Ancak İsrail devleti fırsatı yakalamış, kaçırır mı? 3 askerin kaçırılmasını bahane ederek Filistin ve Lübnan'ı bombalıyor. Taş üstünde taş bırakmıyor. 200'den fazla masum insanı öldürüyor... Daha önce yazdık... Bu bir misilleme değil... İran'a yönelik büyük saldırının ilk adımı... İsrail, İran'a karşı savaşın ilk aşaması olarak çevresindeki İran yanlısı güçleri eziyor. ABD bunun "meşru müdafaa" olduğunu savunuyor. Türkiye PKK'ya karşı aynı hakkı kullanmak isteyince Washington karşımıza dikiliyor. Büyükelçi Wilson "genel vali" gibi davranmakta. Diplomaside kuraldır: Bir ülkenin içişlerine karışan büyükelçi "istenmeyen adam" ilan edilir. Kapıdan dışarı atılır. Yapamıyorsanız... İşte böyle... Oturur ABD'nin adaletinden ve çifte standardından yakınır durursunuz. İşgalci ve saldırgan ABD ile ortağı İsrail'den adalet bekliyorsanız, çok beklersiniz... Hele de onlarla daha 2 hafta önce "Ortak Vizyon Anlaşması" diye bir şey imzalamış iseniz. Komik duruma dahi düşersiniz... Hamas ve Hizbullah 3 İsrail askeri kaçırıyor... Kaçırılan askerler öldürülmüyor, büyük ihtimalle bir yerlerde esir tutuluyor. Askerleri kurtarmanın en mantıklı yolu nedir? Elbette diplomasi... Nitekim kaçırılan askerlerin aileleri İsrail hükümetine "savaş yoluna başvurmayın, çocuklarımızı karşı tarafla görüşerek kurtarın" diye yalvarıyor. Soru: İsrail'in kendini savunma hakkı var mıdır? Yanıt: Vardır... Dahası kimse ses çıkarmadığına göre, saldırı hakkı da bulunuyor... "Bir şike anısı" başlıklı dünkü yazımıza FB'li okur ve dostlardan hayli eleştiri geldi. Uzun uzun GS ve Beşiktaş ile ilgili şike dedikodularını anlatıyorlar. Doğrudur, şike olayı bir tane, iki tane değil pek çoktur. Kimse, "GS ve BJK şike olaylarına karışmamıştır" diyemez... Biz de demedik. Peki bu olaylar nasıl önlenecek... Şikeyi kim yaparsa yapsın gözünün yaşına bakmayarak... Gereken cezayı vererek... Biz izleyicilerin yapması gereken şikeyi ve şikecileri fark gözetmeden toplu olarak kınamak olmalıdır... Öyle değil mi? Şike ve taraftar İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne atanan Ata Özer ilahiyat mezunu... Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Murat Beybalta ile İzmir İl Milli Eğitim Müdür Vekili Kamil Aydoğdu ise imam hatipli... Kadrolaşma mı? Yok canım! Tesadüf... Tayyip Erdoğan'ın PKK ve BOP konularında yıllardır izlediği politikalarla ilgili "Yanlış yaptık" diye özetlenebilecek itiraflarından sonra... Milli Eğitim Bakanı Çelik'in şu itirafına da dikkat çekelim:- Avrupa'daki modaya kapılıp okullardaki disiplin kurullarını kaldırdık. Bu bize de, başkalarına da pahalıya patladı...CHP'li Mustafa Gazalcı anımsatıyor:- Türkiye'de adının başında 'milli' sıfatı olan 2 bakanlıktan biri Milli Eğitim'dir. Bu "milli" sıfatı oraya ulusal değerlerden sapılmaması için konulmuştur... Modasever bakan! Balıkesir'de AKP İl Başkanlığı ile Belediye ve Fırıncılar Odası birlikte "Askıda ekmek" kampanyası başlatıyor... Nedir bu?Fırından ekmek alanların, birkaç ekmek parası fazla bırakması, bırakılan fazla paranın kâğıtlara yazılıp askıya asılması, ekmek alamayacak kadar yoksullaşan Balıkesirlilerin askıdaki kâğıtlardan alıp fırıncıya vererek evine ekmek götürebilmesi...Bir dayanışma fotoğrafı mı? Yoksa bütün Türkiye'yi doyuracak verimli topraklara sahip Balıkesir'de halkın kuru ekmeğe muhtaç oluşunun fotoğrafı mı? Askıda ekmek... Halkın Yükselişi Partisi (HYP) Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk, kimi gazetecilere fena öfkelenmiş... Dünkü demecinde diyor ki:"Türkiye'yi dünyanın önünde rezil eden AKP iktidarından görünürde şikâyet etmeyen yok. Fakat, acaba bu şikâyet seslerinin kaçı samimi? Dışarıdan kotarılan 'AKP'yi yaşatma tezgâhı', AKP'ye destek hizmetinde yeni bir yöntem geliştirdi: Yeni yöntemin kısa tanımı şu: Görünürde şikâyetçi ol, mağdurlardan aferin al; sonra usta bir manevrayla şöyle konuşmaya başla: "Durum iyi değil, ama 'alternatif' yok. Lider yok, program yok, kadro yok. Elini taşın altına koymak üzere ortaya çıkan yok. Ne sağdan hayır var, ne soldan. Yine kala kala AKP kalıyor." Prof. Yaşar Nuri özelikle "Alternatif yok" sözüne takılmış. Soruyor:"Alternatif yok ne demek arkadaş? 80 yıllık Atatürk Cumhuriyeti, Türkiye'yi dincilik cehenneminin gayyasına gömmek isteyen Haçlı işbirlikçisi ekipler dışında hiçbir kadro yetiştiremedi mi?!" Yaşar Nuri'nin isyanı partisi gibi yeni partilerin görmezden gelinmesine... Bir ölçüde haklıdır. Peki kendileri ileri doğru yeterince hamle yapıyor mu? Bunu da düşünmeleri lazım. Basına ve yazarlara gelince... Elbet basın kendini sorgulamalıdır:- İktidarın uyutucu sözlerine yer verirken muhalefetin doğru sözlerini görmezden geldiğimiz olmuyor mu? Muhalefeti fazlaca unutmadık mı? İktidarı yeterince sorguluyor muyuz? Yeni lider ve siyasetçi yetişmesine katkı yapıyor muyuz? vs... vs... m.asik@milliyet.com.tr Serzeniş...