Aynı hukuk kademeleri son aylarda karar değiştiriyor 5.5 yılı yeterli görüyor... Arada bu indirimi makul gösterecek gelişme yok.Avukat Noyan Özkan şu merakını dile getiriyor:"Haluk Kırcı, yanlış hesaplamalarla 18 Mart 2004'te Ödemiş Cezaevi'nden tahliye edildi. Hesabın yanlışlığı ortaya çıktığında çoktan yurtdışına kaçmıştı. Zor bela (Ukrayna'dan) iade edildi... 4 Şubat 2005 günü tekrar Kartal Cezaevi'ne konuldu... Merakım... Olayın içinde yer alan hâkim, savcı, cezaevi personeli, gümrüklerde görevli polis ve memurlar hakkında bir soruşturma açıldı mı? Açıldı ise hangi kamu görevlisi yargılandı ve ceza aldı?Anlaşılan geçmişte devletin pis işlerinde görev verilmiş vatansever ( ! ) evlatlarını koruyan ve onlara yardım eli uzatan bir çeteyle karşı karşıyayız. Bakalım hangi kahraman Cumhuriyet savcısı, bu devlet destekli organize suç örgütü hakkında araştırma başlatacak?" Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Ağca tahliye edildikten sonra davayı incelettirme kararını açıkladı. O da emin değil Ağca'yla ilgili tahliye kararının sağlığından... Ağca İtalya'dan döndüğünde yalnızca İpekçi cinayeti nedeniyle 10 yıl kesintisiz hapis yatmasına karar veriliyor... Kurban Bayramı'nın özeti: Türkiye'de yaşayan hayvanlar da insanlar gibi şanssız... Münih Türk Halk Derneği Başkanı Necip Şahin yazıyor:"Bundan 30 yıl kadar önce bir şekilde suç işleyip içeri girenler, cezaları bitince köye ya geceleyin, ya da başka bir yoldan gizlice dönerlerdi. Kulaktan kulağa duyulurdu ki filan kişi hapisten çıkmış, evine gizlice geri dönmüş... İstanbul Kartal Cezaevi'nden dün aklımda kalanlar ise... Bir katilin arabasına atılan karanfiller... Açılan Türk bayrağı... Onları coşkuyla takip eden bir basın ordusu..."Türkiye 30 yılda nereden nereye geldi... Suçlular mahcuptu Katil kuş gribi virüsü H5N1, ülkemizden gideceğine daha çok yayılıyor. Hayvan, katiller için atılan "Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganlı, bayraklı karşılama törenlerini kendisi için yapılıyor zannetti galiba! Yetmişlik ihtiyar "Kimyager aranıyor" diye ilan veren işyerine başvurmuş... İnsan kaynakları müdürü sormuş:- Kimya fakültelerinden birinden mezun musun?- İlkokulu bile bitirmedim, demiş ihtiyar...- E buraya neden geldin?- Ben bu işte yokum onu söylemeye geldim...Biz bu AB üyeliğinde yokuz... Kurban kesimi dahil her vesileyle bunu söylemeye çalışıyoruz. Ama konunun gündemden çıkmasını bir türlü sağlayamıyoruz. Biz bu işte yokuz Eski bir boyacı olan Milli Eğitim Bakanı Çelik, bakanlığın dış cephe rengini pembeye çevirmiş. Güzel... Hiç değilse dışarıdan bakınca biraz iyimser olur insan... Babası bilim yapsın diye adını "İlmiye" koymuş... Oysa doğduğu 1914 yılında Osmanlı'da kadınların ilim yapması ne kelime, okula gitmesi bile mesele... Ama o aziz adamın hayallerini Cumhuriyet Türkiye'si mümkün kılmış, kızı İlmiye okumuş, kendini yetiştirmiş, Sümer uygarlığı konusunda dünya çapında bir bilim kadını olmuş. Bugün 92 yaşında olan Profesör Muazzez İlmiye Çığ'ın özelliği ilk Sümerolog bilim kadını olmasından da ötede... Bir "örnek yurttaş" olmasıdır. İlmiye Hanım, vicdanının kaldırmadığı siyasi ve sosyal olaylar karşısında susup oturmuyor, kâğıda kaleme sarılıp, duygularını tepkilerini dile getiriyor. Özal'dan, Demirel'den, Çiller'e Mesut Yılmaz'a... Belediye başkanlarından gazete yazarlarına... 200'ü aşkın tepki veren, bilgi veren, yol gösteren mektup yazmış... Bu mektupların sadece birkaçına yanıt gelmiş. Ama o yılmıyor. Yazmaya devam ediyor. Yazdığı mektupların bir bölümünü Kaynak Yayınları geçenlerde kitaplaştırdı; "Vatandaşlık Tepkilerim" adlı kitabı piyasa çıkardı. Her biri vatandaşlık dersi veren, bizlere doğruyu öğreten güzel mektuplar. Evet çoğu yanıtsız kalmış. Ama İlmiye Hanım: "Benim gibi yazanlar çok olsa muhakkak okunur" diyor... "Ben ne yapabilirim ki" diye susup oturan, öğrenciden profesöre, cümle tepkisizlere tavsiye olunur...Mektuplardan örnek mi? Örneğin televizyonda "Müslüman Müslümanı anlar" diyen Melih Gökçek'e şu notu göndermiş:"Eğer Müslüman Müslümanı anlayıp tutsaydı, Birinci Dünya Savaşı'nda... Müslüman Araplar Hıristiyan İngilizlerle birleşip Osmanlı devletini arkadan vurmazdı. İnsanları dinler birleştirseydi, dünyada bu kadar kan akmazdı. Dil, milliyet ve kültürdür insanları birleştiren." 1994 yılında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Çankaya Köşkü'nde Tarih Kongresi üyelerine içkisiz yemek vermesini bir mektubunda söyle protesto ediyor:"Refahlılara devletin en başındaki böyle ödün verirse ileride ne gibi sonuçlarla karsılaşabileceğimizi Allah bilir." m.asik@milliyet.com.tr İlmiye Hanım...