Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yetkili makamlar günübirlik açıklama yapıyor...

Şu kadar PKK’lı etkisiz hale getirildi... Bu kadar örgüt üyesi öldürüldü...

Rakamlar yükseldikçe yüreklerin soğuyacağı, şehit acılarının dineceği mi düşünülüyor? Yanlış yapılıyor.

Bu rakamlar yetimleri teselli etmez.

Daha çok ölüm kimseyi mutlu etmez. Üstelik öldürme de sorunu tek başına çözmüyor. Bir ilçede 8 - 10 gün süren sokağa çıkma yasağı bitiyor, birkaç gün sonra tekrar konuyor. Çünkü arka kapıdan kaçan teröristler üç gün sonra tekrar eski yerine dönüyor. Ya da öldürülenlerin yerini yenileri alıyor.

Haberin Devamı

Bu gençlere onları yaşama bağlayacak eğitim, iş, aş umudu verebiliyor musunuz? Bölgede ekonomik düzelme sağlayabiliyor musunuz? Erzak ve kömür dağıtmaktan ibaret sadaka ekonomisi yerine daha onurlu bir üretim vaat ediyor, halkı daha huzurlu bir geleceğe ikna edebiliyor musunuz? Mesele o!

Çözüm süreci yanlıştı. Bu süreçte PKK’nın meşrulaştırılarak şehirlere inmesine göz yumulması yanlıştı. Peşinden devreye Kandil’in kanlı hayalleri girdi. Belli ilçelerde gençler hendek kazıp barikat kuracak, halk direnecek, bu yoldan sözde öz yönetime geçilecekti!

Yanlışlar ve savaştan kazanç umanların hesapları üst üste geldi, işler iyice çıkmaza girdi.

Bundan sonrası mı? Sorunu önce Meclis’te konuşmalı. Bir de bunu deneyelim!

DOST

Ülkemizde bir gazetenin, üstelik de yerel bir gazetenin bir asır ayakta kalabilmesi neredeyse mucizedir. 25 Aralık 1918’de, Adana’nın işgalinden sadece 5 gün sonra çıkan, işgale karşı mücadeleyi başlatan... Atatürk’ün ilke ve devrimlerini o tarihten bugüne ödünsüz savunan, üç gün sonra 98 yaşına basacak olan Yeni Adana gazetesi işte böyle bir mucizenin simgesidir. Ahmet Remzi Yüreğir’in kurduğu, “Milli Mücadele’nin başlangıcından bu yana yaşayan tek Kuvayi Milliye gazetesi” olan Yeni Adana’yı bugünlere kadar eğmeden - bükmeden - yılmadan - korkmadan getirenler ile... Gazeteyi sahiplenip ayakta kalmasında büyük pay sahibi okuyucularını gönülden kutluyoruz...
İsrail yine dost ve müttefik ilan edildi!
Dış politikayı artık strateji ve diplomasi değil çarkıfelek belirliyor galiba!
Akif Kökçe
HEDEF
Başbakan Davutoğlu kuşkusuz aynı zamanda edebi yetenekleri olan bir siyaset adamı. Konuşmalarında edebi ve şiirsel çizgiler kendini hissettiriyor. Örneğin AKP Gençlik kongresindeki şu özleri:
“Sizlerin çehresinde Çanakkale’de şehit olmak için yürüyen aziz gençlerin şehitlik aşkını görüyorum”
Davutoğlu günün birinde gençlere:
- Sizlerin çehresinde Nobel ödülü alan Prof. Aziz Sancar’ın bilim aşkını görüyorum... Bu yıl kaybettiğimiz Yaşar Kemal’in edebiyat aşkını görüyorum, Doktor Gazi Yaşargil’in tıp aşkını, Fazıl Say’ın müzik aşkını görüyorum vb... diye konuşacak mı? O günü bekliyoruz...
Dünya yansa!
* Katar’da 3 bin personelin görev yapacağı bir askeri üs kurmamızın sebebi nedir?
* Başika’ya asker gönderme kararını kim aldı? Irak’ın izni olmadan oraya asker gönderilemeyeceğini kimse hatırlatmadı mı?
* Başbakan Davutoğlu Musul’dan asker çekmeyeceğiz derken aynı gün Dışişleri neden asker çekileceğini açıkladı? Dışişleri başka merkezden mi emir alıyor?
* İsrail’le ilişkileri kesmemize sebep olan şartlar düzelmeden neden tekrar dost olduk?
* İncirlik üssü konusunda ABD ile hangi koşullarla mutabakat yapıldı?
* Türk hava sahasını NATO uçaklarının koruması egemenlik ilkesiyle bağdaşıyor mu?
* Rus uçağı düşürüldükten sonra neden Moskova ile temas yerine NATO’ya gidildi?
* O gün Cumhurbaşkanlığı Rus uçağı düşürüldü derken Genelkurmay neden milliyeti bilinmeyen bir uçak düşürülmüştür açıklaması yaptı? İki kurum farklı kaynaklardan mı bilgi alıyor?
* ABD ile IŞİD’e karşı kurulan koalisyon içinde yer alırken Suudi Arabistan’ın kurduğu “İslam ittifakı” içinde neden yer alındı? TSK Suudilerden emir mi alacak?
Bunlar her vatandaşın merak ettiği sorular. Ancak bu soruları merak etmeyenler de var.. Başında CHP yöneticileri geliyor? Sormuyor, sorgulamıyorlar. CHP’de dış politikadan anlayan kim varsa tek tek temizlendi? İnsan merak ediyor; yoksa amaç AKP - ABD politikalarını denetimsiz bırakmak mıydı?
* Birçokları yiğitçe ölmeyi göze alır da uğrunda ölmeleri istenen davanın değersiz bir dava olduğunu söylemeye, dahası düşünmeye bile cesaret edemezler...