AKP’li Anakent Belediyesi İstanbul şehrini hallaç pamuğu gibi atıyor... Önüne gelen yeri satıyor, dilediği yeri kimseye sormadan pazarlıyor. Mimar Oktay Ekinci bir çağrıda bulunuyor:
- CHP’li belediye başkanları bir masanın çevresinde bir araya gelmeli, bu kent bizden de sorulur demeli, sahip çıkmalıdır...
Oktay Ekinci diyor ki:
- İstanbul’un büyük belediyeleri CHP’nin elindedir... Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş, Avcılar ve Şişli, İstanbul nüfusunun neredeyse yüzde 40’ını oluşturuyor. AKP oylarını çevre ilçelerden toparlıyor. Ama Haydarpaşa Garı, Karayolları Arazisi, Dubai Kuleleri gibi kent merkezindeki alanları halka sormadan kendi bildiği gibi düzenliyor, istediği gibi pazarlıyor. CHP’li belediye başkanları kendi bölgelerindeki büyük projelere müdahil olmalıdırlar. Örneğin Kadıköy Belediyesi Haydarpaşa Projesi’ne karşı tavrını ortaya koymalıdır. Diğerleri de öyle...
Ekinci haklıdır... CHP önümüzdeki seçimlerde iddialı olmak istiyorsa kente sahip çıkmalıdır. Bu seferberlikte eşgüdümü sağlama görevi de CHP İl Merkezi’ne düşüyor...
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nı dinleyen Kraliçe Elizabeth, “Türkiye’nin çağdaş yüzü” demiş.
Bundan “Türkiye’nin çağdaş olmayan yüzü de var” anlamı çıkmaz mı?
Haldun Ertem
TMSF’nin yatları
“Uzanlara ait ultra lüks 2 yat, TMSF yetkililerince 2 yıl tepe tepe kullanıldı. Masraflar kamuya yazıldı.
TMSF yetkilileri el koyup Marmaris’e demirledikleri 2 yatı 5 yıldır satamadı. Bakım masrafları devlete yüklendi. Bu yetmezmiş gibi TMSF’ciler yatla özel geziler düzenleyip keyfini çıkardılar..
Bu satırları Sözcü’de Mehmet Şehirli yazdı... Gazetenin manşet haberiydi... Acaba TMSF bir açıklama lütfetmeyecek mi?
Kızılay heyulası
Eskiden Kızılay’da, semte adını veren hoş bir binası vardı Kızılay’ın... 10 yıl kadar önce yıkıldı, yerine mimarlık garibesi devasa bir bina dikildi. Ve dikildiğiyle kaldı. Yıllardır Ankara’nın göbeğinde bomboş durur... Gelen geçen herkesin dikkatini çeker. Binanın neden boş durduğu merak edilir. Bu konudaki merakları Kızılay yetkililerine aktardık. Giderdiler:
“Biz Kızılay olarak orayı Yap - İşlet - Devret yöntemiyle ihaleye çıkmıştık. İhaleyi kazanan Beğendik şirketi binayı tamamlamak üzereyken 2001 krizi patlak verdi. Beğendik yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelince biz tahliye davası açtık, onlar da o ana kadar yaptıkları masraflar için bize karşı dava açtılar. Sonra bu davalara Beğendik’in inşaat için kredi aldığı İş Bankası’nın açtığı davalar eklendi. Sonuçta olay hukukçulara tez konusu olacak boyutlara vardı. Binanın davalar nedeniyle kullanıma açılamaması yüzünden yıllık kaybımız yaklaşık 7 milyon dolar. Şu ana kadarki toplam kaybımız 50 - 60 milyonu geçti. Ancak avukatlarımız artık sona gelindiğini, davanın en geç iki - üç ay içinde sonuçlanacağını söylüyorlar. Dileriz öyle olur. Böylece hem biz ciddi bir gelire kavuşmuş hem de Ankaralılar o hoş olmayan görüntüden kurtulmuş olurlar.”
Sağlam’a dayak
Antalyalı turizmci Ertuğrul Sağlam’ın polisler tarafından dövülmesi olayıyla ilgili olarakBaşbakanlığın yaptığı şu savunmaya bir bakar mısınız:
“Adıgeçen şahsın topluluk içinde yüksek sesle sayın Başbakanımıza yönelik ağır hakaret ve tahrik içeren ifadeler kullandığı, bunun üzerine kendisine karşı arzu edilmeyen tepkilerin oluşmasını engellemek maksadıyla Başbakanlık koruma görevlilerinin şahsı topluluktan uzaklaştırmak için mühadale ettiği anlaşılmıştır.”
Demek ki neymiş? Etraftaki vatandaşların Ertuğrul Sağlam’a tepki göstermeleri... Belki de daha ileriye gidip dövmeleri ihtimali varmış... Korumalar bunu önlemek için devreye girmiş!
Peki sonuç?
Okurumuz Ercan Bey dün geçtiği notta bu savunmayla ilgili iki basit soru soruyor:
“Korumalar devreye girmeseydi Ertuğrul Sağlam’ın vatandaşlardan yiyeceği dayak acaba polislerden yediği dayaktan daha mı fazla olacaktı? İkinci sorum da şu; korumalar, Başbakanı protesto eden kişiyi biz varken vatandaş ne hakla dövebilir? Bizim görev sahamıza! nasıl müdahale edebilir, diye düşünmüş... Bu memlekette adam dövülecekse sadece biz döveriz, vatandaş kendi işine baksın, bizim işimize karışmasın düşünceyle hareket etmiş olamazlar mı?”
* Soru: Dünyanın hangi ülkelerinde bir siyasetçi smokin giyerse olay olur?
Yanıt: Kılık kıyafetin sığ siyasetle bire bir ilişkisi olduğu ülkelerde...
Ahmet Nedim
Cumhurbaşkanı
Avukat Rahmi Kumaş diyor ki: “New York Cumhuriyetçi Senatörü Kenneth Keating’in şu sözünü bu günlerde çok sık anımsıyorum:
‘Roosevelt bir adamın, Truman ise herhangi bir adamın başkan olacağını gösterirken, Eisenhower ABD’de başkana gerek olmadığını kanıtlamıştır...”
Bu yaklaşımı Türkiye’ye uyarlarsak:
Abdullah Gül kısa zamanda sergilediği icraatla bu ülkede cumhurbaşkanına gerek olmadığını kanıtlamıştır...”
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025