12 Eylül cuntasının lideri Kenan Evren ve Konsey Üyesi Tahsin Şahinkaya’nın savcılar tarafından ifadeleri alındı. Evren’in ifadesine evinde, Şahinkaya’nın ifadesine hastanede başvuruldu.
Ama şu garip değil mi?
Darbe yapmış kişilerin ifadesi evinde alınırken...
8 yıl önce darbe yapacakları iddia edilen subayların ifadesi savcılıkta alınıyor ve derhal hapse atılıyorlar.
30 dolayında general şu sırada “darbe yapacaklardı” iddiasıyla hapiste.
Ayrıca...
12 Eylül cuntasının darbede ve sonrasında görevlendirdiği sivil ve asker kişilerin ne ifadesi alınıyor ne haklarında dava açılıyor ama...
“Olmamış” darbede görev alacakları iddia edilen subaylar hapis yatıyor...
Balyoz sanıklarının büyük çoğunluğu “Darbe Planı”nda adları geçtiği için tutuklu. Hiçbir belgede imzaları yok. Sadece görevlendirilmiş görünüyorlar. Üstelik o görevi kabul ettiklerine ilişkin bir belge de mevcut değil. Ama bütün bunlar 170 emekli ve muvazzaf subayın ömürlerinin son ve güzel yıllarını hapiste geçirmelerini önlemiyor.
Geçiyoruz eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a... Balyoz sanıklarının hiçbirinin belgelerde imzası yok, dedik... Büyükanıt’ın 27 Nisan muhtırası altında imzası var. Ancak Başbakan dün “27 Nisan’ın muhtıra olmadığını” açıkladı. Son günlerde Büyükanıt neden yargılanmıyor yollu eleştiriler duyuluyordu. Başbakan bu açıklamayla yargının önünü kesti. Büyükanıt’ı korumaya aldı. Demek iktidarla anlaşma yapılırsa darbecilik görmezden gelinebiliyor da... Aklın ve mantığın zor alacağı işler bunlar...
Türkiye diniyle, kültürüyle, lider sultalı siyasetiyle
tam bir Ortadoğu ülkesi...
E hal böyle olunca Tayyip Erdoğan neden diğer Ortadoğu liderleri gibi 30-40 yıl iktidarda kalmasın?
Haldun Ertem
CHP’nin vizyonu
Seçimlerden hemen sonra Anayasa değişikliği gündeme gelecek... AKP hangi maddelerde ne gibi değişiklik düşündüğünü sır gibi saklıyor. CHP ise bir Anayasa vizyonu açıkladı...
Bu Anayasa Vizyonu’nun girişinde şu satırlara rastlıyoruz:
“Yeni Anayasa, yalnızca Anayasa yapımı ile görevli olacak bir ‘Anayasa Meclisi’ tarafından yapılmalıdır.
Anayasa Meclisi’nin oluşumunda baraj olmamalı, böylece Anayasa yapım sürecinde siyasi partilerin adil temsili sağlanmalıdır...”
Profesör Süheyl Batum Anayasa Meclisi için önce bir kanun çıkarılması gerektiğini, bu kanuna göre, tüm toplumun dengeli temsil edildiği bir Meclis oluşturulmasını öngördüklerini söylüyor.
Peki eğer AKP, CHP’nin Anayasa Meclisi önerisini kabul etmezse ne olacak?
Prof Süheyl Batum: “O takdirde kararı Genel Merkez verir” diyor.
Bakınız 2002 yılı Kasım ayında zamanın Başbakanı Gül aynı konuda neler söylüyor:
- Anayasa değişikliği büyük bir uzlaşma içinde yapılır. Uzlaşma Komisyonu kurulur. AKP ve CHP o komisyonda eşit sayıda temsil edilir. Meclis gündemine üzerinde anlaşmaya varılan konular getirilir.. (Meclis’te o gün iki parti vardı)
O günlerde henüz AKP’ye girmemiş olan Prof. Zafer Üskül de şöyle demişti:
- Anayasa toplumun bütün kesimlerinin mutabakatıyla yapılmalı. Önce 150 kişilik bir Kurucu Meclis kurmalı. Bu Meclis’i barajların olmadığı adil bir seçim sistemiyle halk seçmelidir...
Katılımcı bir Anayasa ancak böyle yapılır... Bizce CHP adil seçilmiş bir Kurucu Meclis’te ısrar etmeli... Aksi halde birlikte çalışmaya girmemeli. O takdirde AKP’ye sadece figüran olur.
Yargıda vesayet
Yargıtay’dan sonra Danıştay Başkanlığı seçiminde de HSYK tarafından yeni seçilen üyelerin etkisi kendisini gösterdi. Mustafa Birden’den boşalan Danıştay Başkanlığı için yapılan seçimi, ismi bir dönem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın müsteşarlığı için de geçen Hüseyin Karakullukçu kazandı. Sonucu Bülent Arınç büyük coşkuyla karşıladı. Yargıtay Başkanı gibi Danıştay Başkanı da onun arkadaşı çıktı. Yargıtay gibi Danıştay da en tepe noktadan iktidara bağlandı.
Yetmez ama evet’çilere... Bilumum libhoşlara soralım... Yargı vesayetten kurtuluyor mu? Sizin için vesayetten kurtuluş iktidar partisinin emrine girmek midir?
Hekim
Hekimleri muayenehanesiz bırakmak için çabaladığı görülen Sağlık Bakanlığı neyin peşinde? Liberal bir düzende muayenehanenin ne sakıncası var?
Bir hekim dostumuz bu soruya şu yanıtı veriyor:
“Hekimlerin serbest çalışma hakkını ellerinden alıp onları sağlık tekellerinin zincir hastanelerinde ucuz işgücü olarak çalışmaya mecbur bırakmak istiyorlar...”
Hekimler 26 Haziran Pazar günü hastalarıyla birlikte Tünel’den Taksim’e kadar yürüyüş yapacaklar. İktidara karşı mesajlarını orada sıralayacaklar...
Tayyip Erdoğan, “27 Nisan muhtıra değildi” demiş... Doğru. 27 Nisan muhtıra değil, AKP’nin oylarını patlatma operasyonuydu!
* * *
Savcılar Evren ve Şahinkaya’ya, “Darbe için ABD’den icazet aldınız mı?” diye sormuşlar... “Our boys” icazet almaz, talimat alır!
Fahrettin Fidan
Açıkça
Bizlere sık sık duyuru gelir:
- Falanca kuruluş şu gün şu saatte filanca yerde basın açıklaması yapacaktır...
O basın açıklamasında ne açıklandı?
Kimsenin haberi olmaz.
Çünkü gazete ve ajansların çoğu oraya muhabir yollayamaz.
O zaman ne yapmalı?
Basın açıklamasını yapan kuruluş, açıklamanın bir özetini aynı gün gazete ve ajanslara geçmeli ki... Biz de okurumuza aktarabilelim... Yoksa açıklama havaya karışır. Nitekim çoğunlukla da öyle oluyor.
İkinci öneri.. Basın açıklamaları mümkün olduğu kadar erken saatlerde yapılmalı ki... Gazeteler ve televizyonlar konuyu işlemeye, genişletmeye, gerekiyorsa resimlemeye vakit bulsunlar.