Mehmet Yalçın

Mehmet Yalçın

Tüm Yazıları

İtalya’nın en saygın şarap üreticisi 150 yıllık Gaja’nın sahiplerinden Gaia Gaja, geçen hafta İstanbul’daydı. Gaja ile bazılarının şişesi 1200 liraya satılan şaraplarını tattık

İtalya’nın şarap prensesi

İtalyan şarapçılığının en ünlü ismi Angelo Gaja, tam 51 yıldır soyadını taşıyan şarapları üretiyor. Büyük kızı Gaia Gaja da şimdilerde en büyük yardımcısı...

27 Şubat Pazartesi akşamı, Boğaz’daki Four Seasons’ın Aqua Restaurant’ında sıra dışı bir masa göze çarpıyordu.
20 kişilik dev masa, siyah örtüsü ve cam kaselerdeki suların içinde yanan mumlarıyla ‘gizemli’ denecek bir görünümdeydi. Masanın ortasında, güzel bir genç kadın İtalyanların makineli tüfek temposundaki konuşma hızıyla İngilizce bir şeyler anlatıyor, bir yandan da küçük bir garson ordusu dört koldan kadehleri dolduruyordu. Sunulanların “ağır” şaraplar olduğu belliydi. İtalya’nın en saygın (ve tabii en pahalı) şaraplarının için böyle bir ritüelle sunulması yadırganmamalıydı. Şef
Mehmet Gök ve İtalyan meslektaşlarının hazırladığı beş ayrı sofistike yemeğe,
beş ayrı şarabın eşlik etmesi de...
Yemek, İtalya’nın kuzeyinde, Torino yakınlarında bulunan ünlü şarap bölgesi Barbaresco’nun lider üreticisi Gaja’nın prensesi Gaia Gaja onuruna düzenlenmişti. Gerçi şarapları 20 yıldır Türkiye’ye getiren Adco firması daha önce firmanın patronu, İtalyan şarapçılığının egzantrik siması Angelo Gaja’yı da ağırlamıştı ama
72 yaşındaki baba Gaja artık daha çok bağların başındaydı. Dünyayı dolaşmak ve şarapları tanıtmak artık daha çok üç kızından en büyüğü olan Gaia’nın göreviydi.

‘Pazarlık’ adını taşıyan şarap
Gaia Gaja, Türkiye’ye ikinci kez geliyordu. 2006’daki ilk ziyaretinde de kendisini Gusto Şarap Kulübü’nde özel bir Gaja tadımında konuk etmiş, şaraba hâkimiyetinden ve aile işine olan tutkusundan etkilenmiştik. Önoloji değil, ekonomi eğitimi alan genç kadın bu ziyaretinde şarapları daha da güzel anlattı. İlk yudumladığımız şarap olan Chardonnay üzümlerinden Rossj Bas’ın, bölgenin en sıra dışı şaraplarından biri olduğunu söyledi: “Piemonteli beyaz şarabı şaraptan saymaz. Bölgede siyah Nebbiolo üzümü kraldır. Babam 1989’da bu şarabı çıkardığında onu bu yüzden gelenekleri çiğnemekle suçladılar. Şimdi ise bu şarap Piemonte’nin en aranan beyazı durumunda...”
Yemek boyu Gaia Gaja’dan bir yandan tuttuğunu koparan bir şarap insanı olan babasının renkli hikâyelerini dinledik, bir yandan da şarapların özelliklerini... Beyazdan sonraki ilk kırmızı, kuzeyli üreticinin daha güneyde, Toskana’da ürettiği Ca’ Marcanda’ydı. Bu da herhalde dünyanın en ilginç isimli şaraplarından biriydi. Şaraba Piemonte diyalektinde “Pazarlık” anlamına gelen adın nasıl konduğunu, Gaia Gaja şöyle anlattı: “Bu bağın arazisine babam yıllar önce göz koymuştu. Ama sahipleri bir türlü satmıyorlardı. Babam
bu 800 dönüm bağı alabilmek için bölgeye tam 18 defa gitti,
18 defa masaya oturdu... Sonunda alınca da pazarlıktan bıkmasına rağmen şarabın
adını böyle koydu!”
Sangiovese ve Cabernet Sauvignon kupajı kadifemsi şarabı tadınca, “Angelo Gaja iyi ki pazarlık masasından kalkmamış” demekten kendimizi alamıyoruz. Gaja’nın Piemonte’deki şaraplarının fiyatları 300 avrodan başladığı için, ‘Fakirin Gaja’sı’ denilen 50-60 avroluk bu şarap da hiç yabana atılır değil.

Yasemin ve portakal kabuğu kokulu kırmızı!
Ailenin Brunello’da yaptığı şaraptan sonra sıra ‘kaleleri’ olan Barbaresco şaraplarına geliyor. 2008 Barbaresco tabii ki içim için çok genç. Gaia, “Barbaresco çok ilginç bir şaraptır” diye anlatıyor. “Diğer büyük şaraplar gibi yıllandıkça hep yükselen bir eğri çizmez. Zikzaklar halinde inip çıkar. Üç-beş yıl ‘açık’tır, burun ve damakta haz verir. Sonra bir beş yıl kendini kapatır mesela. Sonra tekrar açılır, içimi yeniden zevkli hale gelir...” Klasik bir rekolte olan 2008 Barbaresco, canlı asiditesiyle damağı renklendiriyor. Ben şarapta gül ve erik kurusu bukeleri buluyorum, Gaja ise buna yasemin ve portakal kabuğu çeşnilerini de ekliyor. Hakikaten çok renkli bir şarap bu.
Sıra Sori San Lorenzo 2005’e geldiğinde ise Barbaresco’nun bu efsaneleşmiş tek bağ şarabının fiyatı söz konusu oluyor haliyle. Şarabın İtalya’daki fiyatı, 300-400 avro arasında. Adco’nun sahibesi Figen Mays ise “Bizde vergilerle 1200 lirayı bulacak” diyor. Topu topu 5-6 bin şişe yapılabilen ve Türkiye’ye 48 şişe gelebilen şarabın üç şişesi, yarım saat içinde masada bitiveriyor. Bu Barbaresco şarabı, yöredeki diğerlerine hiç benzemiyor. Sanki bir büyük Burgonya kırmızısıyla karşı karşıyayız. Burundaki ahududu ve kiraz tonlarına, dünyanın en nadir yaban mantarı trüfü andıran rayihalar karışıyor.
Şarabın ipeksi tanenleri dilimin üzerindeki papillaları okşarken, ünlü heykeltıraş Rodin’in sanatıyla ilgili sözünü hatırlıyorum: “Ben aslında fazla bir şey yapmıyorum. Taşın fazlasını atıyor, içindeki heykeli meydana çıkarıyorum...” İtalya’nın şarap kralı Angelo Gaja da, dünyanın en tanenli ve buruk üzümü Nebbiolo’nun fazla tanenini atıp, içindeki çiçeksi zarafeti ortaya çıkarıyor. Ve büyük şaraplara imza atabilen bir şarap üreticisinin de, aslında bir sanatçı sayılması gerektiğini kanıtlıyor...