mutfağa asacağınız “sevmediğiniz yemekler listesi”nde bulunan hiçbir yemek önünüze konulmayacaktır. En azından ben böyle olacağını sanıyorum. Deneyelim ve görelim.
Unutmayın, bu hafta herkes sevmediği yemek listesini buzdolabına yapıştırsın. Ama tanımadığınız yemekleri de bir kez olsun tatmadıkça, bu konuda sizler de haklı olamazsınız. Hepinize neşeli makarna, köfte dışında kapuska, bamya, zeytinyağlı pırasa, enginar, kereviz, semizotuyla dolu yemek masaları diliyorum.