Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazı toplumlarda bilimin ilerlememesinin bir büyük sebebi malum.

Yanlış din yorumlarıyla bir takım din adamlarının bilimin yolunu kesmesi.

1500’lerde İtalya’da uzay keşifleri yapan, dünyanın döndüğünü ispata çalışan Galileo hakkında din adamları orada burada “Dinsizdir” diye vaazlar veriyormuş.

Oysa Galileo aslında dini inançları sağlam bir Katolik. Kardinallerden dostları var.

O zamanın prenseslerinden birine yazdığı mektupta şöyle diyor:

“İncil bize dünyanın nasıl olduğunu anlatmaz. İncil fizik kitabı değildir. O başka şeyler söyler. Öbür dünyayı anlatır ama bu dünyanın fiziksel olarak nasıl işlediğini anlatmaz” diyor. “Onu böyle kabullenmek yanlıştır ve bugüne kadar böyle yanlış yorumlar yapılmıştır. Dünya sabit mi, dönüyor mu, Güneş ne yapıyor, yıldızlar ne yapıyor onlar hakkında İncil’de bilgi yoktur” diyor. “Ben Tanrı’ya inanırım ama dünyanın nasıl olduğunu anlamak için evrene bakarım. Evren her zaman önümde açık duran bir kitaptır. Onun dili de fizik ve matematiktir” diyor.

Haberin Devamı

Kilise önce bu görüşü kabul etmiyor. Ancak yüz yıllar sonra kabul ediyor.

Bu bilgileri Erdal İnönü bir konferansta veriyor.

Bilimsel Devrim (Cumhuriyet Yayınları) adlı kitapta yer alan bu konuşmasını İnönü şöyle noktalıyor:

“Aydınların ve yazarların din ile bilimin ilgi alanları arasındaki farkı daha büyük cesaretle vurgulaması gerekir.”

CERRAH

Bir rapor nedeniyle yolumuz Cerrahpaşa Hastanesi’ne düştü. Hastane birimleri daha alt bölgede inşa edilen bloklara taşınmış. Aradığınız bölümü bulmak için oradan oraya koşturuyorsunuz. Taşınma işlemi sürüyor. Doktorlar çekiç ve matkap sesleri arasında hasta muayene ediyor. Bilgisayar sistemi sık sık kesiliyor, uzun kuyruklar oluşuyor. Koridorlar ana baba günü. Bir hengâmedir gidiyor. Bu arada hastaneye giren araçlardan eğer beş on dakika kalırlarsa ücret alınmazdı. Şimdi her giren  çıkan araçtan en az 20 lira alınıyor. Bu da kısa günün kârı.

Cerrahpaşa’da çalışan doktorlara ve personele sabır ve kolaylık diliyoruz. Ortam kimi hastaları ne kadar iyileştirir bilinmez ama sağlam insanları hasta eder. Öyle bir ortam.

Haberin Devamı

TÜRK KÖYLÜSÜ

93 Harbi olarak da bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşının cereyan ettiği dönemde Marx, Türklere ve Türkiye’ye bakışını, 4 Şubat 1878’de W. Liebknecht’e yazdığı mektupta şöyle ortaya koyuyordu:

“İki nedenden dolayı en kararlı biçimde Türklerden yana tavır almaktayız:

Birincisi, çünkü biz ‘Türk köylüsünü’ Türk halk kitlesini inceledik ve onun kesinlikle ‘Avrupa’daki köylülüğün en becerikli ve ahlaklı temsilcisi’ olduğunu gördük.

İkincisi, ‘Rusların yenilgisi, Rusya’da bir sosyal devrimi’, ki böyle bir devrimin öğeleri yığınla mevcuttur, çok hızlandırmış olacaktır.”

1800’lerde Türk köylüsünün Avrupa’da bu görünümü ilginçtir.

Ne diyor Marx:

“Avrupa’daki köylülüğün ahlaklı temsilcisi.”

Bu bir iltifat değil çok müşkülpesent bir düşünürün gözlemidir. Yüz yıllarca hem ülkenin karnını doyurdu hem savaş zamanı silah kuşanarak gitti sınırda düşmana karşı dövüştü.

“Köy Enstitüleri yaşasa, köyler olduğu yerde kalkınacak, köylü kente göçmeyecek, ülkenin tamamı zenginleşecekti.

Haberin Devamı

İDRAK

Bir doğu hikâyesi…

Adam köy kahvesinde oturmuş ağlıyormuş.

Ne oldu, diye telaşlanmış arkadaşları.

Sormayın, demiş ve anlatmış.

“Sabah namazdan dönerken yolda bir ineği zorla kamyonete bindirmeye çalışan bir gruba rastladım.  İnek direniyordu. Ben yaklaştım ve elimle ineğin başını şöyle bir okşadım. Hayvan sakinleşti, direnmeyi bıraktı, kamyonete bindi. Grup hızla oradan uzaklaştı.

Eve geldiğimde anam ağlıyordu. Niye ağladığını sordum. “İneğimizi çalmışlar” dedi.

Arkadaşları adamı teselli etmiş:

- Ağlama yahu inek bulunur, alt tarafı bir inek.

- Ona ağlamıyorum.

- Ya neye ağlıyorsun?

-  İnek beni tanımıştı, ben ineği tanıyamadım, aptallığıma ağlıyorum.

TESPİT

Yavuz Alogan’ın “Veryansın”daki son yazısından alıntı:

“Genel olarak insanlar okumuyorlar, okuduklarını anlamıyorlar, anladıklarını bellekte tutamıyorlar. Öğrendiklerini kullanabilecekleri, içinde tartışma olan, gelişmeye açık bir hayat alanı da yok zaten.

Fikirler çarpışınca hakikatin şimşeği çakar, ortalık aydınlanır. Günümüzde fikirler hayallerle karıştığı, önyargılar yenişemeden birbiriyle güreştiği için hakikat şimşeği çakamıyor maalesef.”