Oğuz Akay, “Atatürk’ün Sofrası” adlı kitapta, Ata’nın yakınlarının o ünlü sofralarla ilgili anılarını toparlamış. Çoğu zaman Atatürk’ün yanına bir kara tahta yerleştirdiği, herkesin önüne kalem kâğıt konulduğu o sofralar malum, aynı zamanda okuldu... Kitapta Atatürk’ün içten nezaketi pek çok yerde dikkati çekiyor. Ama bir olay var ki... Doğrusu O’nun büyüklüğünü anlamak için sadece bu olayı okumak yetiyor...
En yakınlarından Falih Rıfkı Atay anlatıyor...
“Pek misafirperver ve ikramcı idi. ‘Hal bilir’di.. Bir akşam sofrasına bir genç arkadaşla birlikte gitmiştik. Bu genç Atatürk’ü ilk defa dinliyordu. Coştu, içti ve hastalandı. Kalkamadı ve hastalığı kötü tesirini sofra başında gösterdi. Bu gencin gönlünde hiçbir utanç azabı kalmaması için, Atatürk kendisini iki - üç gece daha arka arkaya sofrasına davet etmişti..”
Genç adam anlaşılan sofrayı berbat etmiş. Ama Atatürk, bu olayın genç adamda ömür boyu sürecek bir vicdan azabına dönüşmemesi için onu iki kez daha sofrasına davet etmiş... Bu inceliği kaç kişi gösterir hayatta?
Mısırlı iktisatçı Samir Amin, “AKP Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e benziyor” demiş.
Doğru... Örneğin; “Adayımız Abdullah Gül kardeşimizdir...” “Adayımız Melih Bey kardeşimizdir...”
Haldun Ertem
Başbakan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayını açıklarken M. Gökçek için: “Dürüst, itibarlı, eğitimli, saygın, liyakat sahibi...” dedi.
Onun 1 metre 90 cm boyunda, sarı saçlı mavi gözlü olduğunu söylemeyi unuttu...
S. Özkara
* İSRAİL’in Gazze katliamına karşı tepkiler yerindedir. Ama Demet Hanım yine de şunu merak etmiş:
- ABD Irak’a vurduğunda böyle ani hazırlanan sokak eylemleri görmedik. Orada da ölenler sivil Müslümanlardı. Amerika vurunca ses yok, ABD destekli İsrail
vurunca kıyamet kopuyor. Arada ne fark var?
Acaba bu çifte standardın sebebi nedir?
Ahbap çavuşlar
Attila İlhan, “Dönek Bereketi” adlı kitabında bir film sahnesini hatırlatır...
“Üç Ahbap Çavuşlar” eski zamanların en komik serisiydi. Bu filmlerden birinde Kral Arşak Palabıyıkyan, çıkan savaşta bir avuç milliyetçi ile birlikte ülkesini savunmaktadır. Harbiye Nazırı (Torik) ortada yoktur. Bir ara ortaya çıkınca Arşak Palabıyıkyan, Torik’e seslenir:
- Evladım Harbiye Nazırı nerelerdesin?.. Günlerdir dad - ı feryat herkes seni aroor.
Nazır’ın cevabı:
- Vallahi ben işin kolayını buldum, düşmanla birlik oldum...
Kıssa’dan hisseyi çıkarmak okura kalıyor...
Malı götürecekler!
Yaşadığınız bölgenin belediye başkanı malı götürdü mü?
Acaba yeni gelecek olan götürecek mi?
Bunu anlamanın ve önlemenin yolu belediye başkanlarının göreve başlarken ve görev bitiminde mal beyanı vermelerinden geçer....
Ne var ki siyasi partiler böyle bir kural koymaya hiç niyetli görünmüyor...
İstanbul Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Sağ, başkan adaylarını birinci derece yakınlarıyla birlikte mal varlıklarını açıklamaya davet ediyor. Ama kendi partisinden bile destek görmüyor.
Başkent sokakları
Ankara’da kimi cadde ve sokak adlarına kimsenin bilmediği kimi isimler konulduğunu yazdık.
Akdeniz Caddesi’ne de “Abdullah Gabdulla Tukay Caddesi” adı verilmişti...
Bu caddeye açılan sokakların isimlerini bir okurumuz yazdı:
Ordular Sokak
İlk Sokak
Hedef Sokak
Akdeniz Caddesi
İleri Sokak
Sokakların tümünün bir mesajı var:
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri...”
Bu anlamlı bütünlüğü bir sokağın adının değiştirilmesi bozdu...
Akdeniz Caddesi’nin adı “Abdullah Gabdulla Tukay”olunca...
Bu anlamlı mesaj : “Ordular ilk hedef Abdullah Gabdulla Tukay, ileri” oldu...
Bütün bunlar, Melih Gökçek’in umurunda değil tabii.
Ankara’daki garip sokak adlarından söz ederken okurumuz Bilge Hanım:
- Beterin beteri var, diyor, bizim evimizin bulunduğu bulvarın adı Bangladeş’in kurucusundan geliyor: “Bangabandhu Şeyh Muciburrahman Bulvarı”... Adını hem söylemesi zor, hem de yazmaya kalksanız çok yer kaplıyor. Çözümü bulduk. Sadece “Bangabandhu Bulvarı” diyoruz. Melih Gökçek’e sinirlenenler ise inatla “Cumhuriyet Bulvarı” diyorlar.
Doğa cinayetleri
Bize emanet edilmiş doğayı yok etmekte ne büyük maharet gösteriyoruz.. Örnek mi? Okurumuz Y. Zileli anlatıyor:
“Burdur ilinin Bucak ilçesinde birileri 1. sınıf tarım arazilerinden çıkardıkları toprağı tuğla fabrikalarına satıyorlar. Boşalan yeri de mermer fabrikalardan çıkan mermer çamuru ile dolduruyorlar. Karlı bir iş! Ama bir doğa cinayeti... Bucak ilçesinde 400 - 500 dekar arazi şu anda tamamen kaybedilmiş durumda. Aynı olay Burdur’a bağlı Ağlasun ilçesinde bu kez tuğla fabrikaları tarafından yapılıyor. Ne yazık ki bu ilçenin idarecileri de herkes gibi sadece seyrediyorlar...