Açık Pencere Başbakan bir saat gecikmeyle geliyor... Önde parti otobüsü, arkasında Başbakanlık otobüsü... Otobüsün tepesinde otomatik silahlı bir özel güvenlik görevlisi... Başbakan'la birlikte gelen 30 dolayında iri yarı koruma görevlisi etrafa dağılıyor... Kuş uçmuyor. Başbakan bir ilden diğerine Başbakanlık uçağıyla gidiyor. Havaalanından il merkezine de başbakanlık helikopteriyle. Eğer miting yapacaksa parti otobüsünü, açılış yapacaksa Başbakanlık otobüsünü kullanıyor (Otobüs konusunda hassas!)... Mersin'de güvenlik önlemi özellikle yoğun... Çünkü Erdoğan'ın geçen yıl "Ananı al da git" dediği Mersinli çiftçi Mustafa Kemal Öncel üç gün önce "Gelmesin buraya" diye demeç vermiş. Bu tehdide karşı yaklaşık 200 polis ve korumaya ek önlem olarak çiftçi Öncel de emniyette gözaltında... Dünyanın en tehlikeli çiftçisi bu... Akşam İstanbul'a dönerken alanda Başbakan'ın uçağı ve helikopterini görüyoruz. VIP salonundan uçağa kadar kırmızı halı serilmiş. Başbakan devletin olanaklarını da kullanarak keyifli bir kampanya yürütüyor. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da Eskişehir'de kesenin ağzını açmış... Sümer Kavşağı gibi yıllardır duran yatırımları bakanlığı harekete geçirip yeniden başlatmış. Bir başkadır bizim demokrasi... Mersin'in tepelerinde bir doğumevi açılışı... Vakit öğle suları.. Güneş tepemizde... Sıcaklık en az 35 derece... Başbakan Tayyip Erdoğan doğumevinin açılışına gelecek... Beklerken baygınlık geçirenlere şişe şişe su dağıtılıyor. Soru: 22 Temmuz seçimleri neyi belirleyecek? Yanıt: AKP'nin, başta laiklik olmak üzere çağdaş cumhuriyet değerlerine karşı zafer elde edip edemeyeceğini... Siyasetin kim bilir kaç tarifi vardır... Bu tariflere birini de biz ekleyelim... Hatay'da partisinin milletvekili listesinden memnun olmayan bir yerel siyasetçiyle konuşuyorduk. Laf arasında:- Sizce siyaset nedir, diye sorduk, yanıt anında geldi:"Siyaset, beş para etmez insanlara adam muamelesi yapma sanatıdır azizim." Siyaset nedir? Sivas katliamının 14. yıldönümünde... Orada yakılmış Behçet Aysan'ın bir şiiri..."Sen bu şiiri okurken/ ben belki başka bir şehirde olurum/ Kötü geçen bir güzü/ ve umutsuz bir aşkı anlatan/ rüzgarla savrulan/ kağıt parçalarına/ yazılmış/ dağıtılmamış/ bildiriler gibi/ Uzun bir yolculuğa hazırlanan/ yalnız bir yolculuğa/ Çünkü beyaz bir gemidir ölüm/ siyah denizlerin hep/ çağırdığı/ batık bir gemi/ sönmüş yıldızlar gibidir/ Yitik adreslere benzer ölüm/ yanık otlar gibi / Sen bu şiiri okurken/ ben belki başka bir şehirde ölürüm." 1 temmuz daha... Atatürk Havalimanı'nda uçaktan inince bir süre polis kontrolu için ayakta dikiliyorsunuz... Peşinden bagaj kovala, bagaj kap, bagaj taşı... Kendinizi yorgun argın bir taksiye atıyorsunuz... Nereye beyim, diye soran şoför "Kadıköy" lafını duyunca adeta refleks halinde soruyor:- İkinci köprüden gitsek mi beyim, birinci köprüde trafik var da...İkinci köprü dediği 15 YTL kazık ve en az 20 dakika vakit kaybı demek...Yaptığının ayıp olduğunu söyleyince bu defa mağdurları oynuyor...Kooperatife ayda 40 YTL veriyormuş... Araç başına 150 YTL ödeniyormuş...Valilik boyunlarına birer kimlik asmış, ona da 60 YTL ödemiş...Kimlik ne işe mi yarayacak? Eğer şoförü şikâyet etmeye kalkarsanız adını kafanızı uzatıp oradan okuyacakmışsınız! Şikâyet sonrası şoförle yüzleşecek, haklı olduğunuza ilgilileri ikna edecekmişsiniz... Kim uğraşır bunlarla? Paris'te taksilerin arka yan camlarında, Almanya'da torpido gözü yanında şikâyet telefonları yazılıdır. Oradan telefon numarasını sessizce alır, ilgili yere bildirirsiniz. Atatürk Havalimanı taksi işletmesi bunu yapmaya yanaşmadı. Sonuç meydanda... Ayrıca işletmeyi düzeltmenin basit bir yolu var... Denetim firmalarından biriyle anlaşırsınız. Firma birkaç elemanını uçak yolcusu kılığında taksilere bindirerek kontrol yapar... Kötü niyetli şoförler saptanır... Cezalandırılır... Tabii bu kentin bir de Emniyet Müdürlüğü vardır. Taksileri denetlemek onların da görevidir... Ama onların da umurunda değildir taksici kazıkları...Yabancı konukları ülkemizden soğutmak mı istiyorsunuz? Onları ayaklarını topraklarımıza basar basmaz kazıklamak en iyi yoldur. Biz bu işi iyi başarıyoruz... İşin bir tuhaf tarafı da... Üç kuruş için turizme ve ülke imajına muazzam darbe vuran sorumsuz şoförlerle turizm kuruluşlarının hiç mi hiç ilgilenmemesidir... Havalimanı taksi Soru: Şehir ve kasabalarımızın büyük meydanları seçim döneminde neye dönüşür? Yanıt: "Atış alanı"na... m.asik@milliyet.com.tr