Amerika bize bir sürü jest yapmış da... Başkan Bush, Kongre'deki konuşmasında "soykırım" sözcüğünü kullanmamış da... Rumların itirazına rağmen Amerikan heyeti KKTC'ye gitmiş de... AB konusunda bizi sonuna kadar desteklemeye devam ediyormuş da... Peki, ya Kandil Dağı'nda yuvalanan PKK'ya karşı yıllardır kılını bile kıpırdatmaması? Eh, o kadarcık kusur elbet kadı kızında da olur! Genelkurmay 2. Başkanı Org. İlker Başbuğ bir süredir Amerika'da... Önceki gün Washington'da, Irak'taki PKK varlığı konusunda hiçbir şey yapmayan Bush yönetimini eleştirdi. Bunun haberi mi? Amerika'yı eleştiren bir konuşmanın, bu hazretlerin sütunlarında yer bulması mümkün mü?..Haklarını teslim edelim; bizim Beyaz Saray sözcüleri, görevlerini Beyaz Saray'ın kadrolu sözcülerinden daha iyi yapıyorlar. Hem de çok daha mütevazı ücretlerle!.. ABD ya da AB ülkelerinden herhangi biri... Hiç fark etmiyor. Ne zaman Cumhurbaşkanı ya da Başbakan bu ülkeleri ziyaret edecek olsa, bazı kalemler, adeta belli bir merkezden düğmelerine basılmışçasına aynı şeyleri yazmaya başlıyorlar: Karşı taraf bizden ne bekliyor? Ne istiyor? O talepleri nasıl karşılarız? Karşılamazsak başımıza neler gelir? vs. Durum, Tayyip Erdoğan'ın bu son Amerika ziyaretinde de değişmedi. Malum sütunlarda yine bol bol Amerika'nın bizden isteklerini, beklentilerini okuyoruz. Hem de hayli makul ve haklı istekler! Para sihirbazı Soros, İstanbul'a gelmiş. Kendisine, parasız yaşayan sihirbazların bol olduğu kentimize "hoş geldin" diyoruz... İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı Şirince'den gelen dostumuz anlattı:"Köye gelen turistlerin mutlaka ziyaret ettiği eski bir kilise var. Avlusuna girdiğimde gözlerime inanamadım. Çünkü içine 2 tane ev kondurulmuştu. Baktım, kadının biri ateş yakmış, gelen geçen yerli - yabancı turistlerin şaşkın bakışlarına aldırmadan yemek yapıyor. Duvardan duvara ipler gerilmiş, üzerine çamaşır asılmış, kurutuluyor. Yurtdışında bir camiyi bu halde görsek ne düşünürüz?" Şirince diyemeyiz! Amerika'da çalışan dünyaca ünlü kalp cerrahımız Mehmet Öz bir CIA ajanı olabilir mi?Dr. Murat Kınıkoğlu, Akşam'daki yazısında bundan kuşkulanıyor. Mehmet Öz demiş ki:- Araştırmalar 55 yaşındaki bir insanın yılda 700 kez seks yapmasının onu 16 yaş daha gençleştirdiğini ortaya koyuyor...55 yaşında günde iki kez seks... Dr. Murat Kınıkoğlu, "Acaba, Mehmet Öz, CIA'nın Türk erkeklerinin kökünü kurutmak için ülkemize gönderdiği bir ajan mı?" diyor. Sonra da ekliyor: "Sen ya şey yapmayı bilmiyorsun ya da sayı saymasını..." Mehmet Öz ajan mı? Bizleri Amerika'ya götürecek ANA uçağı muhterem Başbakanımın pilota dönerek "Kökle gazı koçum!" talimatı vermesinin ardından havalanıyor. İlk kez Başbakanımın uçağındayım, mutluyum, gururluyum, uçakla birlikte adeta ben de sevinçten uçuyorum. Bulgaristan semalarındayız. Hostes gülümseyerek bana doğru geliyor. Başbakanım beni yanlarına çağırıyorlarmış... Allahım bu ne zerafet! Bir pir - i fani için bu ne saadet! Haliyle ekim ekim... Pardon, kasım kasım kasılıyorum.Meslektaşlarımın haset dolu bakışlarına aldırmadan vakur adımlarla ön tarafa yürüyorum, yanlarına gelir gelmez önce 'Emine anamın', bilahare 'baba'mın mübarek ellerine hamle yapıyor, yüzümü sürüyor, sürüyor, sürüyorum.Yaklaşık 90 derecelik açıyla yapılan bu işlem, insanı haliyle biraz yoruyor, elini elimden güçlükle kurtarabilen mübarek insan, hava sahasından geçeceğimiz ülkelere ne gibi jestler yapabileceğimizi soruyor.Önceden hazırlıklıyım, önerilerimi nefes almadan sıralamaya başlıyorum, bu arada arkadan kulağıma eğilerek, "Senin niyetin jest diye Başbakan'a vatanı sattırmak mı ulan?" diye fısıldayan Basın Müşaviri'ni, "Kıskanma n'olur, çalıştır kafayı senin de olur" diyerek fena halde haşlıyorum!Anlıyorum ki, arz ettiğim jestlerle Müşavir'in altını oyum oyum oyuyorum, önerilerimi sıralarken boş durmuyor, bu arada anneciğimle babacığımın önündeki muzları büyük bir saygıyla soyuyorum.Gün yavaş yavaş ağarıyor. Hasedinden bana hâlâ yiyecekmiş gibi bakan yan koltuktaki meslektaşımın omuzuna yol istemek için vuruyorum, kafamda takkem, kolumun altında seccadem, tam Başbakanımın önünde namaza duruyorum. Bütün yolcuların duyacağı sesle yanık yanık dualar okuyorum, yalakalığın kitabını gergef gergef dokuyorum.Ne fark eder ki, varsın olmasın niyet, varsın olmasın aptes... Dualarıma eşlik ediyor meslektaşların bulunduğu bölgeden gelen toplu ses: Pes ulan! Yalakalığın bu kadarına vallahi de pes, billahi de pes! Fahrüddin Fidan. ANA Uçağı. Washington semaları... m.asik@milliyet.com.tr Yol notları...