İran manzaraları...

4 Haziran 2000


       Arkadaşımız Zülfikar Doğan, geçen hafta İran'daydı. Şu aralar yönetimiyle aramız şekerrenk olan bu ülkeyi gezdi, insanlarıyla konuştu, gözlemlerde bulundu. Sözü kendisine bırakıyoruz:
       - Çanak anteni yasaklayan yasanın süresi 2.5 yıl önce sona ermiş. Ancak İran Parlamentosu halkın tepkisinden çekindiği için o gün bugündür süreyi uzatamamış, bunun sonucunda da hemen her evin çatısı çanak antenle dolmuş. Halkın en çok izlediği televizyonlar Türkiye televizyonları, özellikle de magazin programları... Türk olduğumu öğrenen bir İranlı, beni "Maraba Televole!" diye selamladıktan (!) sonra, aylardır yarışmacı olarak katılabilmek için Çarkıfelek programını aradığını, ancak telefonunun bağlanamadığını söyledi, ardından da bu konuda kendisine yardımcı olup olamayacağımı sordu. Bir başka İranlı ise Emrah'ın babalık davasıyla ilgili bilgi istedi.
       ...Tahran'da kaldığım sürece hiç ezan sesi duymadım. Şehirdeki cami sayısı ise neredeyse parmakla sayılacak kadar az. Kadınlar geçmiş yıllara oranla çok daha özgür...
       ...Serbest ticaret

Yazının Devamı

Nazım Hikmet

3 Haziran 2000


      Nazım Hikmet ölümünün 37'inci yıldönümünde anılıyor. Bugün Moskova'da mezarına Türkiye'den götürülen topraklar serpilecek, başucuna Eskişehir'den götürülen bir çınar fidesi dikilecek. Türkiye, yetiştirdiği en büyük şairi hala anlayamadığı için O'nun:
      "Anadolu'da bir köy mezarlığına
       gömün beni
       ve de uyarına gelirse,
       tepemde bir çınar ağacı olursa
       taş maş da istemez hani!"

Yazının Devamı

Hayat dersleri...

2 Haziran 2000


      Özgen Acar dostumuz hoş bir hayat dersi göndermiş. Okuyalım...
       ...Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
       Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
       Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
       Öğrendim ki...
       Güveni geliştirmek yıllar alıyor,

Yazının Devamı

THY ile Isparta

1 Haziran 2000


       Isparta'da Süleyman Demirel Üniversitesi bünyesinde kurulmuş bir "Uzaktan Algılama" Merkezi var. Bu merkezde uzaydan alınan bilgilerle ülkenin yıllık tahıl üretimi tahmin ediliyor.. Denizlerin hangi kaynaklardan kirlendiği saptanıyor. Yine uzaydan alınan bilgilerle deprem araştırmaları yapılıyor.
       Bu merkezi meydana getiren ve Başkanlığını yapan isim Profesör Atilla Sesören... Prof. Sesören, hem Merkez'in başkanlığını yapıyor hem de bağlı fakültelerde bu konuda ders veriyor.
       Profesör Sesören İstanbul'da oturuyor. Pazartesi günleri Isparta'ya gidiyor, 3 gün ders veriyor... Çarşamba günü yine uçakla istanbul'a geliyor. İşlerini böyle ayarlamış. Çünkü İstanbul - Isparta arasında THY'nin iki gün seferi var: Pazartesi ve Çarşamba...
       Sayın Sesören 470 milyon lira maaş alıyor. Bu maaşın yarısını uçak biletine harcıyor. Bütün bunlara severek katlanıyor. Çünkü gençlere ve ülkeye katkıda bulunmaktan keyif alıyor. Bunu bir görev sayıyor.
       Gelin görün ki zahmet bu kadarla bitmiyor. Neden mi?

Yazının Devamı

İşkence deyince!

31 Mayıs 2000


       Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, sık duyduğumuz bir beyanı tekrarlıyor:
      - İşkence iddialarının üzerine kararlılıkla gidilecek, işkence yapanları cezalandırmada tereddüt edilmeyecektir...
       Çok güzel... Diyor ve TBMM Komisyonu tarafından Adalet Bakanı'na sunulan dosyalardan birinin kapağını aralıyor; Komisyonun Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde yaptığı incelemede zabıtlara girmiş bir diyaloga dikkat çekmek istiyoruz:
       Komisyon Başkanı Sema Pişkinsüt:
       "Biz gene 1998 yılında geldik Bakırköy Tutukevi'ne. 2 sene önce... İki sene sonra geldiğimizde bazı değişiklikler var, ama aynı kadrolar yine görevde, aynı olaylar yine devam ediyor... Hücreler yine aynı, kötü muamele aynen devam ediyor..."
       İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Pek:        "Efendim, bir emir versek bu tip kötü muameleleri önleyebiliriz; ancak o zaman da müthiş bir suç patlaması olur, bunun önüne

Yazının Devamı

Yaşamın öte yanı...

30 Mayıs 2000


       Kas hastalıkları yüzünden tekerlekli sandalyeye çakılmış çocuklar... Yaşama direnci yüzlerindeki umutlu tebessümlerden okunan, adları hasta ama ruhları ışık saçan insanlar... Onlarla geçen hafta sonu Kas Hastalıkları Derneği'nin yıllık davetinde birlikte olduk. Duygularını paylaştık.
       Batı ülkelerinde tekerlekli sandalyeli gençlere yaşamın her alanında rastlayabilirsiniz. Tiyatroda, konserde, okulda, işyerinde... Türkiye'de ise onlar genellikle evden zor çıkarlar. Ne onlara göre merdivenler vardır kentlerde, ne vasıta, ne okul, ne iş... Tekerlekli sandalyesinde bir umut abidesi gibi oturan Bahtiyar Dilek anlattı. Bu yıl açık liseye başlamış. Normal liseye gitmek istermiş. Ancak yakınlarındaki lisenin birinci sınıfı ikinci kattaymış. Ayrıca aile imkanları liseye kadar olan yolu gidip gelmesine yeterli değilmiş. O yüzden okula gidemiyor.
       Her birinin benzer öyküsü var bu çocukların.
       Kas Hastalıkları Derneği'ni soylu bir tıp adamı ve üniversite hocası; Profesör Coşkun Özdemir 1978 yılında kurmuş... Aynur Dik hanımefendi 16

Yazının Devamı

Batıl inançlar dizisi...

28 Mayıs 2000


       Kültür Bakanlığı, Anadolu insanının batıl inançlarından bazılarına internette açtığı web sitesinin "halk kültürleri" bölümünde yer verdi. Neler miymiş bunlar örneğin? Buyrun...
       . Yedi hafta boyunca cumartesi günleri çamaşır yıkayanın evinden cenaze çıkar.
       . Yeni doğan çocuğun göbeği nereye atılırsa o mesleği seçeceğine inanılır.
       . Yatakta yayılıp yatanın rızkı bol, büzülüp yatanın az olur.
       . Çarşamba günü yorgan kaplayan hastalanır.
       . Kedinin kıbleye dönüp ön ayaklarıyla başını kaşıması yağmur yağacağına işarettir.

Yazının Devamı

Enayi tuzağı...

27 Mayıs 2000


       Milliyet'te üç gün önce yer alan bir haber:
      "Hükümetin enerji alanında karar alma hakkını Dünya Bankası'na devreden 'tarihte eşi görülmemiş' bir karara imza attığı ortaya çıktı. Böylece Dünya Bankası'nın onayından geçmeyen hiçbir projeye Hazine'nin kredi vermemesi imza altına alındı.."      Prof. Mümtaz Soysal dünkü yazısında haberle ilgili olarak:
      - Dışa bağımlılığın bu ölçülere varması olacak iş mi, diye soruyordu.
       Madalyonun bir yüzü bu. Diğer yüzü daha ilginç...
       Dünya Bankası neden böyle bir anlaşma istiyor. Çünkü bizim Enerji Bakanlığı geleceğe dönük enerji ihtiyacını hayali rakamlarla şişirmiş... Yandaş holdinglere hesapsız kitapsız santral ihale ediyor. Enerjinin üretim maliyeti 3,5 sent iken, Hükümet bu santralları kuranlara 8 - 9 sentten alım garantisi veriyor. Türkiye gelecekte kullanmadığı elektrik için trilyonlar ödemek yükümlülüğüyle karşı karşıya geliyor. Dünya Bankası bu tehlikeli gelişmeyi durdurmak için yatırımları kendi onayına

Yazının Devamı