Açık Pencere O korku sonucu 1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı kana bulandı. 34 kişi öldü, 126 kişi yaralandı...Bu katliam işçilere gözdağı vermeyi amaçlayan bir provokasyondu... Ecevit bir hafta sonra 7 Mayıs 1977'de İzmir'de bakın aynen ne demişti:"Devlet içindeki fakat demokratik hukuk devletinin denetimi dışındaki bazı örgütler gün yitirmeksizin kontrol altına alınmalıdır. Kontrgerilla hareket halindedir, 1 Mayıs'ta parmağı vardır."1 Mayıs katliamı aradan geçen yıllarda aydınlatılmadı, karanlıkta bırakıldı...Aradan geçen 30 yılda çok şey değişti... Duvar yıkıldı... Dünya tek kutuplu hale geldi... Sendikaların gücü azaldı... AB'ye uyum yasaları kabul edildi... Toplantı ve gösteri yasakları kaldırıldı...Ama bir şey değişmedi: Devletin ve egemenlerin 1 Mayıs ve işçi korkusu... 1 Mayıs dünyanın dört bir yanında bayramdır... Türkiye'de hâlâ korku günü... Hâlâ Taksim yasak...Efendim provokasyon olabilir - miş... Tedbirini almak devletin işidir... Nitekim Çağlayan'da bu görev layıkıyla yapılmadı mı? Efendim trafik tıkanırmış... Trafik dün İstanbul çapında tıkandığının onda biri kadar bile tıkanır mıydı miting Taksim'de yapılsaydı?Ayrıca kente otobüsle gelenlerin "Provokasyon yapacaklar" diye durdurulması ne iştir? İşçileri Taksim'e çıkarmayacağız... İnatlaşmanın ekseni maalesef budur. Ayıptır... Bu ülkenin egemenleri işçilerin yılda bir defa da olsa Taksim'e çıkıp bayram yapmasından korktular... AB ve ABD, Türkiye'deki gelişmeleri "endişe"yle izliyormuş. Bir daha AKP gibi uysal bir parti bulamama endişesidir o... Denetim Haftası başladı... Denetim Elemanları Derneği Genel Başkanı Atılay Ergüven, yaptığı açıklamada ilginç noktalara değindi... Örneğin dedi ki:"Kamuda denetim dışı alanlar gittikçe çoğalmaktadır. Bunun en iyi örneklerinden biri, kurumların merkez birimlerinin teftiş ve denetime kapalı hale getirilmiş olmasıdır. Ayrıca son zamanlarda, özelleştirme uygulamalarında KİT hisseleri şu veya bu şekilde, kamu payı yüzde 50'nin altında kalacak hale getirilerek kamu denetiminin dışına çıkarılmaktadır. Türk Hava Yolları bu denetim dışına çıkarıldığı gibi kurumun mevcut teftiş kurulu da kapatılarak kurum hafızası yok edilmektedir. Aynı yöntemin önümüzdeki günlerde Halk Bankası'nda da yaşanacağı muhtemeldir.Bu bakış ve uygulamaların doğal sonucu olarak yolsuzlukların boyutu giderek artmakta, denetim eksikliği sebebiyle gerçek durum tespit edilememektedir. Bir kısım yolsuzluklar ise artık tesadüfen ortaya çıkmaktadır."Hırsızlık ve yolsuzluk bilinçli olarak geliştirilmektedir ülkede. Başka izah tarzı var mı? Denetim Hıncal Uluç güzel bir yazı yazdı dün: "Medya konuşsa ordu konuşmazdı"...Medyanın naylon aydınları yalakalığa soyunmak yerine 4.5 yıldır iktidarı sorgulasaydılar... İrticai gelişmeler karşısında Atatürk çocuklarına hiç yakışmayan o utandırıcı suskunluğa bürünmeseydiler... Kadrolaşma, yolsuzluklar, usulsüzlükler karşısında kafalarını kuma gömmeseydiler... Bugün bu noktalara gelir miydik?Medya demokrasinin siyasi partiler kadar "olmazsa olmaz" bir unsurudur... Ama tabii gazetecilik yaparsa.. Eğer işi iktidar şakşakçılığına vurursa... Sonuç budur... Hiçbir aklı başında kişi ordu müdahalesinden hoşnut olmaz. O zaman? Demokrat olmayı ordudan ses çıktığı zaman değil, daha öncesinde düşünmeliyiz... Ordu... Askerin konuşmasına "demokrasi" adına karşı çıkanlar, meydanlarda vatandaşın konuşmasını ne adına yasaklıyorlar? ABD'li ünlü Ortadoğu uzmanı ve eski Pentagon görevlisi Michael Rubin, Hürriyet'e verdiği özel demeçte diyor ki:"Kasım 2002 seçimlerinden sonra çok sayıda Iraklı Kürt, Güneydoğu Anadolu'dan TBMM üyesi olan bazı AKP milletvekillerine para aktarıldığını 'böbürlenerek' anlattılar... Cumhurbaşkanı olması durumunda, Gül istemese bile Iraklı Kürtlerin bağımsızlık ilan etmesinin önü açılacaktır... Kürt örgütleri KDP ve KYB'nin üst düzey yetkilileri özel sohbetlerde AKP'nin kazanmasını istediklerini, çünkü bu partinin Kemalist düzene son vereceğine inandıklarını söylediler..."Zaten Talabani de geçenlerde AKP'yi bir ay rahat bırakacağız dememiş miydi?Kürtler AKP'yi tam gaz destekliyor. Çünkü AKP'yi Kemalizme (ülkenin ulusal çıkarlarına) karşı yürüttükleri savaşta kendilerine müttefik görüyorlar.Michael Rubin devam ediyor:"Bakan Yardımcısı Dan Fried ile Ankara Büyükelçisi Ross Wilson Türkiye'yi 'ılımlı siyasi İslamı deneme ve tecrübe tahtası' olarak görüyorlar... Onlar, ılımlı İslamın Türkiye'de ve Ortadoğu'da geleceğin dalgası olduğuna inanıyorlar. Abdullah Gül cumhurbaşkanı olursa deneme de başlamış olacak..."Evet Kürtler yanında ABD Dışişleri Bakanlığı da Gül'ü destekliyor. Çünkü Gül Türkiye'ye karşı kurulan tezgâhın önemli bir aktörü... Ne diyordu Çağlayan'daki pankartlardan biri: "ABDullah Gül,Türkiye gülme, durum ciddi." m.asik@milliyet.com.tr Gül'lü gelecek!