Kapının önünden bizim Musa Ağacık geçiyordu.. Dönüp bakınca bizi elimizde kitapla gördü:
- Abi kitap mı okuyorsun?
- Evet...
- Ne okuyorsun?
- Astronomi...
- Astronominin nesi?
- Astronominin kendisi... Bugünlerde TÜBİTAK'ın popüler bilim dizisinden çıkardığı kitapları okuyorum. Dünya ve uzay hakkında çok şey öğreniyorum...
Musa kitaba, daha doğrusu kitapçığa bir göz attı, resimlerine baktı:
- Abi bu galiba çocuklar için...
- Evet çocuklar için... Amerika'da çocuklar bunları ilkokulda okuyor. Ama içindeki birçok şeyi burada Cumhurbaşkanı'na sorsan bilmez. O yüzden bi zahmet okuyacaksın...
Hazreti Musa inanmamış göründü. Hemen sınava çektik:
- Söyle bakalım, Venüs gezegeninde günler mi daha uzundur, yıllar mı?
- Tabii ki yıllar Abi, dedi...
- Bilemedin Hazret. Venüs gezegeninde 1 gün 1 yıldan uzun. Çünkü gezegen kendi etrafında 243 günde dönüyor. Güneşin çevresinde ise 224 günde.
- Vay canına...
- Peki söyle bakalım Venüs'te güneş doğudan mı doğar, batıdan mı?
- Herhalde doğudan...
- Yine bilemedin; Venüs'te güneş Batı'dan doğup Doğu'dan batıyor. Çünkü Venüs, Dünya'nın döndüğü istikametin tersine dönüyor...
Musa kitabı okumaya karar vermiş göründü. Tüm okurlarımıza da tavsiye ederiz... Fiyatları 500 bin lira olan, okunması kolay, renkli, resimli bu kitapçıkları hem çocuklarınıza okutabilir, hem kendiniz okuyabilirsiniz. Aslında bu kitaplardaki bilgiler ders olarak okullarda da okutulmalı.. Ki çocuklar, yaşadıkları dünyayı, uzayı, doğayı, denizleri, insan vücudunu, keşifleri öğrenebilsin, genç yaşta bilimle tanışmanın keyfini yaşasınlar. Hiç değilse belki onlar büyüdüklerinde sorarlar:
- Yahu bu ülkenin hemen her köyünde çocuklar için Kur'an Kursu var da neden büyük kentlerinde bile bir tek Bilim Kursu yok, diye...
Bill Clinton başını dinlemek için tek başına göl kıyısında dolaşırken birden ayağı kaymış, köprüden göle düşmüş. Düşerken kafasını iskeleye çarpan Bill'in boğulacağını gören üç çocuk koşup onu kurtarmışlar. Bill kendine gelince:
- Çocuklar ben Clinton'um, demiş, siz ABD Başkanını kurtardınız. Dileyin bakalım şimdi benden ne dilersiniz?
- Bir yıllık bedava sinema bileti, demiş biri...
- Bir bisiklet, demiş diğeri...
- Tekerlekli bir sakat arabası, demiş üçüncüsü...
Bill şaşırmış:
- Sen sakat değilsin ki yavrum...
Çocuk "Evet ama" demiş:
- Babam kimi kurtardığımı öğrenince ne yapacak sanıyorsunuz?
Karaburun, İzmir'in batısında, 2 bin 500 nüfuslu küçük, şirin bir ilçe... Paşa Kalfa da bu ilçenin en popüler ismi... Paşa, kimi Karaburunlulara göre tipik bir deli... Deli diyenlere göre bunun en büyük kanıtı, ilçe pazarının kurulduğu her çarşamba günü Paşa'nın Atatürk Anıtı önüne gelip, tek başına siyasi nutuklar atması...
Paşa'nın deli değil, aksine biraz fazla akıllı olduğunu ileri sürenlerin bu iddialarına gösterdikleri kanıt ise, Manisa Akıl Hastanesi'nin raporu... İlçe sakinlerinin yaka paça Manisa'ya gönderdikleri Paşa, buradan "akıl yönünden hiçbir kusuru yoktur" şeklinde bir rapor almış çünkü. Neyse... Paşa'nın en son vukuatlarından birini aktaralım; deli mi yoksa akıllı mı olduğuna siz karar verin.
Karaburun'u bilenler bilir... Eşeği hayli bol bir yerdir. Paşa, bir süre önce kendi kendine karar verir; ilçede ne kadar sahipsiz, ne kadar köylünün gözden çıkardığı hasta, sakat eşek varsa hepsini toplar... Hayvanları alır, ilçenin hemen arkasındaki Bozköy yaylasına çıkarır. Her birini bir veteriner titizliğiyle besler, tedavi eder. Hayvanlar kısa sürede sağlıklarına kavuşur, zımba gibi birer eşek olurlar. Olurlar ama, ardından da problem başlar. Başıboş eşekler, ufaktan ufaktan köylünün bağına, bahçesine dadanıp zarar vermeye başlarlar. Günlerden bir gün, bağı bahçesi zarar gören bazı köylüler, ellerine çifteyi alır, eşeklerden birkaçını vururlar.
Paşa, olayı duyduğunda adeta çıldırır, soluğu İzmir'de alır. Hayvanları Koruma Derneği'ni bulur, başkana şikayetini yapar. Başkan, yemez içmez, adlarını Paşa'dan öğrendiği köylüler hakkında İzmir mahkemelerinden birinde dava açar. Aradan bir süre geçer, Paşa'nın eşeklerini vuran Karaburunlu köylülere mahkemeden celp kağıdı gelmeye başlar.
"Filan gün, filan saatte, falanca savcılıkta hazır bulunmanız..."
Lafı uzatmayalım; çoğu, hayatlarında mahkeme kapısının önünden bile geçmemiş köylüleri alır bir korku, bir panik... Adam yerine koymadıkları Paşa ve eşekler başlarına öyle bir dert açmıştır ki, anlatılır gibi değil. Ama asıl önemlisi, her karşılaştıklarında Paşa'nın alaycı bakışları altında ezilmeleridir. Karaburun'un diline düşmeleri de işin cabasıdır.
Yargılamanın nasıl sonuçlandığını öğrenemedik. Öğrendiğimiz tek şey, o günden beri Karaburun'da Paşa'nın ve eşeklerin gereken, hatta gerekenin de üzerinde saygı gördüğüdür. Bu arada unutmadan soralım:
- Sizce Paşa deli mi, akıllı mı?
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr