Şaplı fıkralar

9 Temmuz 2000


       İki ihtiyar, oturmuş sohbet ediyorlar... Biri diğerine:
       - Hüsamettinciğim, hatırlıyor musun, asker ocağında bizim yemeklere şap katarlardı.
      - Yaa, hatırlamaz olur muyum, demiş Hüsamettin, etkisini şimdi göremeye başladım.
       ***
       Ana babanın üç aylık çocuklarına "Kahve" ismini taktığını gören dostları şaşırmış:
       - Neden çocuğa bu adı verdiniz?

Yazının Devamı

Cehennem anteni!

8 Temmuz 2000


Ankara'da Yargıtay'da baz istasyonu felaketi yaşandığı haberleri üzerine arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu, Yargıtay Genel Sekreteri Uğur İbrahim Hakkıoğlu'nu arıyor. Sayın Hakkıoğlu bitişiklerindeki Türk Telekom bahçesine 5 yıl önce baz istasyonu yerleştirilmesinden sonra beş Yargıtay üyesinin kanserden öldüğünü, iki üyenin de halen ağır kanser tedavisi gördüğünü anlatıyor... Acaba bütün bunların müsebbibi baz istasyonu mu? Hakkıoğlu diyor ki:
- Baz istasyonlarının 24 metre çaplı bir daire içinde radyasyon yaydığı bilimsel gerçek.. Peşpeşe yaşamını yitiren üyelerimiz, Yargıtay binasında radyasyon yoğun "daire" içinde görev yapıyorlardı. Bu da kuşkuları pekiştiren bir durum..
Yargıtay Başkanlığı, Başbakanlığa başvurarak yanıbaşlarındaki GSM baz istasyonunun kaldırılmasını istemiş... Hala yanıt bekliyorlar...

Bazcı belediye
Kadıköy Belediyesi, insan sağlığına zararlı radyoektif dalgalar yaydığı gerekçesiyle ilçe dahilindeki cep telefonu baz istasyonlarını sökeceğini açıkladı. Şu anda ilçedeki istasyonlar saptanıyor...
Derken Üsküdar Belediyesi'nden ilginç bir telefon ihbarı geliyor:

Yazının Devamı

Uzun ömürler

7 Temmuz 2000


       İnsanın gen haritasının deşifre edilmesi yolundaki çalışmalar ileriye dönük umutlar yarattı. Şimdi herkes insan ömrü 200 - 300 hatta 1000 yıla çıktığında ne gibi değişimler olacağını tartışıyor... Uzun yaşamanın mutluluklarını duyumsuyor...
       ABD'den yazan Hüseyin Sevay adlı genç okurumuz ise önemli bir noktaya değiniyor... Daha uzun yaşama sevinçlerinin yüzeyselliğine bakarak diyor ki:
      - "Daha uzun yaşayalım, daha sağlıklı yaşayalım" gibi beklentilerin yerine hayatta "daha derin ve kalıcı bir anlam" arayışında olsak daha iyi olmaz mı?
       Yani sadece yaşamak yerine adam gibi yaşamayı düşünmeli... Belki o zaman 60 - 70 yıl da yetecek... Ve insanın dünyaya geldiğine değecek...

F tipi cezaevi...
       İçini gezen gazeteciler (ve daha önce hapis yatmamış olanlar) "Valla insanın şurada birkaç hafta yatası geliyor" gibi övgüler döşeniyor. İçinde yatacak olanlar ise "Ölürüz de girmeyiz o ölüm hücrelerine" diyor, başka bir şey demiyor. Aslında cezaevlerinin insaatı tamamlanmış. Herşey olup

Yazının Devamı

Sosyalizm deyip...

6 Temmuz 2000


      "Sosyalizm deyip geçmeyin..." Türker Alkan Hoca'nın Radikal'deki dünkü yazısının başlığı böyleydi...Türker Hoca, gazetelerde hemen hergün banka batıranlara, yağmalayanlara, şirketlerini halka açıp dolandıranlara, ihalelerde üçkağıt yapanlara, devleti sömürenlere ilişkin bir sürü haber okuduğumuzu ama bunları okuduktan sonra hemen hiç kimsenin, "Aha, bak kapitalizm dediğin düzende neler oluyor; ne dolaplar dönüyor, halk nasıl sömürülüyor" demediğini... Bu olağanüstü soygunları kişisel ahlak sorunu olarak gördüğünü... İnsanlar farklı davrandığı zaman sorunların çözüleceğini düşündüğünü vurguladıktan sonra şöyle devam ediyor:
       "...Öte yandan bir devlet kuruluşu hantal çalıştığında, bir kamu görevlisi işi savsakladığında, özellikle bir KİT zarar ettiğinde basıyoruz kalayı: İşte sosyalizm böyle sefil bir sistemdir...
       (..) Neden kapitalist düzenin işleyişindeki aksamaları bireylerin hatalarına bağlarken, sosyalizm hakkındaki değerlendirmelerimizde daha çok sistemi suçlama eğilimindeyiz dersiniz? Bana öyle geliyor ki, bu çifte standart uygulamasında ideolojik bir

Yazının Devamı

Çok yaşa Temel...

5 Temmuz 2000


       Trabzon Belediyesi "Yaşayan Temeller" adıyla bir fıkra yarışması düzenlemiş... Yarışmada birinci, ikinci ve üçüncülüğe layık fıkra bulunmamış. Kimi fıkralar "mansiyon" almış. Aşağıda bu fıkralardan ikisi...
       ***
      Dursun beş yaşındaki oğlu Temel'in eline bir milyon lira verip bakkala ekmek almaya gönderir. Temel ekmeği alır, eve gelir. Dursun oğlanın elinden ekmeği aldıktan sonra paranın üstünü ister... Temel ekmeği verir ama parayı vermez... Tepesi atan Dursun;       - Uşağum, parami niye vermiyesun? diye sorunca Temel kendinden emin;
      - Niye vereceğim oni sağa! Senin paranla ekmek aldum. Ha bu parayi bağa bakkal amicem verdi! der...
       (Hasan Kırmızı - Trabzon)
       ***

Yazının Devamı

İsveç dönüşü

4 Temmuz 2000


      Orhan Karaveli ağabeyimiz İsveç dönüşü bir not göndermiş. Okuyalım:
       "İsveç'te yaşayan kadim dostum, bol esprili İstanbul çocuğu Garbis Havlucuyan, bir İspanya gezisinde vefat etmiş ve Göteborg'da toprağa verilmişti. Kabrini ziyaret etmek istedim. Bir katolik kabristanına götürülmeyi beklerken kent yakınındaki bir ormana geldik. Her yanımız göğe yükselen ağaçlarla doluydu. Ormandaki boşlukları da düzenli biçimde parselleyip ölülerini gömüyorlarmış. Din, renk, mezhep, inanç farkı gözetmeden ve yanyana! Soracak olunca:
      - Öyle, her inanca göre ölüleri değişik yerlere gömme işi geçmişte kaldı, diye konuştular.
       Gerçekten de, bizim sevgili Garbis'in yanında Protestanı da vardı, Katoliği de, Budisti de!.. İddiasız mezar taşlarının üzerinde ölünün adı, doğum ve ölüm tarihlerinin yanı sıra bir haç, altı köşeli bir yıldız veya ayyıldız! Evet, kabristanı gezerken bizim müslüman Türk merhumlara da rastladım. Ayyıldızlı garanit taşların altında mışıl mışıl uyuyorlardı; başka din, inanç ve mezheplerden insanlarla birlikte ve

Yazının Devamı

Sevgi emektir

2 Temmuz 2000


       Erdem, ya da eski dille söylersek "fazilet" nedir?
      - Zor durumda olana karşılık beklemeden iyilik yapmak, diyor Voltaire...
       Ve ekliyor:
      - Bir insan tek başına kaldığında onun iyi ya da kötü olması söz konusu değildir. O insan belki zararsız olabilir ama bunu yeterli saymak ne akla ne erdeme uygun değildir...
       Soruluyor:
      - İnzivaya çekilerek yaşamış, kilise tarafından kutsanmış Aziz Pavlus erdemli değil midir?

Yazının Devamı

Belkıs'tan kalan...

1 Temmuz 2000


       Arkeolog Nezih Başgelen, Birecik Baraj Gölü altında kalan Belkıs antik kentinden yeni döndü ve izlenimlerini Turing Genel Merkezi'ndeki sohbet toplantısında aktardı... Verdiği bilgilere göre...
       Tam bir tarih, doğa ve kültür katliamı yaşanan bölgede binlerce meyve ve fıstık ağacı, kırlangıçlar, kediler, kaplumbağalar, bölgeye has 20 canlı türü yok oldu.. 45 yerleşim merkezi, binlerce ev ve tarihi eser sular altında kaldı.. Fırat kıyı şeridinde birikmiş (peşpeşe 3 - 4 ürün veren) bereketli alüvyon topraklar sulara gömüldü. Ve kala kala kıraç bir bozkır kaldı geride...
       - Aslında, diyor Nezih Başgelen, baraj biraz daha yukarı bölgede inşa edilerek bu katliamın önüne geçilebilirdi. Ama "maliyet artacak" denip baraj şu an sular altında kalan bölgede "kolayca" ve ihale fiyatının çok altında bir harcamayla inşa edildi. Baraj gölü, çevresi kıraç ve ağaçsız olduğu için kaymalar sonucunda kısa süre sonra dolacak, kullanılmaz hale gelecek... Olan koca bir tarihe oldu...
       Dr. Bülent Tandoğan da konuyla ilgili notunda diyor ki:
&n

Yazının Devamı