Tıp mezunları!

4 Eylül 2002

- Peki, diyor gençler, o zaman diplomamızı onaylayın da mecburi hizmete kadar geçecek sürede çalışalım...Bakanlığın yanıtı:- Diplomalarınızı onaylarsak hepiniz bir yere dağılırsınız, bazılarınız yurtdışına kaçar, sonra sizi bulup mecburi hizmet yaptıramayız ...Atamayı yap, "kadro yok yapmam"... Diplomayı ver, "kaçarsın vermem"...Tam bir kara mizah... Sağlık Bakanlığına soruyoruz durumu...Verilen yanıt;- 2514 Sayılı Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Yasasına göre bu durumdaki doktorların diplomalarını, Mecburi Hizmete başlamadan önce onaylamamız mümkün değildir. Atamaları peyderpey yapıyoruz, sıranın kendilerine gelmesini bekleyecekler. - Peki, ne kadar bekleyecekler?- Bilemiyoruz.Bir söylentiye göre mezun sayısı 4 bin... Sağlık Bakanlığının elindeki kadro sayısı 400 küsur... O yüzden bakanlık çıkmazda. İyi de bu durum aylardır belli... Kimse nasıl çözüleceğini düşünmedi mi? Ayrıca beklemekle hangi sorunun çözüldüğü görülmüş. Tıp fakültelerini bitiren binlerce genç doktor, atamalarının yapılması ve mecburi hizmet döneminin başlaması için Sağlık Bakanlığına başvuruyor... Ortalık kapı duvar... Kendilerine beklemeleri öğütleniyor... Siyaset, zenginle fakiri birbirine karşı koruma sözü

Yazının Devamı

Tıp mezunları!

4 Eylül 2002


<#comment>Tıp fakültelerini bitiren binlerce genç doktor, atamalarının yapılması ve mecburi hizmet döneminin başlaması için Sağlık Bakanlığı’na başvuruyor... Ortalık kapı duvar... Kendilerine beklemeleri öğütleniyor...
- Peki, diyor gençler, o zaman diplomamızı onaylayın da mecburi hizmete kadar geçecek sürede çalışalım...
Bakanlığın yanıtı:
- Diplomalarınızı onaylarsak hepiniz bir yere dağılırsınız, bazılarınız yurtdışına kaçar, sonra sizi bulup mecburi hizmet yaptıramayız ...
Atamayı yap, "kadro yok yapmam"... Diplomayı ver, "kaçarsın vermem"...
Tam bir kara mizah... Sağlık Bakanlığı’na soruyoruz durumu...

Yazının Devamı

Fiili iktidar...

3 Eylül 2002

Türkiyede kimi çevreler ne yapıyor?Adeta ABnin yan çizmesini kolaylaştırmak için çalışıyor... Kasıtlı olarak antidemokrasi manzaraları yaratıyor...Örneğin "1 Eylül Dünya Barış Günü" dolayısıyla İstanbul ve İzmirde düzenlenecek "Savaşa Karşı Barış" adlı gösteriler yasaklanıyor. Provokasyon yapılacağı yolunda duyum alındı (!) diye alay eder gibi komik bir gerekçe öne sürülüyor.Bir başka sıcak örnek...Kürt kökenli eski milletvekili Abdülmelik Fırat, kanser tedavisi için yurtdışına gitmek istiyor, pasaport verilmediği için gidemiyor.Gerekçe: Yurtdışına çıkmasında ülke menfaatleri açısından sakınca varmış...!Bütün dünyanın yakından izlediği Manisalı gençler davasında, işkence sanığı polisi bir türlü bulup mahkemeye getirtemiyoruz... Bir - iki işkenceciyi korumak - kollamak adına kendimizi dünyaya rezil rüsva ediyoruz...Bu ve benzer manzaralar karşısında... Devlet içinde AB üyeliğimizi sabote etmek isteyen fiili bir iktidarın var olduğu akla gelmiyor mu?* AB yetkilileri "Uyum Yasalarını çıkartmış olmanız yetmez, bunların hayata geçirilmesini görmek istiyoruz" diyor... O yüzden müzakereler için tarih vermekten kaçınıyorlar... Düşmek suç değildir, düşüp kalkmamak suçtur. Alman atasözü

Yazının Devamı

Fiili iktidar...

3 Eylül 2002


<#comment>AB yetkilileri "Uyum Yasaları’nı çıkartmış olmanız yetmez, bunların hayata geçirilmesini görmek istiyoruz" diyor... O yüzden müzakereler için tarih vermekten kaçınıyorlar...
Türkiye’de kimi çevreler ne yapıyor?
Adeta AB’nin yan çizmesini kolaylaştırmak için çalışıyor... Kasıtlı olarak antidemokrasi manzaraları yaratıyor...
Örneğin "1 Eylül Dünya Barış Günü" dolayısıyla İstanbul ve İzmir’de düzenlenecek "Savaşa Karşı Barış" adlı gösteriler yasaklanıyor. Provokasyon yapılacağı yolunda duyum alındı (!) diye alay eder gibi komik bir gerekçe öne sürülüyor.
Bir başka sıcak örnek...
Kürt kökenli eski milletvekili Abdülmelik Fırat, kanser tedavisi için yurtdışına gitmek istiyor, pasaport verilmediği için gidemiyor.

Yazının Devamı

Rus mizahı

1 Eylül 2002

Kodaman yeni Rus, arkadaşıyla sohbet ediyor: - Dün Bolşoya gittik. Çok keyifliydi! - Hangi operayı izlediniz? - Yok yahu, opera değil.. Bizim buz hokeyi takımının Kanadayla maçı vardı ya, onu seyrettik. - Operada..!?- Operanın barında; televizyondan... ***- Başkanın çok sayıda destekçisi var diyorlar...- İnanma... Kendi kendine yürüyemeyecek kadar yaşlanmadı henüz... ***Kuyumcu soygununa gecikmeli olarak yetişen polisler, karakola eli boş dönmemek için yoldan geçen bir sarhoşu "şüpheli" diye gözaltına almışlardı.Karakolda zavallının başını küvete sokup çıkarıyor, bir yandan da soruyorlar: - Konuş... Elmaslar nerde?... Adamcağız bir saat kadar dayanmış. Ve sonunda feryadı basmış: - Bana baksanıza! Kendinize başka bir dalgıç bulun. Ben burada elmas melmas göremedim! Aydın Arıcıoğlu arkadaşımızın yönetiminde hazırlanan "medyapirasa" sitesinde Rus mizahından satırlar var... Mesela... Halk bütün savaşları destekler... Sadece ilk otuz gününde... Hikâye gerisi güneş ısıtır herkesimevsimler herkes içindiryalnız çığ altında kalansele kapılan her zaman birkaç kişiherkes içindir aşk da ayrılık dayalnızca birkaç kişi ölür acıdan eskiden ölümle tartılırdı ayrılıkkiminin hayatı yalnızca

Yazının Devamı

Rus mizahı

1 Eylül 2002


<#comment>Aydın Arıcıoğlu arkadaşımızın yönetiminde hazırlanan "medyapirasa" sitesinde Rus mizahından satırlar var... Mesela...
Kodaman yeni Rus, arkadaşıyla sohbet ediyor:
- Dün Bolşoy’a gittik. Çok keyifliydi!
- Hangi operayı izlediniz?
- Yok yahu, opera değil.. Bizim buz hokeyi takımının Kanada’yla maçı vardı ya, onu seyrettik.
- Operada..!?

Yazının Devamı

Falcı dostlar...

31 Ağustos 2002


<#comment>Aslan’a çerez... Banko Galatasaray... Lokum gibi kura... Rahat geçeriz... İkincilik cepte... Elenmek sürpriz... Aslan bunları yer... Ağzımıza layık...
Spor basınımız Galatasaray’ın çektiği kuradan sonra dün silme bu tür yorumlarla doluydu. Bu yorumları yapanlardan bir teki olsun bu yıl Barcelona’yı, Brugge’ü, Lokomotif’i izlemiş miydi? Hayır... Ama her biri kâhin gibi sonucu biliyordu.. Malumunuz Fenerbahçe - Feyenoord maçı öncesinde de spor basınımız silme "Fener turu geçer" yorumunda bulunmuştu. Kimse gidip bir zahmet Feyenoord - Tottenham hazırlık maçını izlemeye bile zahmet etmemişti. Gerçi Fener kupada "sıfır" çekmiş, Feyenoord ise UEFA şampiyonu olmuştu.. Ama ne gam? Maksat laf olsun, gün kurtulsun, yazarımız bilgiç görünsündü... Bu sözler Fener ya da G.Saray’ı yanıltacak, motivasyonunu bozacakmış... Kimin umurunda?

Menfaat her türlü dili konuşur, her kılığa girer, hatta menfaatlere karşı kayıtsız biri gibi görünmesini de bilir.


Yazının Devamı

Yalçın adamdı

30 Ağustos 2002


<#comment>Soyadı gibi "yalçın" bir adamdı... İnandığı mücadeleye adamıştı hayatını, son nefesine kadar o mücadelenin içinde yer aldı. Dün, Genel Başkan Yardımcısı olduğu İşçi Partisi’nin seçim çalışması için gittiği Uşak’ta aramızdan ayrıldı. Hasan Yalçın’ı saygıyla, sevgiyle ve arkadaşlarından dinlediğimiz öykülerle uğurluyoruz...
İTÜ mezunu, Yüksek Elektrik Mühendisiydi... İsteseydi büyük paralar kazanır, refah içinde yaşardı. Ama onun tek geliri kendisinin ve eşinin SSK’dan aldıkları emekli maaşıydı. Kurtuluş semtinde mütevazı bir evde otururdu. Havanın iyi olduğu günler partiye yürüyerek, kötü olduğu günler ise belediye otobüsüyle gelir giderdi. Basın kartı olduğu için bilet almasına gerek yoktu. Tek lüksü Ballıca sigarasıydı.
Konya’nın Hadim ilçesinde yaşayan babasını birkaç yıl önce kaybetti. Kendisine miras kalan mütevazı evi satsaydı eline geçen parayla biraz olsun rahatlardı. Ama bunu yapmadı, evini partiye bağışladı.
Hiç kimse onu bir mağazadan kendisi için giyim eşyası alırken görmedi. Pek çok parti yöneticisi gibi o da yurtdışında çalışan partililerin gönderdiği kullanılmış elbiseleri giyerdi. Gelen torbadan kendisine uygun olanları seçer,

Yazının Devamı