Bilim notu sıfır

22 Nisan 2012

Prof. Celal Şengör cuma günkü Cumhuriyet Bilim ekinde yazıyor...
“Ülkemizde bir zaman önce son derece faydalı bir internet sitesi faaliyete geçti: “nadirkitap.com”... Bu site Türkiye’deki ekseri sahafın kitaplarını sergilediği ve satışa sunduğu bir yer. Bu site, aradığınız kitap Türkiye’deki sahaflarda var mı yok mu diye öğrenip, varsa satın alabileceğiniz bir yer. Almak istediğiniz kitap kargoyla ayağınıza kadar geliyor.
Ben de merak ettim, bu sitede büyük doğa bilimcilerinin yaşamlarıyla ilgili ne kadar kitap bulabilirim diye araştırdım. Sonuçları burada dikkatinize sunuyorum. Her ismin yanındaki rakam o isimle ilgili biyografik eser sayısıdır:
Agassiz 0, Cuvier 0, Darwin 3, Fourier 0, Alexander von Humboldt 1 (politikacı, lengüist, tarihçi ağabeyi Wilhelm von Humboldt 13), Hutton 0, Lamarck 0, Laplace 0, LinnÈ (veya Linnaeus) 0, Lyell 0, Mendel 2, Milne 0, Murchison 0, Spallanzani 0, Steno 0, Suess 0, Wallace 0.
Bu liste şu mesajı vermekte: Türkiye Cumhuriyeti halkı, etnik kökeni ne olursa olsun, doğa ile ilgili değildir, doğa bilimleriyle olan ilgisi ise sıfırdan ayırt edilemeyecek düzeydedir. Bu konuda ne kitap yazmıştır, ne de yurtdışından kitap almıştır. Benim

Yazının Devamı

Kanuni’nin imamı

21 Nisan 2012

Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen “Nazi zulmünden kaçan Yahudi kökenli Alman ve Avusturyalı bilim insanlarının Türk üniversitelerinin çağdaşlaşma sürecine katkıları” konulu konferansa değinmiştik dün... Üniversite tarihimizle birebir ilgili bu toplantıya bizim YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi’nden kimsenin katılmamasını garipsemiştik.
Neydi bu soğukluğun sebebi? Acaba “Yahudi” bilim adamlarından söz edilmesi mi?
Bir dostumuz,
- Bu soğukluğun bir sebebi de Atatürk’ün büyük başarısına işaret ediyor olmasıdır bence, dedi...
Nazi zulmünden kaçan Alman ve Avusturyalı akademisyenlerin Türkiye serüveni hem üniversitelerimizin tarihinde bir büyük sayfadır hem kendileri açısından yarı trajik birer romandır... Kiminin Yahudi, Hıristiyan ya da ateist olması önem taşımaz. Çağın bilim ve düşüncesini ülkemize taşımaları ve üniversite tarihimizde yer almaları önemlidir. Naziler bu sığınmacı bilim adamları için türlü çeşitli dedikodu üretmiş, onların yerine saf kan bilim adamı göndermeyi önermiş, bir ara hepsini geri istemiş, türlü baskılar yapmışlardır. Türkiye Hitler’in tüm baskılarına göğüs germiş, onları korumuştur. YÖK ve üniversiteler işte bu tarihe sırt

Yazının Devamı

Naziden kaçarken

20 Nisan 2012

Bahçeşehir Üniversitesi’nde dün eğitim ve üniversite tarihimiz açısından önemli bir konferans vardı. Konusu:
“Nazi zulmünden kaçan Yahudi kökenli Alman ve Avusturyalı bilim insanlarının Türk üniversitelerinin çağdaşlaşma sürecine katkıları”
1932 yılında iktidara gelen Adolf Hitler, Almanya ve peşinden Avusturya’yı öncelikle Yahudi akademisyenlere cehennem edince.. Ünlü bilgin Albert Einstein Ankara’ya bir mektup gönderiyor.. 40 Yahudi bilim adamının kabulünü öneriyor... Bu bilim adamlarının ücretsiz çalışmaya dahi razı olduğunu bildiriyor. Çünkü o dönemde pek çok ülke Yahudi bilim adamlarını kabul etmeye çekiniyor...
Türkiye o sırada üniversite eğitimini modernleştirme çabaları içindedir. Atatürk, Yahudi bilim adamlarını ülkeye kabul ediyor... Sonraları sayı artıyor... Sığınmacı akademisyenlerin sayısı 190’ı buluyor... Gelenlerin çoğunluğu Yahudi değildir... Kiminin eşi Yahudidir.. Kimi sosyalist, komünist, demokrat vb olduğu için kaçmak zorunda kalmıştır ...
İstanbul ve Ankara üniversitelerinin şekillenmesinde, müzik ve güzel sanatlar eğitiminde Alman bilim adamlarının büyük katkısı oldu... Çağdaş eğitimin temelini attılar.
İstanbul Üniversitesi 1933 yılı Temmuz

Yazının Devamı

İtiraflar eksik!

19 Nisan 2012

Şair ve yazar Nihat Behram, Sol internet sitesindeki yazısında Ahmet Altan’ın 4 Mart tarihli yazısından bir bölüm almış... Özetleyerek aktaralım:
“... Daha bir buçuk yıl önce burası dünyanın hayranlıkla izlediği bir ülkeydi... Gittiğiniz her ülkede ilerici aydınlar Erdoğan’ı övüyordu.
Sonra, ne olduysa oldu, Erdoğan bu kadarının yeterli olduğuna, bunların hepsini kendisinin tek başına kazandığına ve bu başarılardan kendine yeni bir siyasi kariyer inşa etme hakkına ulaştığına karar verdi. Çankaya hayali, ‘muhteşem Türkiye’ hayalinin üstünü örttü. Putin’leşme sürecine girdik, demokrat Erdoğan gitti yerine ‘Putin Junior’ geldi, küçük boy bir Putin’imiz oldu. Felaket de başladı...”
Nihat Behram, Ahmet Altan’ı eleştirirken bir yerde şöyle diyor:
“... Bu gidişin nasıl bir gidiş olduğu ve nereye varacağı konusunda hem de yüksek sesle onca uyarı ve uyaran varken neden sağır davrandın? Bu görmezlik, duymazlık bilinçli mi bilinçsiz mi? Yetenek ve bilgi sahibi entelektüel birinin bilinçsizliğine inanmak durumunda kalmak da benim için kolay değil.”
* * *
Tayyip Erdoğan’ın iyice açığa çıkan otoriter tavrına ilişkin hayal kırıklığı beyan eden yalnızca Ahmet Altan değil. Liberal

Yazının Devamı

ÇYDD Van’a gidiyor

18 Nisan 2012

Van için verilen yardım sözlerinin bir kısmı tutuldu, bir kısmı tutulmadı...
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği verdiği sözü tuttu...
Üniversite öğrencileri için koskoca bir eğitim birimi yaptırdı...
“Çağdaş Yaşam Eğitim Birimi” 72 kişilik 10 sınıf ve yardımcı bölümlerden oluşuyor.
ÇYDD Başkanı Prof. Aysel Çelikel ile sponsor firma temsilcileri bu hafta sonu Van’a giderek eğitim biriminin açılışını yapacaklar. Toplam 6 bin öğrenci yararlanacak bu tesisten...
ÇYDD ayrıca Van’da burs verdikleri öğrencilere fazladan 250’şer liralık katkı yapmış. Prof. Aysel Çelikel dün yaptığı sohbet toplantısında dernek çalışmalarını anlatırken ilginç bilgiler aktardı...
Katkı veren yerli kuruluşların azaldığını ve adlarının açıklanmasından çekindiklerini kaydetti.

Yazının Devamı

Türkiye tahayyülü!

17 Nisan 2012

Osman Ulagay’ın “Türkiye Kime Kalacak” adlı kitabı altı çizilerek okunacak, üzerinde düşünülüp tartışılacak cinsten bir çalışma...
Ulagay, AKP iktidarını ilk zamanlarında destekleyenlerden... 2007 seçimlerinden sonra gelinen noktayı ise şöyle anlatıyor:
“AKP’nin demokratikleşme ve sivilleşme yolunda attığı adımların aslında iktidarı tam anlamıyla ele geçirmek amacıyla atılmış adımlar olduğunun geç de olsa anlaşılmaya başlanması önemli. AKP’nin iktidarını sağlamlaştırmak için demokratik açılıma ihtiyacı vardı. Ancak iktidarı sağlama bağladığı noktada AKP’nin gerçek rengi ortaya çıktı ve bu partinin ele geçirdiği iktidarı demokrasiyi sınırlamak için kullanma eğiliminde olduğunu gösterdi.”
Ulagay, AKP’yi: “İddialı bir Türkiye tahayyülü var hedeflerinde ve o hedefe doğru imanla, ihtirasla yürüyorlar” diye tanımlıyor...
“AKP’ye rakip olmanın hayalini kurmak istiyorsanız sizin de bir ‘yükselen Türkiye’ tahayyülünüz olacak, Türkiye’yi AKP’nin getirdiği noktadan daha ileri götürecek bir büyük hedefiniz olacak” diye devam ediyor.
Atatürkçülerin aymazlığı başlıklı bölümde:
“Atatürk’ü yaşatmak iddiasında olanların yaratıcı fikirler ortaya koyamaması ‘Atatürk’ü bitirme planı’

Yazının Devamı

Cadı avı hızlandı

15 Nisan 2012

Ünlü bir reklamcı önceki akşam televizyon ekranında batan bankaların yönetim kurullarında yer alan emekli generallerin hiç yargılanmadığını anlatıyor, onların da hesaba çekilmesini istiyordu.
Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu: “28 Şubat’ı Demirel yönetti” diyerek Baba’yı da yakalayın mesajı veriyor.
Bazı ünlü gazeteciler 28 Şubat’a destek verdiği iddia edilerek isim isim hedef gösteriliyor.
Ekranların yeni gülü bir hanım gazeteci eski Genelkurmay başkanlarından İ. Hakkı Karadayı’yı, Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu, Eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’i tutuklanacaklar arasında sayıyor.
Cadı avı hız kesmeden devam ediyor... Gıcık olduğunuz biri varsa:
- 28 Şubat’ta otobüste ayağıma basmıştı, diye şikâyet etmenin tam sırası!
Askeri darbelerin elbet hesabı sorulmalıdır...

Yazının Devamı

Kamp ateşi!

13 Nisan 2012

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Taraf’ta Neşe Düzel’e diyor ki:
“Irak bölünürse bağımsız Kürdistan devleti oluşacak. Suriye’de de özerk Kürdistan oluşabilir. İran’da zaten Kürdistan eyaleti var. Bu durumda Iğdır’dan Hatay’a, Türkiye’nin tüm güney sınırları resmen Kürdistan olacak”
Bu tespitte hakikat payı var. Bölgedeki siyasi gelişmeler bu yönde...
Türkiye’nin bu gelişmeye omuz vermemesi gerekir.
Ne var ki Ankara Suriye’yi bölünmeye götürecek bir süreci zorluyor.
Demirtaş ekliyor: “Saddam gitti Irak’ın durumu ortada, Esad giderse Suriye Irak’tan yüz kere beter olacak!”
* * *

Yazının Devamı