Kasaba oyunları...

27 Eylül 2000


       Enerji Bakanı Cumhur Ersümer, enerji tasarrufu amacıyla Bakanlar Kurulu'nda bir dizi öneri sıralıyor... İçlerinden biri de...
      "Büyük oranda elektrik tüketen zarardaki kamu kuruluşlarını; mesela İskenderun Demir Çelik'i, Seydişehir Alüminyum'u kapatalım veya üretimlerine ara verelim..."
       Adı geçen iki işletmede de Özçelik İş Sendikası örgütlü... Sendika başkanı Recai Başkan'a Ersümer'in önerisi hakkında düşüncelerini soruyoruz... İlginç bilgiler aktarıyor:
       - Seydişehir, yılda 1.1 milyar kwsaat ile "fazla" enerji tüketen kuruluşlar arasında, orası doğru.. Ancak zararda değil karda olan bir kuruluş... Yılda 7 trilyon kar ediyor ve ülkede alüminyum piyasasının can damarı.. 1000 dolayında küçük ve orta işletme hammadde ihtiyacını oradan karşılıyor. Hal böyleyken "enerji tasarrufu" gerekçesiyle devre dışı bırakılması akıl ve mantıkla izah edilemez...
      - Peki İskenderun Demir Çelik.. Onun durumu nedir?
       - İsdemir bu yıl içinde 676 milyon kwsaat

Yazının Devamı

CHP'nin profili

26 Eylül 2000


      Altan Öymen'in genel başkanlığı sırasında CHP'de üye kayıtları yenilendi. Genel başkan adaylarından Profesör Hurşit Güneş yeni üyelerin açıklanan yaş üzelliklerini değerlendirmiş. Okuyalım:
       "CHP üyelerinin sadece yüzde 2.9'u 18 - 25 yaş grubunda... Oysa bu yaş grubunda ülke nüfusunun yüzde 25'e yakını bulunuyor. Üyelerin yüzde 19'u 35 yaşının altındaymış. Oysa bu yaş grubunda seçmen nüfusun 37'ye yakını bulunuyor. Yani tam iki katı!.. Üyelerin yüzde 12'si 61 yaşının üstündeymiş. Oysa bu yaş gurubunda nüfusun sadece yüzde 7'si bulunuyor. Üyelerin yüzde 31.5'u da 51 yaşının üstündeymiş. Oysa bu yaş gurubunda nüfusun sadece yüzde 25'i bulunuyor. Sonuç... Ülkenin en ilerici, en dinamik partisi olduğunu iddia eden CHP yaşlı bir parti haline gelmiş. Nitekim üyelerin en yaygın meslek gurubu (yüzde 16.8'le) emekliler!.. Üyeler arasında serbest meslek sahibi olanlar yüzde 12.4, işçiler ise sadece yüzde 11.7... Partide öğrenci kadar bakkal var: Her ikisi de yüzde 0.2'şer..."
       Sonuç... CHP yaşlanmış.. Gençleştirilmesi gerekiyor...

Gezelim, görelim (2)
  &nb

Yazının Devamı

Notlar, potlar

24 Eylül 2000


       Haftanın flaş olayı Ermeni Soykırım Tasarısı'nın ABD Temsilciler Meclisi Alt Komitesi'nde kabulüydü... Tasarının durdurulması için Türkiye'nin güçlü bir tepki ortaya koyması gerekiyor. Dünkü Milliyet'in baş sayfasında gördünüz. Ermeni yurttaşlarımız ABD Kongresi'ne karşı net ve kesin tavır koyuyorlar. Patrik üç ayrı mesaj yayınladı. Bizim çok milliyetçi, çok vatansever parti ve devlet adamlarından ne bir ses ne bir nefes... Milliyetçiliğin de bir sınırı var tabii.. Neresi mi? ABD sınırının başladığı yer...
       ***
       Marmara fayı tek parça halinde kırılacakmış. Kaderimizde 7 ile 7.6 arasında sallanmak varmış.. 8.6 da olsa farketmez. Biz rahatız. Geçenlerde apartman toplantısı yaptık. Kimse bina kontrolü için daire başı 70 milyon lira vermeye yanaşmadı. (Çatı tamiri için veriyorlar...) Hükümet de insanları kurtarmak için önlem almıyor. Bize de paşa paşa Azrail'i beklemekten başka çare kalmıyor.
       ***
       CHP Genel Başkan

Yazının Devamı

Yaşam beklemiyor

23 Eylül 2000


Dünkü fıkramız, yaşlı bir çiftin yıllardır uzak kaldıkları çocuklarını görebilmek için başvurduğu hinliğe dairdi... Başka şehirlerde yaşayan çocuklara "Ayrılıyoruz!" diye mektup yazıyorlar...
"Aman ha! Hemen geliyoruz, biz gelmeden karar vermeyin!" yanıtıyla "plan" başarıya ulaşıyor...
Benzer bir başka hikayeyi; Marcello Mastroanni'nin o enfes "Herkesin Keyfi Yerinde" filmini de dün anımsadık...
Yaşlı Marcello, yıllardır görmediği çocuklarına sürpriz yapmaya karar verir günün birinde.. Trene atlar; her biri ayrı şehirde yaşayan çocukları ziyaret için yola koyulur.. Sürpriz olacak ya.. Yola çıktığını önceden hiçbirine bildirmez...
Sonra ne mi olur... Biri manken, biri politikacı, biri davulcu, biri santral memuru, biri mühendis; beş koca "bebek", babalarını yıllar sonra karşılarında bulunca ne yapacaklarını şaşırır... Aslında her birinin hazin öyküleri vardır.. Ama belli etmemeye çalışır; "keyifler yerindeymiş" gibi yaparlar.. Bu oyun çok sürmeden yaşlı Marcello acı gerçeği görür.. Çocuklar babalarını üzmemek için kendi mutsuzluklarını gizlemeye çalışmış, becerememişlerdir...
Yaşlı Marcello yıkılır.. Sicilya'ya

Yazının Devamı

Özürlü icraat...

22 Eylül 2000


       Beşiktaş Belediyesi Fulya Parkı'nda sağa sola tabelalar asmış... Yoldan gelip geçen yayaları ve araçları uyarıyor: "Dikkat! Özürlü çıkabilir!"
       Sanırsınız ki... Parkta yoğun özürlü trafiği mevcut ve saniye başı bir özürlü vatandaş tekerlekli sandalyeyle parktan aşağı kaptırmış geliyor!..
       Oysa ne mümkün!.. Özürlü vatandaş bunu istese de yapamaz... "Uyarıcı" tabelaların yanıbaşındaki merdivenlere bakıyoruz... Tekerlekli sandalye inişini kolaylaştıracak türde merdivene hiç benzemiyorlar! Basamak yükseklikleri en az 25 santim... Üstelik caddeye değil, yaya kaldırımına iniyorlar. Yaya kaldırımı da caddeden 2 karış yükseklikte.. Yani öyle bir yer ki, özürlü vatandaşın tekerlekli sandalyeyle gezinmesi zaten mümkün değil..
       Eeee, o zaman bu "uyarı"nın anlamı?..
       Hiiiç... Dostlar alışverişte görsün; "Özürlüler için ne gibi çalışmalar yaptınız?" diye soran olursa da gösterecek bir "icraat" olsun...

Yazının Devamı

Kaleiçi'nden not...

21 Eylül 2000


       Antalya'ya panele gelen bir yabancının "Burada kilise var mı?" sorusuna bir gazeteci arkadaşımızın evet yanıtı veremediğini yazmıştık.
       Antalya Aziz Pavlus Kültür Merkezi Müdür Vekili Nimet Yıldırım geçtiği notta "Antalya'da yalnızca yabancılar için değil aynı zamanda Hıristiyan Türkler için de kilise mevcut" diyor ve ekliyor:
       "Antalya Uluslararası Kilisesi toplantılarını genellikle İngilizce yapar, ağırlıklı olarak yabancılara hitap eder. Antalya İncil Kilisesi ise Türkçe toplantılarıyla yerel inanlılara hizmet veriyor. Her iki kilise de Kaleiçi'nde, Aziz Pavlus Kültür Merkezi'nde yer almaktadır..."

Saray'da temizlik
       Topkapı Sarayı'nda 2,5 yıldır "temizlik" vardı, bitti... Temizliği yapan Cif firması, Kültür Bakanlığı Restorasyon Laboratuarı uzmanları denetiminde Saray'ın tozunu aldı, etrafı ak pak etti.
       Bu arada sürpriz buluntularla da karşılaşıldı...

Yazının Devamı

Coplu demokrasi

20 Eylül 2000


       Suçları genelde "basın bildirisi okumak" oluyor. Kimi F tipi cezaevlerini protesto etmek isteyen mahkum yakını... Kimi hak arayan işçi veya memur... Kimi öğrenci... Cezaları ise polis tarafından tartaklanarak, dövülerek, saçlarından sürüklenerek gözaltına götürülmek...
       Bir yandan Mesut Yılmaz gibi isimler AB'ye girmekten söz ediyor.. Bir yandan Mesut Yılmaz'ın partisinin İçişleri Bakanı dünya televizyonlarına "Bizde demokratik tahammül, toplumsal saygı, insana verilen değer bu düzeydedir" mesajı yolluyor. Yılları protokol görevlerinde geçmiş... Dış dünyayı çok iyi tanıyan bir değerli yazar... İzzet Sedes Akşam'da bakınız ne diyor bu konuda:
       "...Biliyor musunuz, bizi ve uygulamaya çalıştığımız "suigeneris" (kendimize özgü) demokrasi rejimimizi dünyada en çok güç duruma düşüren nedir? Polisimizin, izinsiz gösterileri rastgele cop kullanarak, karşısında kim olursa olsun, kadın ya da erkek, profesör, hoca, öğrenci, işçi ya da başkalarını kıyasıya döverek önlemeye çalışması. Bu sahneler, dünyada TV'lerin ekranlarında görüldükçe ve fotoğraflar gazetelerde

Yazının Devamı

Senfonik başarı...

19 Eylül 2000


       Londra'daki bir arkadaşımızdan gelen kısa notu birlikte okuyalım:
       "...Dün gece Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın konserine gittim. Royal Festival Hall'de çaldılar. Sadece bir geceliğine gelmişler Londra'ya... Mükemmeldi, bütün salon ayakta alkışladı defalarca. Gerçi salonun çoğunluğu Türktü. Ama İngilizler de alkışta bizimkilerden aşağı kalmadı. Şef Cem Mansur harikaydı. Ulvi Cemal Erkin, Wagner ve Beethoven çaldılar. İngilizler Ulvi Cemal Erkin'i çok beğendi.
       Futbol maçlarına onlarca muhabir gönderiyoruz. Böylesi başarıları ise ancak bir arkadaşımız not geçerse tesadüfen öğreniyoruz. Bilvesile kutluyoruz senfoni orkestramızı...

Hoca'nın demokratları
      Necmettin Erbakan kendine yakın bulduğu gazetecileri geçen hafta sonu Hidiv Köşkü'nde topladı. Onları "demokrat gazeteciler" diye niteleyerek demokratik görevlerini anımsattı. Bu görev 312'yi değiştirmek ve Hoca'yı hapisten kurtarmak olacaktı. Malum demokrasi demek Hoca'nın sıkıntılarına çözüm bulmak demekti. Ne var ki son zamanlarda köprülerin altından kimi sular

Yazının Devamı