<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Turing Otomobil Kurumu'nun yeni başkanı Ferit Epikmen birkaç gün önce anımsattı... Rahmetli Çelik Gülersoy Karacaahmet Mezarlığı'nın ucunda, Acıbadem ve Kızıltoprak'a giden yolların kesiştiği noktada bir mezar taşları müzesi kurmuş geçmişte. Ne var ki sonradan kimse ilgilenmeyince otlar bürümüş etrafı. Mezar taşları da birer ikişer kaybolmuş ortadan. Paris'te Louvre Müzesi'nde Türkiye'den kaçırılan mezar taşlarından oluşan bir bölüme ise yıllardır ziyaretçi kabul edilmekte...
Diyorken masamızın üstünde bir kitap... Yazarı Vahap Balman,...
Adı: "Mezar Sesleri"... Yayan Balman Yayıncılık...
İçinde mezar taşı kitabelerinden örnekler... Ünlü şairlerin kitabelere geçmiş - geçmemiş satırları... Erzurumlu Reyhani demiş ki:
"Bir ölenin cemaati çoğusa / Ölen insan değil ölen paradır..."
"Şu anda bulunduğum Münster şehri Türkiyeden gelen bir haberle çalkalanıyor. Münster Vergi Dairesinde çalışan bir memur Almanyaya dönerken Antalya Havalimanında bavulunda bulunan bir taş nedeniyle tutuklanıyor. Bu taşı oğlunun sahilde bulduğunu bir türlü anlatamıyor... Almanyadaki gazeteler şimdi Türkler hâlâ taş devrinde mi yaşıyor? gibi başlıklarla çıkıyor...Okurumuz Haydar Özilhan İsviçreden yazıyor:""Şu an İsviçrede herkes Basel - Malatya maçında Malatyaya iki gol atan "Yakın kardeşler"in gözaltına alınmasını konuşuyor. Genel kanaat iki kardeşin birer gol attıkları için gözaltına alındığı yolunda... Bilir misiniz, eğer İsviçreliler Türk düşmanı değillerse bunda Kubilay Türkyılmazın ve Yakın kardeşlerin büyük payı vardır..."Dosta düşmana göğsümüzü gere gere "Bu ülkede yasalar herkese eşit uygulanır" diyebiliyor muyuz? Diyemiyorsak eloğlu da bizim bizde yasaların dürüst işlediğine inanmaz... İzmirli okurumuz Mete Neptün Almanyadan yazıyor... Tabiatın insanlara adilce bahşettiği tek şey akıldır. Çünkü hiç kimse kendi aklından şikâyet etmez. La Rochefoucault Türkiyede eczacıların yüzde 65i hanımdır. Ne var ki Eczacılar Odası başkanları her zaman erkektir. Bu ilk...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İzmirli okurumuz Mete Neptün Almanya'dan yazıyor...
"Şu anda bulunduğum Münster şehri Türkiye'den gelen bir haberle çalkalanıyor. Münster Vergi Dairesi'nde çalışan bir memur Almanya'ya dönerken Antalya Havalimanı'nda bavulunda bulunan bir taş nedeniyle tutuklanıyor. Bu taşı oğlunun sahilde bulduğunu bir türlü anlatamıyor... Almanya'daki gazeteler şimdi 'Türkler hâlâ taş devrinde mi yaşıyor?' gibi başlıklarla çıkıyor...
Okurumuz Haydar Özilhan İsviçre'den yazıyor:"
"Şu an İsviçre'de herkes Basel - Malatya maçında Malatya'ya iki gol atan "Yakın kardeşler"in gözaltına alınmasını konuşuyor. Genel kanaat iki kardeşin birer gol attıkları için gözaltına alındığı yolunda... Bilir misiniz, eğer İsviçreliler Türk düşmanı değillerse bunda Kubilay Türkyılmaz'ın ve Yakın kardeşlerin büyük payı vardır..."
Dosta düşmana göğsümüzü gere gere "Bu ülkede yasalar herkese eşit uygulanır" diyebiliyor muyuz? Diyemiyorsak eloğlu da bizim bizde yasaların dürüst işlediğine inanmaz...
- Başbakan önünde yazı olmadan konuşurken hele de kalabalık önündeyse coşuyor, ölçüyü kaçırıyor, dedi, bence mutlaka yazılı metin kullanmalı...Türkiyede 53ü devlet 23ü özel üniversitede olmak üzere toplam 76 rektör görev yapıyor. Devlet üniversitesi rektörleri bilindiği gibi seçimle işbaşına geliyor, bütün üniversiteyi temsil ediyor. Hadi diyelim ki birkaçına kızdınız. Hepsini aynı kefeye koyup "edepsiz" diye nitelemek üniversitece hazmedilir şey mi? Ayrıca rektörleri "çıkarcılık"la suçlamak da neyin nesi? Merak ettiğimiz bir soruyu dün Üniversitelerarası Kurul üyesi Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Süheyl Batuma yönelttik:- Acaba YÖK yasasını destekleyen tek bir rektör var mı?- Özel konuşmalarda bile tek bir rektörün bu yasayı desteklediğini duymadım, dedi Prof. Batum...Çoğu rektör belki mevcut YÖK yasasını beğenmiyor. Ancak YÖKü tamamen hükümete bağlamayı öngören yeni yasayı da hiçbiri hazmedemiyor.Bu arada bir "siyasallaşma" tartışmasıdır gidiyor. Tartışılan durum aslında siyasallaşma değil "partizanlaşma"... Adını doğru koyalım... Başbakan Tayyip Erdoğanın "Rektörler önce edep adap öğrensin" çıkışı ile ilgili olarak bir dostumuz: Başbakan, rektörlere "edepsiz" demiş!
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Rektörler önce edep adap öğrensin" çıkışı ile ilgili olarak bir dostumuz:
- Başbakan önünde yazı olmadan konuşurken hele de kalabalık önündeyse coşuyor, ölçüyü kaçırıyor, dedi, bence mutlaka yazılı metin kullanmalı...
Türkiye'de 53'ü devlet 23'ü özel üniversitede olmak üzere toplam 76 rektör görev yapıyor. Devlet üniversitesi rektörleri bilindiği gibi seçimle işbaşına geliyor, bütün üniversiteyi temsil ediyor. Hadi diyelim ki birkaçına kızdınız. Hepsini aynı kefeye koyup "edepsiz" diye nitelemek üniversitece hazmedilir şey mi? Ayrıca rektörleri "çıkarcılık"la suçlamak da neyin nesi?
Merak ettiğimiz bir soruyu dün Üniversitelerarası Kurul üyesi Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Süheyl Batum'a yönelttik:
- Acaba YÖK yasasını destekleyen tek bir rektör var mı?
- Uyum yasaları ne oldu? Avrupa Parlamentosu üyesi Ozan Ceyhun yazıyor:- AB ile ilgili "2003 yılı Türkiye İlerleme Raporu" 5 Kasım 2003 günü açıklanacak... Bazı çevreler belli ki raporun olumlu çıkmaması için AB üyelerinin "hassas nasırlarına basma" operasyonu yürütüyor... Bir yandan kasıtlı olarak "Leyla Zana Davası" içinden çıkılmaz bir hale getirilirken öte yandan "vay sen terörizme destek oluyorsun" bahanesi ile Haluk Levent gözaltına alınıyor... ABye Türkiyede değişen bir şey yok mesajı veriliyor.Ayrıca isim yasağı, TV yayınları, işkence konularında da yeterli ilerleme yok...***Yoksa uyum yasaları sadece "irticanın önündeki MGK engelini kaldırmak" için miydi? O engel kalkınca uyum yasaları da rafa kaldırılıverdi mi? Saf saf soruverelim... Haluk Levent Kürt Festivalinde şarkı söyledi diye iki gün gözaltında tutuluyor. İki parti başkanı da onunla birlikte gözaltında. Medya soruyor: "Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse, bilinmelidir ki orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır." Pakistan Devlet Başkanı Müşerref, "Halkın bizden nefret etmesine neden olur" diyerek BM kararı çıksa da Iraka asker göndermeyi düşünmediklerini açıklamış.Bizimkiler de "Amerikanın
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Haluk Levent Kürt Festivali'nde şarkı söyledi diye iki gün gözaltında tutuluyor. İki parti başkanı da onunla birlikte gözaltında. Medya soruyor:
- Uyum yasaları ne oldu?
Avrupa Parlamentosu üyesi Ozan Ceyhun yazıyor:
- AB ile ilgili "2003 yılı Türkiye İlerleme Raporu" 5 Kasım 2003 günü açıklanacak... Bazı çevreler belli ki raporun olumlu çıkmaması için AB üyelerinin "hassas nasırlarına basma" operasyonu yürütüyor... Bir yandan kasıtlı olarak "Leyla Zana Davası" içinden çıkılmaz bir hale getirilirken öte yandan "vay sen terörizme destek oluyorsun" bahanesi ile Haluk Levent gözaltına alınıyor... AB'ye Türkiye'de değişen bir şey yok mesajı veriliyor.
Ayrıca isim yasağı, TV yayınları, işkence konularında da yeterli ilerleme yok...
Milli Eğitim Müdür Yard. Ahmet Palavan, Ardahana,Milli Eğitim Müdür Yard. H. İbrahim Pekin, Bartına,Milli Eğitim Müdür Yard. Latife Sayan, Iğdıra,Milli Eğitim Şube Md. Yılmaz Bahçeci, Diyarbakıra,Milli Eğitim Şube Md. Bedrettin Ekmekçi, Şırnaka,Milli Eğitim Şube Md. Tuncey Bilgir, Rizeye,Sincan İlçe Milli Eğitim Md. Zihni Özdemir, Şarkışlaya,Mamak İlçe Milli Eğitim Md. Mehmet Pehlivanoğlu, Kelkite,Sincan İlçe Milli Eğitim Şube Md. Metin Ersan, Malatya Darendeye,Mamak İlçe Şube Md. Mustafa Aslan, Erzurum Tekmana... Danıştay bu atamalarla ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Çelik kendisine sebep açıklamadan atama yetkisi veren 76ıncı maddeyi çalıştırarak atamaları gerçekleştirdi...Bu eğitimcilerin suçu nedir?Gericiliğe prim vermeyen, Cumhuriyet ilkelerine bağlı birer eğitimci olmalarından başka ne? Sayın Hüseyin Çelik, bu eğitimcilerin yaşamlarıyla ve gelecekleriyle top gibi oynamasının gerekçesini açıklamalıdır. Aşağıdaki isimler, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikin yarattığı tayin ve kadrolaşma fırtınasında Ankaradan Doğuya savrulan eğitimcilerin birkaçı: Gerçek keşif yeni topraklar bulmakla değil, yeni bir gözle bakmakla