Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin, Kemer ilçesinde incelemelerde bulunmuş, verdiği demeçte diyor ki:
- Kemer esnafı turiste dönük ticarette yüzde 80-90 arasında düşüş olduğunu söylüyor. Yılda 3 milyonu aşkın tatilciyi konuk eden Beldibi, Tekirova, Kemer bölgesi esnafının kiralar konusunda ciddi sıkıntıları var. Bu sene verdikleri kiralar kadar ciro yapmaları çok zor.
Şu anda Antalya’nın sorunları Türkiye’nin sorunlarından daha büyük, diyen Davut Çetin devam ediyor:
- Gazetelerde otellerimizin fiyatlarına bakarsanız geçen yıla göre yüzde 30-40 indirimler var. Tarımda meyve sebze ihracatımız yüzde 27, domates ihracatımız yüzde 41 düştü. Sadece ihracattan değil, fiyattan da kaybettik. Henüz yolun başındayız ve sorun rakamlara tam yansımadı...
***
Hava sahamızı 17 saniye ihlal eden Rus uçağını düşürmek zor olmadı. Ancak sonuçlarına katlanmak hayli zor.Turizm ve ihracattaki düşüş bir yana... Bir helikopterimiz de Rus yapımı füzeyle düşürüldü. Sınırlarımızın ötesine uçak uçuramadığımız gibi şimdi sınırlarımız içinde de helikopter uçuramama riski ortaya çıktı. Ama iktidarın bizi bu bataklığa saplayan Esad takıntısı ve Esad’ın müttefiklerine karşı düşmanlık
Alman Bild gazetesinin haberine göre... Alman Parlamentosu’nun 2 Haziran tarihindeki toplantısında Hıristiyan Demokrat, Sosyal Demokrat ve Yeşiller partilerinin ortak girişimiyle Ermenilerin soykırım iddialarını benimseyen bir karar kabul edilecek... Türk hükümeti bu kararı durdurmak için herhangi bir çaba içinde mi? Bilmiyoruz.
Ancak emekli Büyükelçi Onur Öymen konuya dikkati çekiyor:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Perinçek davasında verdiği kararda meclislerin ve hükümetlerin bir olayın soykırım olup olmadığı konusunda karar veremeyeceği bildirilmektedir.
Fransız Yüksek Mahkemesi de Sayın Şükrü Elekdağ’ın öncülüğünde Fransa’daki bazı Türk derneklerinin müdahil oldukları bir davada bu yılın ocak ayında aynı doğrultuda bir karar vermiştir.
Alman Parlamentosu’nun bu yüksek yargı makamlarının kararlarını hiçe sayarak soykırım iddialarına haklılık kazandıracak bir karar alması, Almanya’nın hukuka saygı gösteren bir ülke olduğu izlenimini tahrip edecek ve Türk-Alman ilişkileri üzerinde ciddi bir güven bunalımı yaratacaktır.”
Ne yapmalı? Hükümet yeterli ilgiyi göstermese de barolar, sivil toplum kuruluşları, basın gelecek bu haksız karara tepki göstermelidir.
NOT: Onur
Şair Nâzım Hikmet Kadıköylüdür. Moda tarafında oturur. Nâzım, 1931 yılında Yeni Gün gazetesinde şunları yazıyor...
“Efendim bizim Kadıköy’ün taksi otomobilleri vardır. Bilhassa iskele civarında dizi dizi dizilirler. Fakat bu dizi dizi dizilmiş taksi otomobillerinden yakınca mesafeler için istifade etmek, bilfiil, mümkün olmuyor efendim. Zira şoför efendiler arabaya binmeden evvel sizden gideceğniz yeri soruyorlar. Eğer yakınca bir yere gidecekseniz sizi o canım süslü arabalarına kabul etmiyorlar. Elli kuruş için nöbetimizi kaybetmeyiz diyorlar. Ne yapalım şoför vatandaşların hakkı var.
Ve ister istemez iskelenin diğer tarafında uzun uzun dizilen tek atlı çekçek arabalarına veya çift beygirli faytonlara müdacaat icap ediyor.
...Fakat efendim motorlu arabaların yani otomobillerin taksimetreleri olduğu halde beygirli arabaların yani çekçek ve faytonların taksimetreleri yoktur. Bu nakil vasıtalarında iş pazarlık kuvvetine dayanır.
Şimdi efendim belediye bir himmet etse de beygirli arabalara arabacılara gayet ucuza mal etmek şartıyla birer taksimetre taksa. Ne iyi olur değil mi efendim.
Bendeniz pazarlıktan bıkmış bir vatandaşım da...”
Koca şair, bunları 85 yıl önce yazıyor. Ama
Güneydoğu’da terör çoktan savaşa dönüştü. Her sabah yeni bir “acı haber”le uyanıyoruz. Çatışmasız, şehitsiz, tuzaksız, patlamasız gün geçmiyor.
Bu kanama nasıl duracak?
İlçeleri temizlemekle sonuç alınmıyor... Kaldı ki o da belalı iş... Nusaybin’de operasyonlar iki aydır sürüyor, şehit sayısı 58 oldu...
Arada bir Hava Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’taki hedefleri bombaladığı haberleri geliyor. Ancak bugüne dek örgütün beyin kadrosuna bir zarar verildiğine tanık olmadık. Oysa sonuç almak için ilk ve gerekli şart PKK’nın beyin kadrosunu tasfiye etmek. Bunun için ne yapmalı?
Irak devleti PKK örgütünün yönetici kadrosunun varlığına, kamplarına, cephaneliklerine, eğitim alanlarına engel olmuyor. Oysa Irak Anayasası’nın 7. maddesi bakın ne diyor:
“Devlet terörizmin bütün şekilleriyle mücadele edecek ve topraklarının terör eylemleri için bir üs, bir geçiş yolu veya eylem alanı olmasını önlemek için çalışacaktır.”
BM Güvenlik Konseyi’nin 1373 sayılı kararında ise:
Türkiye başkanlık sisteminin yanlışlıklarını sayıp dökerken...
İktidar partisi rotayı daha basit ama daha sakıncalı bir sisteme kırdı...
“Partili cumhurbaşkanı”
Başkanlık sisteminde Anayasa’yı ve kurumları baştan aşağı değiştirmek gerekecekti.
Sistem az da olsa kuvvetler ayrılığı getirecek, Başkan’a sorumluluk yükleyecekti.
Partili cumhurbaşkanı sistemi ise cumhurbaşkanının sorumluluğunu ortadan kaldırıyor.
Üstelik Anayasa’da tek maddeyi değiştirerek yürürlüğe girebiliyor.
Muhalifler, sağduyulu demokratlar, yurtsever aydınlar sessiz sedasız bir zafer kazandılar... AKP’ye yeni anayasa ve başkanlık konusunda havlu attırdılar.
Aylardır ne diyorduk; Bu Meclis yeni anayasaya yapamaz... Başkanlık sistemi Türkiye’de uygulanamaz...
AKP yaptırdığı anketlerde yeni anayasa ve başkanlığın ne Meclis ne referandumdan geçemeyeceğini gördü. B Planını uygulamaya koydu.
Nedir o? Partili Cumhurbaşkanı...
AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli “Partili Cumhurbaşkanı” için üç dört maddelik bir anayasa değişikliğini Haziran ayında Meclis’e getireceklerini söylüyor. Sonrası mı? CHP Anayasa Komisyonu üyesi Namık Havutça’nın yorumu:
- Görünen o ki AKP, nihai hedefleri olan başkanlık sistemini gerçekleştirmede 1. aşama olarak ‘Partili Cumhurbaşkanı’nı hayata geçirmek istiyor. Tayyip Bey acilen meclis grubunun iplerine eline almak istiyor. Çünkü genel başkanlık bir başkasında olduğunda milletvekillerini kontrol edemediğini Davutoğlu olayı ile net şekilde gördü. 1. aşama ‘Partili cumhurbaşkanlığı’ ile gerçekleştirilince ilk fırsatta ikinci aşama olan ‘başkanlığa’ geçmeyi planlıyorlar.”
Demokrat aydınlar ve muhalefet şimdi ikinci etap mücadeleye başlıyor. Bu da “Partili
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış dünya ile ilişkilerde sert hatta kavgacı bir üslubu var. Bir televizyon programında kulağımıza şu soru çalınıyor:
- Batı ile kavga ederek nereye kadar ilerleyebiliriz. Batı böyle bir lidere ne kadar tahammül edebilir?
Batı Erdoğan’ın sert üslubu yanında demokrasi uygulamalarına, tek adam eğilimine, özgürlükleri kısıtlamasına vs. de tepkili görünüyor.
Ve sanki Erdoğan’sız bir rejim ister görünüyor.
Tablo gerçekten bu mudur? Batı gerçekten Erdoğan’dan kurtulmak mı istiyor? Yüzeyde görünen budur da... Ana meselelerde ne olup bitiyor? Ona bakalım...
Batı’nın Türkiye üzerindeki planları yürüyor mu, yürümüyor mu?
Türkiye Kürt meselesinde, Kıbrıs konusunda, Yunanistan’la ilişkilerde, Ortadoğu’da ABD ve Batı’yı memnun eden bir politika izliyor mu? İncirlik üssünü açmakta cömert davrandı mı? Suudi Arabistan ve Katar’la ortak askeri yapılanmada ABD’nin planlarını uyguluyor mu?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyor:
“TBMM’de bir tiyatro oynanıyor, dokunulmazlık tiyatrosu. Emin olun hayatımda bu kadar saçma bir şey görmedim. Meclis çoğunluğu AKP’nin elinde, istediği zaman istediği kişinin dokunulmazlığını iki saat içinde kaldırır. Vatandaşlarıma sesleniyorum, bu dokunulmazlık tiyatrosuna inanmayın, milleti kandırmak istiyorlar.”
Bu konuşmayı hayretler içinde dinleyenlerin aklına gelen ilk soru:
- Eğer bu milleti kandırmak için düzenlenen bir tiyatro ise neden daha ilk günden olumlu oy vereceğinizi açıkladınız...
CHP Genel Başkanı belli ki tutarlı düşünme zorluğu içinde...
Türkiye’nin şu gün çok kritik sorunları var. En önemlisi Anayasa’nın askıya alınmış olması. Anayasa’ya bağlı ve tarafsız kalacağına yemin etmiş olan Cumhurbaşkanı, istifa ederek ayrıldığı partiyi dışardan yönetiyor, partinin liderini ve başbakanı azlediyor, yenisini atamanın çalışmalarını yapıyor. Neticede... Anayasa değişmeden başkanlık sistemi yürürlüğe konmuştur. Türkiye’nin en ciddi meselesi budur. Yarın külliye tarafından mesela CHP’nin lağvedildiği açıklansa Genel Başkan Kemal Bey ne diyecek? Kendisi Anayasa’ya aykırı dokunma yasasına oy vermiyor mu? Üstelik bugüne