Moda iskelesi...

1 Nisan 2000


Atatürk'ün İstanbul'da en sevdiği iskelelerden biridir Moda iskelesi... Büyük mimar Vedat Tek'in projesiyle 1916'da yapılan tarihi iskele, 1985'te sefer hattı dışına çıkarılarak kaderine terkedildi... O gün bugündür mezbelelikten farksız, ağır ağır çürümekte...
Denizcilik İşletmesi bir süre önce iskeleyi Deniz Ticaret Odası'na kiraladı... Bir restorasyon projesi hazırlayan Oda, bunu 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'na sundu... Proje iskeleyi "Deniz Ticaret Odası Lokali" haline getiriyordu... Kurul, projenin bu haliyle onayının mümkün olmadığı kararı verdi.... Ve özetle dedi ki:
"Zemin katta öngörülen yemek salonunun uygun bulunmadığına, (...) özgün işlevi ile korunacak şekilde iskele olarak düzenlenmesine; iskele yapılana kadar denizle ilgili sergileme mekanı olarak kullanılabileceğine, üst katın (terasın) sosyal ve kültürel amaçlı olarak kullanılabileceğine, bu anlamda yeniden düzenlenecek restorasyon projesinin kurulumuza sunulmasına karar verildi..."
Dün danıştığımız 2 No'lu Kurul yöneticisi Mimar Behruz Çinici, Moda İskelesi'nde Büyükada iskelesinde olduğu gibi üst katında "lokal"e yer veren bir projenin onayının

Yazının Devamı

İçişleri yanıtı

31 Mart 2000


Türkiye'de turistik vizeyle çalışan Moldavyalı hanımların gümrüklerde yaşadığı sıkıntıdan söz etmiştik geçenlerde...
Aylık 300 - 350 dolar maaş karşılığında Türkiye'de yardımcılık veya bakıcılık yapan Moldavyalı hanımlar, vize süresini aşmaları halinde gümrükte külliyetli miktarda "rüşvet" ödemek zorunda bırakılmaktan şikayetçiydi...
"Eğer Moldavyalılar yasayı ihlal ediyorsa, cezasını makbuzuyla birlikte keser, tahsil edersiniz..." deyip "Rüşvet almaya kimsenin hakkı yok" diye eklemiştik...
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan imzasıyla gelen yazıda konuyla ilgili açıklama yapılıyor ve şöyle deniyor:
"...Moldavyalı bayanlar usule uymadan kaçak olarak çalışmaktadırlar. Kalış süreleri, vize süresiyle sınırlı olup bu süreden fazla kalacak olanların emniyet makamlarından Yabancılara Mahsus İkamet Tezkeresi almaları zorunludur. Vize süresini aştıkları halde bu tezkereyi almayan yabancılar hakkında adli kovuşturmayı mümkün kılacak yasal düzenleme olmadığından kendilerinden Vergi Usül Kanunu hükümleri çerçevesinde makbuz karşılığı vergi ziyaı cezası alınmaktadır. Bir ay süreyle vize ihlalinde bulunulduğu takdirde 54 milyon TL ceza

Yazının Devamı

Tüpraş hakkında

30 Mart 2000


       Profesör Onur Kumbaracıbaşı'nın Tüpraş'ın özelleştirmeden sonra ikiye bölüneceği konusundaki görüşleri sütumuzda yayınlanmıştı. Özelleştirme İdaresi Başkan'ı Uğur Bayar, Prof. Kumbaracıbaşı'ya hitaben yazıp bize de bir kopyasını gönderdiği yazıda konuya açıklık getiriyor. Özetle şu görüşleri ifade ediyor:
       Yazıda SPK görüşü olarak ifade edilen belge gizli değildir. Bu görüş 5 sene öncesine aittir. Yıllar önce ve başka bir şirket hakkında yapılan yazışmadır.
       Özelleştirme idaresi geçmiş yıllar içinde hem Tüpraş, hem de Petkim'e dair her türlü özelleştirme stratejisini gözden geçirmiştir. Ancak kamuoyuna defaaatle açıkladığım, çok yakın tarihlerde düzenlenen halka arzla ilgili tüm rafineri toplantılarında söylediğim üzere, Tüpraş'ın şu andaki satış stratejisi çalışanlara ve halka arzdır. Bunun da yalnız ve yalnız tek bir sebebi vardır; o da sermayenin tabana yayılması, çalışanların kendi şirketlerinin geleceğinde söz sahibi ve ortak olması, belki de ilerde yönetimde söz sahibi olabilmeleri, hissedarlar demokrasisinin hayata geçmesidir.
    &

Yazının Devamı

Vay sahtekar vay!

29 Mart 2000


Hafta sonu sahaflarda gezinirken sararmış yığınlar arasında bir kitap ilişti gözümüze: "Meşhur Adamların Meçhul Tarafları..."
1964 basımı kitapta hikaye edilen meşhur adamlardan biri de... P.T. Barnum... Amerikan tarihinin en büyük sahtekarıymış.. Bununla da öğünürmüş... Ne herzeler mi çevirmiş?.. Efendim, bir keresinde "kiraz renkli" bir kedi sahibi olduğunu ilan etmiş... "İnanmıyorsanız gelin görün!" diye ortalığı iyice kızıştırdıktan sonra kediyi görmeye gelenleri sıraya dizmiş, üçer - beşer para toplamış.. Perdeyi, hasılatı tümüyle tahsil ettikten sonra kaldırmış... O da ne!.. Bir uyuz kara kedi...
Protestolar yükselirken Barnum gülüyormuş:
- Severek yediğiniz kimi kiraz türleri de vardır ki, siyahtır!..
Bir defasında da "Kuyruğu yerinde kafası, kafasının yerinde de kuyruğu olan bir atım var!" diye ilan vermiş.. Bu hilkat garibesini görmeye koşanlar 25'er senti bastırdıktan sonra ne görseler iyi?.. Sıradan bir at... Lakin... Barnum, atı ahırda "kuyruğu yemliğin içine girecek şekilde!" ters bağlamış... İtiraz edenlere de fırça atmış:
- Ne bağırıyorsunuz! "Kafasının yerinde kuyruğu var" demedik mi! Yalan mı

Yazının Devamı

Tiyatro büyüsü...

28 Mart 2000


Dünya Tiyatrolar Günü'ydü dün... Yine sönük geçti tabii. Ülke kocaman bir tiyatro halini almışsa... İnsanlar hayal bile edemedikleri olayları günübirlik medyada izliyorsa... Tiyatro büyüsünü kaybediyor elbet...
Ve bir tiyatro anısı... Geçenlerde yitirdiğimiz değerli tiyatro sanatçısı Ekrem Dümer, İstanbul Tiyatrosu'yla turnede... Rahmetli Celal Sururi, emniyet amiri rolünde.. Herkesi kırıp geçiriyor. Bir gün Celal Sururi'nin işi çıkıyor. O rolü oynamak Ekrem Dümer'e kalıyor. Çok da iyi oynuyor. Aynen Celal Sururi gibi oynuyor. Ama kimseyi güldüremiyor. Sebebini Toto Karaca'ya soruyor oyundan sonra.. Aldığı yanıt:
- Ekremciğim, Celal Bey kendini oynuyordu. Sen ise Celal Bey'i oynuyorsun...

Trabzon zirvede
Futbol liginde değil ama... Tiyatro sevgisinde... Trabzon zirvedeymiş... Trabzon Devlet Tiyatrosu Müdürü Can Berk'i dinliyoruz:
- Bugün gelişmiş Avrupa kentlerinde nüfusun tiyatroya gitme oranı yüzde 6'dır... Bu oran bizim büyük kentlerimizde yüzde 2... Trabzon'da ise kaç, biliyor musunuz?.. Yüzde 15...

Yazının Devamı

Otoban manzarası

26 Mart 2000


       ODTÜ öğretim görevlisi Dr. Erol Sayın, geçen hafta sonu kördüğüm olmuş otoban trafiği içinde milim yol almadan saatlerce bekleyen tatilzedelerden biri.. Antalya'dan Ankara'ya doğru ilerlerken Afyon - Sandıklı yakınlarında bir yerde takılıp kalmış... Bakmış, bu kördüğümün çözüleceği yok, "Geriye dönüp Dinar - Uşak üzerinden Afyon'a ulaşır, geceyi orada geçiririm!" demiş. Sonrasını şöyle anlatıyor:
       ...Dinar'da "Bölge Trafik" binasını görünce sevindim. Sandıklı - Afyon yolunun ne zaman açılacağını sordum. "Zaten açık" dediler. Oysa bir saattir kuyruk hiç kıpırdamamıştı! Uşak yolunun durumunu sordum. "O da açık" dendi. "Kapalı" olan Afyon yoluna da "açık" dedikleri için endişeye kapıldım.
       - Telsizle bir sorsanız?
      - Karşıda telsiz yok!
       - Telefon etseniz?
      - Bizim telefonlar dışarı çıkmıyor (Tasarruf genelgesi!)

Yazının Devamı

Meslekten haber...

25 Mart 2000


Anadolu Ajansı Genel Müdürü Mehmet Güler bir sohbette anlatıyor:
- Basındaki teknolojik gelişmeyi gazeteci arkadaşlar bile izleyemez oldu...
- Mesela?..
- Abdullah Öcalan'ın ilk duruşmasını hatırlayacaksınız; salonda bir tek bizim ajanstan fotomuhabiri vardı. Tüm basın kuruluşlarına onun çektiği fotoğrafları geçmiştik... O gün fotomuhabiri arkadaşımız salondan çıktığında dışarda bekleyen gazeteci arkadaşlar etrafını kuşatıp sordular: "Kaç kare fotoğraf çektin?.." Arkadaşımız "1000 civarında!" yanıtını verdi. Ve bu bilgi gazetelere ulaştığında haber merkezlerinde görevli meslektaşlarımız hemen oturup hesapladılar: "Bir makara filmde 36 kare olduğuna göre, `1000 kare' civarında fotoğraf çekmek için `30 makara' film gerekir.." Ve haber şu hale geldi: "Anadolu Ajansı muhabiri duruşmada 30 makara film çekti..." Halbuki... Arkadaşımız o duruşmada "disketli" fotoğraf makinesiyle çalışmıştı. O yüzden "makara makara" film çekmesi mümkün değildi. Biliyorsunuz, artık bu tür fotoğraf makineleri, fotoğrafı filme değil doğrudan diskete çekiyor.. "Banyo" faslını ortadan kaldıran bu gelişme sayesinde fotoğraf makinesinden çıkan disket, bilgisayara

Yazının Devamı

Futbol dersi...

24 Mart 2000


       Galatasaray'ın başarıları siyasetçilerimizi de coşturdu. Siyaset erkanının önde gelen temsilcileri Cimbom tribününde hop oturup hop kalkıyor... Peki ya... Kendi alanlarındaki performansları?.. Başarının ön koşulu olan "ekip" çalışmasına verdikleri değer?.. "Ekip" üyelerini doğru mevkilerde değerlendirme becerileri?.. Adam yetiştirme yetenek ve istekleri?.. Hak getire...
      "Terim'li düşünceler" başlığı altında önceki gün Galatasaray'ın başarılarından siyasetçilerin çıkarması gereken dersleri sıralamıştık... Darphane eski Genel Müdürü Raif Bakova, o yazımıza bir küçük anekdot ilave ediyor:       - 1998'de Dünya Darphane Yöneticileri Toplantısı'na katılmıştım. Tüm darphane genel müdürleri oradaydı. Onlardan ikisi; Avusturya ve Polonya Darphane Müdürleri, birkaç hafta sonra emekliye ayrılacaklarını anlatıp aynen şöyle dediler:        "Yerlerimize birinci genel müdür yardımcılarımız geçecek. Bu görevi üstlenecekleri yıllar önceden belliydi; buna hazırlanıyorlardı.."       O arada bir de yarışma yapıldı.

Yazının Devamı