Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Çarşaf getir giyeyim, Baykal’a görüneyim Şu medyanın önünde, CHP’ye gireyim
Çarşafa bürünürsün, partide görünürsün,
Altıoklu rozetle, ne de ‘laik’ görünürsün”
CHP lideri Deniz Baykal’ın çarşaflı hanımları CHP rozeti takarak partiye kaydetmesi karşısında Rıfat Yörük dayanamamış, “Karpuz getir yiyeyim” türküsünü yukarıdaki şekilde yeniden düzenlemiş...
Olay karşısında etkilenmemek olası değil!
Deniz Baykal olaya edebi bir açıklama getirmeyi de ihmal etmemiş...
- Örtülü kadınlar zincirlerini kırıyor, diyor Fikret Bila’ya dün...
Doktor Seda Türköz soruyor:
- Kadınlar örtünme ile ilgili zincirlerini Mustafa Kemal’in devrimleri ile kırmadılar mı? MSP, Refah, Fazilet, AKP kadınları tekrar zincirlemeye çalışıyor diye isyan etmiyor muyuz? Şimdi bu ne lahana turşusu?
Baykal, “CHP’nin ilkelerini, değerlerini içine sindiren herkes, giyim kuşamı ne olursa olsun CHP’de siyaset yapma hakkına sahiptir” diyor...
Ne güzel... Peki yarın AKP kalksa da:
- Öyleyse gelin milletvekili ve memurlara yönelik türban ve çarşaf yasağını birlikte kaldıralım, derse ne yanıt verecekler?
* * *
Yerel seçimlere 4.5 ay kaldı. CHP yatıyor. Belediye başkan adayları 20 Aralık’taki program kurultayından sonra açıklanacakmış. Yani, seçime 3 ay kala... Bu kadarcık sürede adaylar ekip oluşturacaklar da, yerel projeler hazırlayacaklar da, halka anlatacaklar da, oy toplayacaklar öyle mi? Yoksa anlatacak bir şeyleri olmadığından mı umudu çarşafa bağladılar? Eğer öyleyse çarşaflama kaçınılmaz...

Haberin Devamı

Erdoğan talimat vermiş, Washington’da 20 milyon dolarlık cami yaptırıyormuşuz.
İyi fikir... IMF ile görüşmeleri artık orada yapar, sadakamızı alırız...
Haldun Ertem

Ahmet niye Türk?
DTP Genel Başkanı Kürt kökenli Ahmet Türk’ün soyadı neden Türk’tür? Nagehan Alçı bu hafta Akşam’daki röportajında Ahmet Türk’ün soyadının öyküsünü de kendi ağzından aktarıyor.. Özetle.. Ahmet Türk’ün babası Hacı Sinan, bir oduncuymuş... Aşiret reisi Hüseyin Kenco, ölmeden tüm mal varlığını Hacı Sinan’a bırakmaya karar verir.. Ama bir şartı vardır; büyük kızı Türkiye ile evlenmesi... Hacı Sinan bu şartı kabul eder. Türkiye ile evlenir. Soyadı kanunu çıktığında da Türk soyadını alır. Böylece Ahmet Türk’ün annesinin adı Türkiye Türk olur... Ahmet’in adı da Ahmet Türk...

Haberin Devamı

Kadıköy’de nikâh
Pazar akşamı Kadıköy Nikâh Dairesi’nde Kanal 24 spikeri Seda Selek ile TGRT spikeri Tunç Arslanalp’ın nikâhında bulunduk. Yenilenen Kadıköy Nikâh Dairesi, temiz, çağdaş, içaçıcı bir mekan haline getirilmiş. Nikâh memuresi Sevil Koçak hanım olağanüstü zarif ve espriliydi. Kimi birçok nikâh dairesini biliyoruz.. Nikâhlar birbiri üstüne geliyor, konuklar birbirine karışıyor, nikâh memuru ve yardımcıları dökülüyor, salon pis kokuyor... Kadıköy Nikâh Dairesi’nin diğerlerine örnek olmasını diliyoruz... Arslanalp çiftine mutluluk diliyoruz...

Atatürk’le savaş
Kadıköy’deki bir ilköğretim okulunda 14 Kasım 2008 tarihinde yapılan seviye belirleme sınavında, Sosyal Bilgiler Testi’ndeki (A kitapçığı) 11. soru şöyle bir metinle başlıyor:
“Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İngilizler Samsun’u işgal etti. Samsun halkının işgali kabullenmeyip düşmanla savaşması üzerine Osmanlı Padişahı Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a gönderdi. Ondan, halkın işgale karşı koymasını, işgali engellemesini istedi. Mustafa Kemal Samsun’a çıktığı gün Ulusal Mücadele’yi başlattı. Halkı, bağımsızlık düşüncesi etrafında birleştirerek düşmanla savaşılmasını sağladı.”
Sınavda bu metin verildikten sonra metne göre sorular soruluyor...
Görülüyor ki, Atatürk’e karşı yürütülen psikolojik savaşta hayli mesafe alınmış...
Malum... Vahdettincilere göre Atatürk’ü Samsun’a Vahdettin göndermiştir! Bu yalan son görüşmede Vahdettin’in Mustafa Kemal’e söylediği şu sözlere dayandırırlar:
“ Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin!”
Vahdettin’in böyle konuştuğunu bizzat Atatürk söyler. Ama Atatürk’ün sözlerinin devamı vardır. Der ki:
“Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor?... Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, eğilimlerini, sahtekârlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim? Memleketi kurtarmak lazımdır; istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim: Vahdettin demek istiyor ki, hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yola getirirsem, Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri C.3 s.99) Nitekim Atatürk’ü Samsun’a ayak bastıktan üç hafta sonra geri çağıran da, idam kararını onaylayan da, İngilizlere ülkeyi peşkeş çeken de aynı kişi, yani Vahdettin’dir.
Ne var ki Ata’nın sözlerinin ikinci kısmı kasten hep ıskalanır... Büyük yalan sürdürülür...