Balbay ve Heberal’ın tahliye edilmemelerinin gerekçelerini okuyoruz...
“Delillerin tamamının toplanamamış olması...
Sanıkların tümünün savunmalarının alınmamış olması... vs”
Mustafa Balbay 842 gündür hapiste...
Delillerin tamamı toplanamadıysa...
Sanıkların tümünün ifadesi alınamadıysa...
Bunda Balbay ve Haberal’ın kabahati nedir?
Bırakalım tahliye kararını irdelemeyi...
Her iki ismin iki yılı aşkın süredir tutuklu kalması hangi hukuka sığar?
* * *
Doç. Melis Sezer Kanada’dan yazıyor:
“AKP nin kapatma davasında borazan gibi bağırıyorlardı ‘11 tane hâkim millet iradesine el koyamaz’ diye. Ne oldu? Bırakın 11 hâkimi, 2 hâkim olumsuz görüş bildirdi diye halkın oylarıyla seçilenler TBMM’ye giremedi...”
* * *
Yassıada mahkemeleri 330 gün sürdü...
İkinci Dünya Savaşı suçlularını yargılayan Nürnberg mahkemesi 310 gün...
Balbay ise 842 gündür hapiste...
Daha delillerin bile tamamı toplanmamış!
İki yılı aşkın süredir delilleri toplayamayan, sorgulamaları tamamlayamayan bozuk yargı sistemini kim sorgulayacak?
Balbay ve Haberal milletvekili olmalarında sakınca yoktur diye savcılıktan kâğıt aldılar, CHP’ye başvurdular, adaylıkları YSK’ya bildirildi, YSK sakınca yoktur dedi, adları Resmi Gazete’de yayımlandı, seçimde halk onlara oy verdi...
Sonunda onlara Meclis yolu bire karşı iki oyla tıkandı...
Hukuk ve siyaset vicdanı bu kadarını kaldırır mı?
Torinolu Hakan...
Gazeteciler İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’e Hatip Dicle ve arkadaşlarının durumu konusunda ne düşündüğünü soruyorlar. Yanıtı:
“Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur. Ben bu konuda henüz erken olduğu için bir şey söylemek istemiyorum.”
Twitter’dan yorumlar gecikmedi:
“Eee boşuna Torinolu Şaban denmiyor...”
“Hakan Şükür, Hatip Dicle için değerlendirmeyi bizim büyüklerimiz yapıyordur demiş. O zaman niye milletvekili oldun ki, zaten büyüklerin yapıyordu...”
“Meclis’in oradan karşıya geçerken büyükleri Hakan Şükür’ün elinden tutsun ki başına bir şey gelmesin...”
İyi de... Diğer milletvekilleri konuyu daha iyi biliyor mu? Yüzde 90’ının bilmediğine eminiz.. Hakan’ın kabahati bu sorulara yanıt vermeyi henüz öğrenemiş olmak. Ne dedi aynı soruya büyüğü Cemil Çiçek:
“Konu yargıda.”
Konu yargıdan çıktıktan sonra ne diyecekti:
“Hukuki durumu inceliyoruz”, “Meclis soruna çözüm bulur” vs...
Bir konuyu bilmemek ayıp değil... Gargaraya getirmeyi bilmemek ayıp...
Baykal disipline!
Seçimin ardından CHP’de yönetime karşı eleştirilerin yoğunlaşması üzerine Gürsel Tekin sert konuştu:
- Şer odakları bir araya geldi. Parti kimliğini bozanlar için disiplin işletilecek.
Gazeteciler sordu:
- Deniz Baykal da buna dahil mi?
- Ben de dahil, dedi Tekin...
Deniz Baykal’a karşı da disiplin işletilebileceğini bu şekilde ifade etti...
Nereden nereye...
2007 yılında Gürsel Tekin Kadıköy Belediyesi’nde Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyordu.
O yıl istifa edip milletvekilliği için başvurdu.
Ancak listelere giremedi...
Boşta kalınca Deniz Baykal onu il başkanlığına getirdi. Tekin, Kılıçdaroğlu döneminde yükseldi, Parti Meclisi seçiminde en az oyu aldığı halde Genel Başkan Yardımcılığı’na kadar getirildi.
Baykal’ın dört yıl önce milletvekili listesine koymayıp sonra teselli mükafatı olarak il başkanı yaptığı Tekin bugün Baykal’ın partiden ihracını konuşabiliyor. Siyaset ve demokrasinin cilvesi mi? Ne demeli bu duruma!
Balbay ve Haberal “vicdanı yaralar” diye serbest bırakılmamış.
Bunu kim mi söylüyor? Balbay ve Haberal’ı suçları kanıtlanmadan 3 yıla yakın süre hapiste yatıran vicdan...
Haldun Ertem
Brezilya’da “dünyadan kopuk” bir kabile keşfedilmiş.
“Çağdaş dünyadan kopuk” millet bakalım ne zaman keşfedilecek!
Fahrettin Fidan
BDP ve demokrasi
Hatip Dicle olayında hata YSK’da mı, Yargıtay’da mı?
İlginçtir.. Ne YSK, ne Yargıtay konuyu aydınlatacak bir açıklama yapıyor? Belki her iki kurum da hatasız... Onu da bilemiyoruz. Böyle devlet yönetimi mi olur?
* * *
Hatip Dicle olayında devlet hatalıdır veya hatasızdır. Hangisi doğru olursa olsun BDP’nin devleti tehdit etmesi, her konuda ayaklanma çağrısı yapması değil hata, başlı başına suçtur...
BDP bu tavrıyla ne barışa ne demokrasiye katkıda bulunur...