Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Abdullah Gabdulla Tukay, Abay Kunanbay, Süleyman Hacabdullahoğlu...
Kim bunlar? Ankara’da adları sokaklara verilen kimi meçhul şahıslar... Bu isimler Melih Gökçek’in girişimiyle verilmiş... Kim olduklarını Ankara’da kimse bilmiyor. Tabloya bakalım:
Eski isim: Emek - Akdeniz caddesi, yeni isim: “Abdullah Gabdulla Tukay”
Eski isim: Bilir Sokak, yeni isim: “Abay Kunanbay”
Eski isim: Balgat-1. cadde, yeni isim: “Süleyman Hacabdullahoğlu”...
Teoman Yazgan dostumuzun yaptığı araştırmaya göre...
“Abdullah Gabdulla Tukay 1886-1913 yılları arasında yaşamış bir Tatar edebiyatçısı imiş... 26 yaşında tüberkülozdan ölmüş...
Abay Kunanbay 1845-1904 yıllarında yaşamış bir Kazak şairi. Esas soyadı Kumanbayev...
Süleyman Hacabdullahoğlu’nun kim olduğuna dair kayıt bulunamadı.
Bir başkentin ve sokaklarının asgari ciddiyeti olur... Türkiye’de anmaya değer onca edebiyatçı, bilim adamı, devlet adamı, asker, şehit varken... Sen kalk kimsenin adını duymadığı garip isimli kişileri başkentin caddelerine serpiştir...
Melih Gökçek’de marifet say say bitmiyor...

Haberin Devamı

Soru: Yeni yılda ülkemiz için en hayırlı gelişme ne olur?
Yanıt: İç ve dış soygunun sona ermesi... o kadarı mümkün değilse, minimuma inmesi...
Haldun Ertem

Soba verdiniz; kömür verdiniz sağ olun;
Sayenizde artık üşümüyoruz...
Yirmidokuz Mart’taki yerel seçimlerde,
Sizden başkasını düşünmüyoruz !
Varoşların Sesi

Sokrat’ın süzgeci
Bir tanıdığı bir gün filozof Sokrat’a sordu: - Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?
- Bir dakika bekle, diye cevap verdi Sokrat, şimdi seni testten geçireceğim. Buna üçlü süzgeç diyorlar... Ve devam etti:
- Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?
- Hayır, dedi adam, aslında bunu sadece duydum ve ....
- Tamam, dedi Sokrat, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci süzgeci yani iyilik süzgecini deneyelim...
- Buyurun...
- Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?
- Hayır, tam tersi...
- Öyleyse, diye devam etti Sokrat, onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin.
- Evet öyle...
- Üçüncü soru... Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?
- Sanmıyorum...
- İyi, diye tamamladı Sokrat; eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar değilse bana niye söyleyesin ki?
Adam sustu ve ayrıldı...

Haberin Devamı

Heron’un öyküsü
İsrail’e karşı acıtıcı önlem almak istiyorsanız silah alımlarını gözden geçirin, derken... Öğreniyoruz ki tam tersine İsrail’e kıyakçılık üzerine kıyakçılık yapılıyor...
Yıl 2005... Türkiye, PKK terörüne karşı havadan gözlem yapabilmek için insansız hava araçları (İHA) almaya karar veriyor. 10 uçaklık ihaleyi İsrail firması kazanıyor. Firma, sözleşme kapsamında ilk heron sistemini Eylül 2007’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim etmeyi taahhüt ediyor. Ancak bu taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen Savunma Sanayii Müsteşarlığı her nedense firmaya hiçbir cezai yaptırım uygulamıyor.
Heron’ların teslimatının gecikmesi üzerine Milli Savunma Bakanlığı, Güneydoğu Anadolu’daki acil istihbarat ihtiyacını karşılamak için harekete geçiyor. Taahhüdünü yerine getirmeyen İsrail firmasının iştiraki olan alt firmaya 10 milyon dolar ödeyerek bir adet Heron uçağını personeliyle kiralıyor. İHA’ları zamanında teslim etmeyen firmayı adeta ödüllendiriyor. Peki, kiralanan Heron ne oluyor derseniz... Bir süre sonra görev uçuşu yaparken düşüyor.
Zaman içinde İsrail firmasının İHA’lara Aselsan’ın değil kendi yapımı olan daha hafif kameraları monte etmek istediği yavaş yavaş netleşiyor.
İşte tam bu sırada ne mi oluyor? Başından beri bu olayın peşini bırakmayan CHP Milletvekili Atilla Kart anlatıyor:
“Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Ekim 2008’de İsrail’e yaptığı ziyarette yüklenici firmaya övgüler düzdü ve ilk iki uçağın Kasım sonunda teslim alınacağını açıkladı. Uçaklar Aralık başında Türkiye’ye geldi. Uzmanlarımız fabrika testinden geçirilmeden apar topar Batman’a getirilen uçakların teknik kabulünü haklı olarak yapmadılar. Sonuçta bu uçaklar da kullanılmıyor. Olayı şöyle özetleyebilirim; 200 milyon dolarlık bir ihale açtık. Şu ana kadar 100 milyon dolar ödememize rağmen elimizde hala bir tek uçak yok. İstihbaratta ABD ve İsrail’e bağımlılığımız devam ediyor.”

Haberin Devamı

“Aile Polisi’’ ile ilgili ilginç yazımızda,
‘osseptik çukuru’ demişiz. Prof Aziz Ertunç düzeltiyor: “Fransızcada fos zaten çukur demektir.
Fosseptik denmesi yeterlidir.”

* Bir çok insan için yeni yıl, eski alışkanlıklara yeni bir başlangıçtır