Mehmet Yalçın

Mehmet Yalçın

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şarap gibi purolar


Deniz Gürsoy’un Oğlak Yayınları’ndan çıkan “Puro-Mavi Dumandaki Lezzet” kitabı, puronun tıpkı şarap gibi inceliklerle dolu gastronomik bir lezzet unsuru olduğunu ortaya koyuyor


Çok zengin ve güçlü... Baharlı, tütünümsü, sedir ağacımsı ve topraksı karakterde. Tok gövdeli ve çok zengin lezzetlere sahip. Dakikalarca damakta kalıyor...”
Bu tadım notlar şarap, konyak ya da viski için mi? Hayır. Puro için...
Ülkemizde aşırı bir sertlikte yasalaşan sigara yasağıyla sıradan sigaralarla aynı kefeye konan puro, bu denli ince damak tadı nüanslarına sahip, adeta “gastronomik” bir tütün ürünü, bir zevk, lezzet ve keyif aracı.
Yukarıdaki satırları yeni çıkan bir kitaptan, Deniz Gürsoy’un “Puro-Mavi Dumandaki Lezzet”inden aldım. Oğlak Yayınları’ndan çıkan 136 sayfalık kitap, puronun tarihini, öyküsünü, kültürünü, çeşitlerini ve içim ritüellerini anlatıyor.
Batı dünyasında hakkında bunun gibi onlarca cilt kitap bulunan, Cigar Aficionado, Cigar Clan, Cigar World, L’Amateur de Cigar gibi bir dolu da dergisi yayınlanan puro, tıpkı bir şarap gibi ele alınıyor, heyetler kurulup “tadımları” yapılıyor, puanlar veriliyor, içkilerle ve hatta yiyeceklerle eşleştiriliyor... Puroya bir sanat eseri muamelesi yapılıyor.

Küba: Puronun Bordo’su
Deniz Gürsoy’un kitabında da ortaya koyduğu gibi, puro da bunu hak ediyor... Tabii her puro bu özellikte değil, tıpkı sigara gibi makinelerle sarılmış ve teneke kutularda satılan sanayi ürünü sigarillolar mesela, bu kapsama asla girmiyor. Saygın ve seçkin bir ürün olan puro, elle sarılmış hakiki puro...
Hakiki puroyla şarap arasındaki benzerlikler, şaşırtıcı ölçüde. Bir kere puroda da lezzeti, tıpkı şaraptaki gibi “teruar” belirliyor. Yani tütünün yetiştiği toprak, bölgenin iklimi, tarlaların aldığı rüzgârların açıları ve yağmur oranları, bir bölge tütününü hemen komşusu olan bölgeden farklı kılıyor. Küba tütününün benzersiz olması, Dominik, Honduras ve Nikaragua’nın onun gerisinden gelmeleri, Brezilya’nın ise tütünlerini çok ucuza satabilmesi, hep bundan. Küba tütünlerinin de daha iyileri, yine teruar özelliklerinden dolayı ayrılıyor. Ve Küba tütününü Fransız şarabı gibi kabul edersek, Vuelto Abajo vadisi tütünleri de, Bordo şarabına benziyor. Bölgeye “Puronun Bordo’su” denmesi boşuna değil...

Yıllanmışı daha değerli
Teruardan sonra sıra üzümlerin (pardon, tütünlerin!) cinslerine ve harmanlarına geliyor. En iyi purolar, farklı tütünlerin ideal harmanlarıyla yapılıyor. Tıpkı şarapta bir Cabernet Sauvignon ile Merlot’nun harmanı gibi, puroda da özel harmanlar var. Puro da, tıpkı şarap gibi fermante bir ürün. Tütün yaprakları, ıslatılarak sıcak odalara alınıyor ve buralarda geçirdikleri mayalanma sonucu kahverengi tonlarına kavuşuyorlar. Derken, bir süre de dinlendiriliyor, olgunlaştırılıyorlar.
Elle yapılan sarımlardan sonra, renk ve boylarına göre ayrılan purolar sedir ağacından dev odalarda bazen yılları bulan sürelerde dinlendiriliyor, böylece harmanlanmış tütünlerin tadı birbirlerine geçiyor, tad “oturuyor”, puro armoni ve denge kazanıyor. Tıpkı farklı üzümlerden harmanlanmış şarapların fıçılarda birbirleriyle kaynaşıp olgunlaşmalarındaki gibi, puroda da dinlenme ve olgunlaşma büyük önem taşıyor.
Serüven, bununla da bitmiyor. Eğer elinizdeki el sarımı bir Havana purosu ise, uygun koşullarda hümidorlarınızda ya da iyi bir hümidor ortamındaki şarap mahzeninizde yapacağınız yıllandırma puronuzun değerine değer katıyor. Tıpkı iyi şaraplardaki gibi... Satıldıktan sonra alıcısı tarafından da yıllandırılmış Havana puroları, Christie’s ve Sotheby’s gibi müzayede evlerinin arttırmalarına konu oluyor.

Şarap inceliğinde içim
Bu denli zahmetli ve ince ayarlı bir sürecin sonunda elinize aldığınız ve içeceğiniz puroyu içime hazırlamak da bir sanat, adeta. Nitekim şarap garsonlarına eğitimlerinde puro sunmak da öğretiliyor, yarışmalarında purodan da sınanıyorlar.
Önce, puroyu baş ve işaret parmaklarınızın arasına alıyor, kulağınıza götürerek hafifçe bastırıyorsunuz. Çok ince bir çıtırtı duyuyorsanız ve puro bastırdığınız noktada esneyerek eski halini alıyorsa, nemi ideal demektir. Puro kuru ise nemlendirici dolapta biraz daha bekletiyor, fazla nemli ise bu defa dışarıda bir süre kurutuyorsunuz.

Benzinli çakmak yasak!
İdeal nemdeki puro da öyle paldır küldür yakılmıyor. Önce özel makası veya giyotiniyle kapalı olan arkası kesiliyor ya da özel delicileriyle bir delik açılıyor. Sonra, özel kibritini yakıyor ve alevini puroya değdirmeden, alevin biraz üzerinde puronun ucunu döndüre döndüre ağır ağır yakıyorsunuz. Puroya koku sinebileceğinden benzinli çakmak asla kullanılmıyor. Puroyu tam daire yaktıktan sonra, hafif nefesler almaya başlayabilirsiniz. İçe çekmek asla tavsiye edilmiyor, zira ağzınızdaki duman gerekli hazzı zaten veriyor.
Puronun içimi, düşük ama kararlı bir tempoda olmalı... Çok ağır içerseniz, çabuk sönüyor. Hızlı içerseniz, kömürleşiyor ve sizi yoruyor. Puro meditasyon anlarının keyif unsuru, o yüzden onu içerken sakinleşiyor, rahatlıyor ve günün stresinden arınmaya bakıyorsunuz. Arada bir, yanındaki eşlikçisinden de bir yudum alarak beraberliğin tadını çıkarıyorsunuz. Bu kimi zaman bir konyak, bir kahve, bir tatlı şarap ya da çay olabiliyor.

Sigarayla karıştırmayın, aynı şey değil!
Tabii ki puronun da fazlası, hayattaki her keyif verici madde gibi, zararlı. O yüzden onu dengeli tüketmek gerekiyor. Abartılmadan tadı çıkarıldığında damak zevkini de okşayan ve zengin rayihalarıyla gastronomik keyifler yaratan puro, “kültürü” ile sigaradan ayrı tutulmayı ve değer verilmeyi hak ediyor. Deniz Gürsoy’un kitabı gibi yayınlar da, bunun için iyi bir fırsat yaratıyor.