Kaset komplosunu kim düzenledi? Tahminler oradan oraya savruluyor... Askerler düzenledi diyenler, Ergenekon’u adres gösterenler, AKP derin devleti diyenler, Mossad adını telaffuz edenler...
En iyisi muhtemel hedeflere bakmak... İki ana hedeften söz ediliyor...
1. Tertibin hedefi Deniz Baykal’dır... Baykal yanlılarına göre kaset komplosunu düzenleyenler, Baykal’ın Kıbrıs, AB, Ermenistan açılımı, Kürt açılımı gibi konularda yükselen ve taraftar bulan kararlı muhalefetinden rahatsız olanlardır. Bu yüzden kaset darbesi ABD kaynaklı olabilir. Nitekim Deniz Baykal’la birlikte Şükrü Elekdağ, Onur Öymen gibi dış politika ustaları da sahneden indirilmiş, Türkiye dışa karşı zayıflatılmıştır.
2. İhtimal... Komplonun hedefi Tayyip Erdoğan’dır.
Erdoğan’ı ancak iktidara tırmanan bir CHP’nin düşüreceğini hesap eden dış odaklar, iktidar iddiası olmayan Deniz Baykal’ı bu sebeple devirmiştir. Nitekim işbaşına gelen yeni lider derhal iktidar işareti vermiş AKP’yi ciddi olarak telaşa düşürmüştür. Peki Erdoğan’ı kim düşürmek istiyor olabilir... İlk akla gelen İsrail ve bu ülkenin ünlü teşkilatı Mossad... Erdoğan’ın Ortadoğu politikası ve İran yakınlaşması malum, en çok İsrail’i tedirgin ediyor.
Tabii bunlar sadece ihtimal... Kaset tertibi ile ilgili henüz somut hiçbir şey bilinmiyor.
* Erdoğan’dan Gandi’ye ve basına dokundurma: “Manşetle gelen manşetle gider.”
Öyleyse yandaş basın manşetlerinin hiçbir etkisi yok... Olsa Gandi şimdiye kadar çoktan gitmişti...
Haldun Ertem
Mayıs’ın 27’si...
27 Mayıs’ın 50’nci yıldönümünde “O da bir askeri darbeydi” diye saldıran saldırana... 27 Mayıs bir darbe miydi, devrim mi?
Asker eliyle yapıldığına bakarak darbe, sonuçlarına bakarak devrim diyebilirsiniz.
Yassıada Mahkemeleri’nin bir başbakan ile iki bakanı ipe göndermesi dramatik bir olaydır. Kabul edilebilir değildir.
Ancak yapılan anayasanın bir devrim olduğunu inkâr edemezsiniz...
Özellikle çalışan kesimlere öyle haklar verildi ki... TRT özerkliği gibi öylesine demokratik uygulamalara gidildi ki...
Egemenler onları geri almak için 12 Mart ve 12 Eylül’de iki darbe tezgâhlamak zorunda kaldılar.
AKP’nin yaptığı veya önerdiği anayasa değişiklikleri de hiçbir zaman 27 Mayıs’ın getirdiği özgürlük düzeyini yakalayamadı. Tam tersine yapılan son değişiklikler değil 27 Mayıs, 12 Eylül Anayasası’nın bile gerisindedir... 27 Mayıs’ın darbe olduğunu ispata çalışanlar “milli iradenin tamsilcisi” AKP’nin 27 Mayıs Anayasası’nın getirdiği kadar özgürlük getirememesinin de bir izahını yapmalıdır.
Şeffaflaşmalı...
Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan seçilmeden önce kendisinin, eşinin ve oğlunun mal varlığını açıkladı. Yeterli mi?
Bizce Parti Meclisi üyelerini de mal varlıklarını açıklamaya davet etmeli Kemal Bey... Ayrıca seçimlerde milletvekilliği, belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliğine adaylıklarını koyacak olanlara da mal beyanı zorunluluğu getirmeli. Üstelik bu kişiler görevleri son bulurken de mal beyanında bulunmalılar.
Kemal Bey bir siyasi ahlak yasası çıkaracaklarından söz ediyor.
Mal varlıkları da mutlaka şeffaflaşmalı...
Erdoğan “2 ay içinde 1 milyon kişiye iş bulacağız” diyor.
Kılıçdaroğlu mucizesi “daha iktidar gelmeden” kendisini göstermeye başladı...
Gülhan Elmas
Basın
Foto muhabiri arkadaşımız Bünyamin Aygün, yarım saatlik bir işi için otomobilini Barbaros Bulvarı’nın kenarına park etmişti. Dönüşte yerinde bulamadı. Otomobilinin camında “Basın” tabelası vardı. Bünyamin doğru Kuruçeşme’deki otoparka gitti. Arabasını buldu. Memura camındaki basın plakasını gösterdi. İlgili memur:
- Ohoo, o plakalardan bende 4 tane var, demez mi?
Bünyamin dedi ki:
- Birisi cebinde basın kartı olmadan bu plakayı takıyorsa suç işliyordur... Buna engel olmak da sizin göreviniz...
Memur arkadaş oralı olmadı. Bünyamin 59 lira ceza ödedi.
Trafik Müdürlüğü’nü bu konuda açıklamaya davet ediyoruz. Kendi verdikleri “Basın” plakası geçerli mi? Geçersiz mi? Bir karar versinler...
65 ilde yapılan araştırmaya göre halkımız “sosyal devlet” istiyormuş.
Halkımız böyledir işte. Sosyal devlet ister ama gider oyunu sosyal devlete düşman sağ partilere verir.
Fahrettin Fidan
SKY
SKY TV sürekli izlediğimiz kanallar arasında yer alıyor... Dürüst yayıncılık yapıyorlar... Ekrana çıkan gazeteciler işlerinin ustası... Her zaman moralli, canlı, keyifli görünüyorlar... Gelin görün ki ekranın arkasında durum tam tersine.. Karanlık ve keyifsiz... Nedenini hangi çalışana sorsanız size aynı şeyi söylüyor:
- Üç - dört maaşımız içerde... 1,5 ayda bir maaş alıyoruz... Bazen daha da gecikiyor.
Yalnız SKY değil.. Karamehmet grubunun tüm gazete, dergi ve televizyonlarında durum aşağı yukarı böyle... Personel görevini hakkıyla yapıyor. Ama parasını alamıyor. İşler düzelecek umuduyla bekliyor. İşveren zor durumda olabilir. Ancak çalışanların hakkını da teslim etmek zorunda.. Bazan bir iki ay süren zorluklar olabilir. Ancak sözünü ettiğimiz durum aylardır sürüyor. El insaf.
Kader
Elimde kazma kürek ile
İndirdiler bilinmez bir yere
Bulaşırken kömür tozu alın terime
Bir sis bulutu çöktü üzerime
Sordum bu nasıl dünya diye
Çalım atamadım Azraile
Suçluyu arayıp dururken
Tayyip Bey “küssün” demiş kaderine.
Bahattin Tunç