- Biz somut olarak (ABD'den) Murat Karayılan ve Cemil Bayık'ı istedik mi, diye soruyor. Gül'ün soruya yanıtı ve ardından gelen diyalog şöyle oluyor.- İstemez olur muyuz? Interpol tarafından arananlar bunlar.- Peki, Edip Paşa, ABD'li koordinatör Ralston'a bunu açık açık söylemiyor mu?- Söylemez olur mu? Ne görüşmeler oluyor, Neler yapılıyor?- Peki ne cevap veriyorlar?- Gücümüz yetmiyor, diyorlar. Öncelik içerideki ateşte. Bunu öncelik olarak görmüyorlar. Kuvvetlerini parçalayamıyorlar.- Bu açıklamalar sabrımız doldu anlamına mı geliyor?- Bizim sabredecek bir şeyimiz yok. Biz bu sorunu ABD'ye havale etmedik ki......- Ama, ABD bir müttefik olarak Kuzey Irak'ta bizim beklentilerimizi yerine getirmiyor.- Kendilerini henüz hazırlıklı bulmuyorlar. Bağdat'taki durum ortada. Bu niyetlerini hep söylüyor.- Ama niyetten öte gitmiyor.- Evet, bu yüzden de mahcuplar.***Demek ki sonunda ABD'yi mahcup etmeyi başardık... Bu da büyük başarı! Bu arada... Acaba 600 bin kişilik ordu besleyen bir ülkeyi yönetenler, kendi koltuk hesapları yüzünden bu orduyu üç beş militana karşı kullanamadıkları için halklarına karşı mahcup oluyorlar mı? Dünkü Hürriyet'te Fatih Çekirge, Abdullah Gül'le yaptığı söyleşiyi aktarıyor. Konuşmanın bir yerinde: Bodrum Ortakent Belediyesi, THY yönetimini deve güreşlerine şeref konuğu olarak davet etmiş. Ne kadar ince bir düşünce... Mehmet Bey kardeşimiz 2001 yılında üniversiteden beden eğitimi ve spor öğretmeni olarak mezun oldu. Yıllardır atama bekliyor. Atanmıyor. Son durumu şöyle aktarıyor:- Geçen ramazan ayında bulunduğum beldenin belediye başkanının da desteğiyle 5 kişilik ramazan davulcu kadrosunun içine girdim. 1 ay boyunca geceleri davul çaldım... Görenler "Yahu sen öğretmen değil miydin?" diye sordular, bir şey diyemedim. Hâlâ 800 - 1000 atamadan bahsediliyor... Peki ne olacak geri kalan 24 bin beden öğretmeninin hali? Davulcu öğretmen 'Lokmacı üstgeçidini sen yık, ben de barikatı kaldırayım, bu kapıyı açalım' önerisi geçen yıl Papadopulos'tan geliyor...KKTC'de duyarlı kesimler Talat'ı bu konuda uyarıyor. Örneğin, Volkan gazetesinde Sabahattin İsmail, bakınız 14 Şubat 2006'da neler yazmış:"... Papadopulos diretti diye köprüyü ve kontrol noktalarını yıkmak, egemenlik alanımıza yapılan ağır bir saldırıya boyun eğmektir... Çünkü, gerek köprü, gerekse kontrol noktaları KKTC sınırları içinde yapılmıştır... KKTC hükümeti bunu kabul ettiği ve yapılan köprü ile kontrol noktalarını yıktığı anda, Papadopulos'un Kuzey'deki egemenlik iddialarını da kabul etmiş olacaktır..."Ne var ki birkaç hafta önce KKTC Cumhurbaşkanı Talat aniden Lokmacı üstgeçidini yıkma emri veriyor. Askerin karşı çıkması üzerine kendi taraftarları aracılığıyla, "Asker engel olursa Talat istifa edecek" söylentilerini yayıyor. TSK'yı sıkıştırıyor... Sonraki gelişmeler malum.Lokmacı üstgeçidi bugün açılıyor...Peki Papadopulos da geçişi önleyen barikatı kaldırıyor mu? Hayır... Geçidi kaldır diyen Papadopulos yeni şartlar öne sürdü:"Bölgedeki askeri çekin... Mayın ve tehlikeli maddeleri temizleyin...Bölgeye sınır niteliği veren bayrak türü sembolleri kaldırın vs..."Anlaşıldı ki Rumlar, verdikleri sözlerin aksine, barikatı kaldırmayacak. Ama, Talat (kapının açılmasına yaramasa da...) üstgeçidi kaldırıyor. Hiçbir işe yaramıyor mu bu? Bir işe yarıyor: Talat göreve geldiğinden bu yana askerle üçüncü kez karşı karşıya gelmiş ve üçüncüde de askere karşı "dediğini yaptırmış"tır!Papadopulos'un Rum televizyonlarında yayımlanan: 'Talat'ın işgal kuvvetleriyle olan sorununa Avrupai anlamda yardımcı olmaya hazırız' açıklaması doğrultusunda bir 'ortak adım' daha atılmıştır!Papadopulos, Türkiye-AB ilişkilerini kilitlemiştir. 8 başlığı askıya aldırmıştır. AKP-Talat ortaklığı, "Kıbrıs'ta kalıcı çözüm sağlanmadan tek adım atmıyoruz" diyecek yerde Rumlara yeni ikramlar peşindedir. Hem de kendi askerine gol atma pahasına... Lokmacı meselesi Dünyada görmek istediğiniz değişimi "kendinizde" oluşturmalısınız. Bodrum'da bir eğlence mekânında omuz atma tartışması yüzünden bir şahıs gözaltına alınıyor. Üzerinden Glock ve Smith Wesson marka iki tabanca, 33 adet mermi, üç şarjör, bir adet polis rozetli cüzdan, bir adet 'TC Başbakanlık' yazılı kimlik kartı çıkıyor. Zanlı ilk sorgusundan sonra serbest bırakılıyor. Bu şahıs normal vatandaş mı? Herkes o şekilde dopdolu gezebilir mi? Yoksa Başbakanlık görevlisi mi? Peki Başbakanlık görevlileri cephanelik gibi gezebilir, ona buna omuz atabilir mi? Başbakanlık bu konuya bir açıklık getirse... m.asik@milliyet.com.tr Dopdolu memur