Anayasa teklifinin Meclis süreci gibi referandum süreci de hukuk ve meşruiyete aykırı bir ortamda koşuya başlıyor.
Avrupa Konseyi’nin hukuk danışmanı Venedik Komisyonu’na göre bir anayasa değişikliği mutlaka özgür tartışma ortamında yapılmalı... Diyor ki Komisyon:
“Anayasa değişikliği aceleye getirilir, demokratik bir tartışma olmadan gerçekleşirse, siyasal istikrarsızlığa ve anayasanın meşruiyetten yoksun kalmasına yol açar...”
Her gün tutuklamaların yapıldığı... Farklı kesimlere korku salındığı... Hayır, diyenlerin saldırıya uğradığı, bir tweet attığı için mahkemeye çıkarılan hatta tutuklanan insanların var olduğu... Doğruyu yazan gazetecilerin sebepsiz olarak hapiste tutulduğu bir ortamda ne anayasa tartışması yapılabilir ne ortaya milletin özgür iradesini temsil eden bir anayasa çıkar...
Hoş, anayasa teklifinin tartışılmasını isteyen bir iktidar da görünürde yoktur... Sürecin pek değinilmeyen bir yanına geçelim. Venedik Komisyonu 2006 yılındaki bir raporunda diyor ki:
“Referandumda seçmenler, aralarında asli bir bağ olmayan farklı sorulara aynı anda oy vermek zorunda bırakılmamalıdır. Seçmenin sorulardan birini desteklerken bir başkasına karşı olabileceği dikkate alınmalıdır....”
Gü
Olmayacaktır ya, hadi oldu...
Referandum yapıldı ve “Evet”ler yüzde 55 gibi bir oran çıktı diyelim...
Bir ülkenin rejimi böyle şıpınişi değiştirilebilir, halkın yüzde 100’ü bu sonucu kabullenerek sesini keser mi?
Evet, bir ülke halkı kendi yaşam dönemini düzenleyebilir.
Ama gelecek nesillerin hayatı adına karar verebilir mi? Böyle bir yetkisi olabilir mi?
Bir kurucu meclis kurulsaydı, özgür tartışma ortamı sağlansaydı, rejim değişikliği ciddiyetle ele alınabilirdi.
Ancak mevcut ortamda bunların hiçbiri yok. Belli siyasi görüşte bir halk tabakasının OHAL koşullarında, yani yasaklı bir ortamda vereceği kararın bugünü ve yarınıyla tüm ulusun hayatını biçimlendirmesi söz konusu.
Cumhuriyet’in kurucularından ve 1924 Anayasası mimarlarından Mahmut Esat Bozkurt konuşuyor:
Sayın iktidar yöneticileri,
FETÖ haberlerinden gına geldi, artık duydukça midemizde bulantılar yaratıyor.
Her sabah operasyonlar... Polislerin arasında sürüklenen kelepçeli insanlar... Baskınlar, tutuklamalar, ihbarlar...
Bunlar bizi hiç ilgilendirmiyor sayın büyükler!
Bunlar ülkenin laik, ahlaklı, namuslu, aydınlık insanlarını hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
Çünkü bu FETÖ belasını ülkenin başına saran biz değiliz.
Bizler yıllar yılı FETÖ ile ilgili tek olumlu laf etmemiş, destek vermemiş, bu rezil yapılanmanın tehlikelerine durmaksızın dikkat çekmiş kişileriz.
Siz ise uyarılarımıza, açık gerçeklere kulak tıkadınız, onlarla işbirliği yaptınız, çıkar ortaklığı kurdunuz, yararlandınız. Hileli sınavlar, şaibeli atamalar, açık manipülasyonlarla insanların haklarını yediniz. FETÖ püskülünü ülkenin başına bilerek, görerek,bunda siyasi çıkar umarak sardınız.
Ahmet Hakan dünkü köşesinde “Hayırcılar”ın “altı açmazı” nı yazmış:
- BİR: Maalesef liderleri yok.
- İKİ: Maalesef umutları yok.
- ÜÇ: Maalesef birliktelikleri yok.
- DÖRT: Maalesef hayalleri yok.
- BEŞ: Maalesef ağır propaganda makineleri yok.
- ALTI: Maalesef ezber bozacak takatleri yok.
Yani adeta demek istiyor ki:
Ünlü anketçi Adil Gür, anayasa referandumunda yüzde 60 “Evet” çıkacağını iddia ediyor... Sonar Başkanı Hakan Bayrakçı ise “Hayır’larda yükselme var, evetleri geçti” diyor. Bir başka ünlü anketçi olan Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır, AKP’nin önceki seçimlerde elde ettiği başarılarına rağmen bu referandumda “kesin evet çıkar” demenin mümkün olmadığını söylüyor, hayırcılar başarabilir, diye konuşuyor.
Oranları konuşmak için henüz vakit erken... Ancak bazı şeyleri konuşmak için vakit geç bile oldu.
Ülkede acaba dürüst ve adil bir referandum yapılabilmesi için asgari koşullar var mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan referandum kampanyasına fiilen katılacağını açıkladı. Bu, kampanyaya devletin bütün varlığı ve kadrolarıyla fiilen katılması, “Evet” tarafının amiyane deyimle maça en az 1 - 0 önde başlaması demek.
Referandum süresince TRT başta cümle televizyon kanallarının her gün bangır bangır açılış törenlerini verip “Evet” için çalışacağını söylemeye herhalde gerek yok
En önemlisi OHAL sürecek, öyle anlaşılıyor. Meclis’in gece gündüz çalışarak anayasayı ışık hızıyla çıkarması da referandumu OHAL kapsamı içine sokmak içindi kuşkusuz.
Her türlü baskının meşrulaştığı OHAL dürüst bir yarış yapılamamamsı
Ne tuhaf bir rastlantı.. İki ülkenin kaderinde aynı anda ters yönde değişim yaşanıyor. Amerika’da 45. başkan olarak yemin eden Trump zafer konuşmasında:
- Bugünkü törenin çok özel bir anlamı var. Sadece başkanlığı birinden diğerine devretmiyoruz. Hep küçük bir grup ülkeyi yönetti... Görevi Washington DC’den halka veriyoruz, diyor...
O böyle derken Ankara’da da anayasa değiştiriliyor, Millet Meclisi’nin sahip olduğu egemenlik tek başına cumhurbaşkanına devrediliyor...
Donald Trump ve yardımcısı Mike Pence mevcut anayasaya sadakat yemini ederken, Ankara’da zaten sadık kalınmayan bir anayasa rafa kaldırılıyor. Muhalefetin deyimiyle:
“Kurtuluş Savaşı’yla Saray’dan alınıp millete verilen yetki bu değişiklikle tekrar milletten alınıp Saray’a veriliyor”... Bizde sık sık değişiyor da ABD’de anayasa neden 200 yıldır değişmiyor? Çünkü orada işbaşına gelenler başarısızlığın suçunu anayasanın üzerine atmıyor. Atsalar da halk böyle mazeretlere kulak asmıyor.
***
Yeni anayasanın 2 veya 9 Nisan’da referanduma sunulması bekleniyor. Şimdiye dek halk yeni anayasanın ne getirip ne götürdüğünü pek anlamadı, dedik... Ancak Meclis sürecinde ortaya çıkan kavga gürültüden dışarı sızan birkaç cümle bile bu
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Reina katliamcısı Masharipov yakalanmadan önce yaptığı basın toplantısında aynen şöyle demişti:
“Reina saldırısının son derece planlı, bir istihbarat örgütünün de içinde olduğu, bir eylem olduğu ortada”
Hangi istihbarat örgütü bu? Adını vermedi!
Aklımıza geçen yıl Atatürk Havalimanı’nda 47 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısı geldi. O katliamı 8 Temmuz’da şöyle yazmışız:
“Bizim Emniyet ve istihbarat yetkilileri Atatürk Havalimanı saldırısını Çeçen terörist Ahmet Çatayev’in planladığını söylüyor. Üç intihar bombacısı ise Dağıstan, Özbekistan ve Kırgızistan çıkışlıdır.
Son olarak saldırıyla ilgili tutuklanan 17 kişinin 11’i Kafkasyalıdır.
WSWS internet sitesinde Nick Barrickman’a göre bunlar:
Anayasa teklifi Meclis’te görüşülürken kürsüye gelen AKP Bursa Milletvekili İsmail Aydın, gündeme bomba gibi düşen sözler attı ortaya:
“Anayasa’nın değiştirilemez maddesini kabul etmek mümkün değildir” dedi.
Yani rejimin temeli olan ilk dört madde değiştirilebilir, demek istedi.
Bu sözler MHP’nin bile tepkisine yol açınca Başbakan Binali Yıldırım böyle bir düşüncelerinin olmadığını açıklayarak ortalığı sakinleştirdi.
Bu parodinin arkasındaki gerçeği ise pek kimse dile getirmedi.
Anayasa Mahkemesi’nin eski ve saygın bir üyesi dün bize dedi ki:
- Yapılan tartışma abestir. Anayasa’nın değiştirilemez olan 2. maddesi oradan kaldırılmadan fiilen değiştirilmektedir...