Başbakan Erdoğan salı günkü grup toplantısının bir yerinde dedi ki:
“CHP bu ülkede Kur’an kurslarını kapattı. Camileri kapattı. Bunları kaç kez açıkladım. CHP milletin dinini öğrenmek için okuduğu Elif Ba cüzlerini Hazreti Ali cenklerini yasakladı. Bırakın camileri, Kur’an kurslarını, evlerden bile kitaplar toplattılar. Bu kitaplar meydanlarda yakıldı...”
Hiç duymamıştık bunları... CHP Elif Ba’yı ne zaman yasakladı?
Hele hele...
Evlerden kitapları toplayıp meydanlarda ne zaman yaktılar? Hangi meydanda? Kaç yılında?
CHP’lilerin bu iddialara karşı söyleyeceği söz yok mu?
Diye düşünürken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son tespitlerini hatırladık...
Kemal Bey birkaç gün önce Ankara’da “Bay Nihat” adlı balık lokantasında Habertürk ekibiyle yemek yerken çok şaşırtıcı bir tespitte bulunuyor.
Serdar Turgut: “Kılıçdaroğlu öyle bir laf etti ki donakaldım” diyor...
Şunu söylemiş Kemal Bey:
“AKP iktidarına karşı mücadele ederken ben bazen kendimi 1940’lar CHP iktidarına karşı mücadele ediyormuş gibi sanıyorum. Çünkü AKP iktidarı aynen 1940’lar CHP iktidarının ortamını, koşullarını yarattı...”
Kılıçdaroğlu bu sözlerle hem partisinin tarihini karalıyor hem AKP’nin baskıcı rejimini meşrulaştırıyor...
E canım bizim CHP de böyle bir partiydi, demeye getiriyor...
Erdoğan her fırsatta CHP’nin geçmişine saldırırken... Kemal Bey de artık ona eşlik ediyor...
Acaba CHP içinde partisini bu suçlamalara karşı savunacak kimse kalmadı mı?
Sormak gerekiyor... Sayın Kılıçdaroğlu ve muhterem CHP’liler... Partinizin geçmişi böylesine karanlık ise siz o çatı altında ne arıyorsunuz?
Erdoğan, Sivas katliamı davasının zamanaşımından düşmesini “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” dileğiyle karşılamış.
Serbest kalanlar yarın devlette önemli görevlere getirilirlerse kimse şaşırmasın...
Haldun Ertem
Esenyurt’ta yanarak ölen işçilerin sigortaları ölümlerinden sonra yapılmış.
Sigortasız çalıştırılan milyonlarca emekçi kardeş! Sigortanızın ne zaman yapılacağını şimdi öğrendiniz değil mi!
Fahrettin Fidan
Dört Taraf
CNN Türk’teki “Dört Bir Taraf” adlı program olumlu olumsuz tepkiler alarak devam ediyor.
Söz her hafta Ergenekon’a da geliyor.
Hakkında hüküm verilmemiş sanıklardan hüküm giymiş suçlu gibi söz ediliyor...
Savcı iddianamesinde yazılı iddialar kesin suç gibi takdim edilirken...
Kişilerin savunmalarındaki sözlerinden hiç bahsedilmiyor.
Hapis yatan insanlara karşı tek kale maç oynanıyor...
Masumiyet karinesi... Adil yargılanma hakkı, gibi kavramlar anlaşılan oradaki iktidar yanlısı kişilerin lügatında bulunmuyor. Bu böyle mi devam edecek? Vicdan adlı kavram o semte uğramayacak mı?
Özel yutturmaca!
Adalet Bakanlığı, AİHM hukukunu anlatmak için özel yetkili hâkim ve savcıları Ankara’da topladı... Verilen seminerde konuşan ünlü ceza hukukçusu Prof. Bahri Öztürk, “Sorun mevzuatta değil uygulamada” diyerek hâkim ve savcılara şu eleştirilerde bulundu:
- Şüpheliye bütün delilleri topladıktan sonra, iddinameyi hazırladıktan sonra “gel” diyeceksin. Bizde ne oluyor? Daha hiçbir şey yokken tutuklama, dört - beş ay sonra iddianame.
- Sabaha karşı baskınlar yapmak kanunların neresinde var? Gazeteciler de yanlarında gidiyor. Hani lekelenmeme hakkı, hani masumiyet karinesi? Yürümekte zorluk çeken kişiye kelepçe takılıyor. Amaç onur kırmak
- Bizde savcılarımız her şeye örgüt diyor... Üç kişiyle örgüt olmaz. Bu konuda titiz olmak gerekir.
Eleştiriler bu şekilde uzayıp gidiyor. Bir tanesi bile yenilir yutulur gibi değil. Bir hukukçu dostumuz diyor ki:
“Birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılara bu eleştiriler yapılabiliyorsa ortada iki ihtimal söz konusudur. Ya bu hâkim ve savcılar hukuk fakültesinin birinci sınıfında okuyan öğrencilerin bile bildiği temel yasaları bilmiyorlar, bilmedikleri için yanlış uygulamalar yapıyorlar. Ya da bildikleri halde yasaları göz göre göre çiğniyorlar demektir. Bilmiyorlarsa... Savunma avukatlarının duruşmalar sırasında defalarca anlatmalarına rağmen inat edip öğrenmemişlerse! O zaman yapılacak şey bellidir. Görevden alacaksınız... Yok, bu ihlalleri bile bile yapmışlarsa, ki Prof. Öztürk’ün sözlerinden o anlaşılıyor, o zaman da Bakanlık ve HSYK şimdiye kadar bu hâkim ve savcılarla ilgili gereken cezai işlemleri niye yapmadığını izah etmek durumundadır.
Tıp Bayramı
Değerli hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarının
Tıp Bayramı’nı kutluyoruz...
Salı günkü Taraf gazetesinde bir başlık:
“Kürtçenin ne mahsuru var”
Yalnız Kürtçenin değil Türkçenin de
mahzuru yok...
“Mahsur” değil, “mahzur” olacak...
* “İnsan yakan bir dinci olacağıma kendi
ciğerini yakan bir tinerci olurum...”
Ece Temelkuran