Tercüman Genel Yayın Müdürü Ufuk Büyükçelebi sabahın erken saatlerinde evinden alınıp kelepçelenerek götürülüyor... Sanılıyor ki, büyük bir suçu var ve her an kaçabilir! Üç gün sonra serbest bırakılıyor.. Gözaltında kendisine sorulan soru:
- Telefonda devlet büyüklerine neden küfrettin?
Telefonda konuşan iki kişinin üçüncü şahıslar hakkında kullandığı sıfatlar suç olabilir mi? Avukat Turgut Kazan:
- Böyle bir soruyu sormak bile ayıptır, diyor, üstelik bu bir darbe soruşturması...
Meslektaşımızın başka ağır suçları da varmış!.. E.Org. Tolon’la konuşmuş bir defasında. Üstelik bir de eski İÜ Rektörü Kemal Alemdaroğlu’yla röportaj yaparken çekilmiş fotoğrafı ele geçmiş!
Anlaşılıyor ki Ufuk’un kelepçelenerek gözaltına alınma sebebi telefonda büyüklerine saygısızlık etmesidir. Bu yüzden iktidara bağlı güçler tarafından eşinin, dostunun, çoluğunun çocuğunun gözünde küçük düşürülerek cezalandırılmıştır.
Basın örgütlerimiz, barolarımız sus pus... Korku dağları sarmış durumda. Haklılar... Telefonda konuşurken ağzınızdan çıkan bir söz, iktidarın hoşlanmadığı biriyle çekilmiş bir fotoğrafınız bile kelepçelenerek götürülmenize yol açıyorsa, korkacaksınız. Zaten bütün bunlar da olup biteni görmezden gelemeyecek kadar duyarlı insanları korkutup sindirmek için yapılıyor. Ufuk Büyükçelebi ucuz atlattı sayılır. İçeri atılıp aylarca suçunu öğrenemeden yatanlar, işadamı Kuddusi Okkır gibi ancak ceset haline geldikten sonra dışarı çıkabilenler de var... Demokrasi ve hukuk askeri darbe dönemlerinde dahi böylesine ayak altına alınmamıştı...
Erdoğan, “Yanımda sakallı, bıyıklı çalıştırmam” diyen Rahmi Koç’a, “Bunlar ayrımcılığın ta kendisidir” demiş.
Eşi başörtülü kişilere pozitif ayrımcılık yapmıyor olsa insanın bu sözü alkışlayası geliyor...
Niyet ve kısmet
“Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu ileri sürülen günlüklerde cümlelerin ‘yapacaktık, edecektik’ gibi niyet ekleriyle bittiğini kaydeden yazar Memduh Bayraktaroğlu, annesinden duyduğu bir fıkrayı anlatıyor:
Kadın ölü kocasının başında “Ah benim sarı mesli kocacığım” diye ağlıyormuş... Yakınları kadının yanına gelip:
“Hanım... Senin kocanın hiçbir zaman mesi olmadı ki, sarısı olsun” demişler... Kadın ağlamasını sürdürmüş:
“Alacağım’ derdi, ‘alacağım’ derdi”...
AİHM ürkütür mü?
Ergenekon’da gözaltına alınıp ölüm döşeğinde serbest bırakılan Kuddusi Okkır’ın eşi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğini söylüyor.
Kimi ürkütür bu haber? Diyelim ki AİHM Okkır’a uygulanan adaletsizliği onayladı, Türkiye’yi para cezasına mahkûm etti. Cezayı kim ödeyecek: Devlet.. Yani siz, biz... Geçmişte bir ara bu cezaların haksız muamele uygulayan devlet görevlilerine ödetilmesi düşünülüyordu... Eğer öyle olsa hukuka doğru bir adım atılırdı. Ama iktidarlar devlet görevlilerini karşılarına almaya korktular. Cezayı hâlâ vatandaş ödüyor.
AB çıkar çetesi
Avrupa Parlamentosu’nun 21 Mayıs 2008 tarihli Türkiye Raporu’nun 23. maddesi aynen şöyle:
“...Encourages the Turkish authorities to resolutely pursue investigations into the Ergenekon criminal organisation while closely adhering to the principles of the rule of law, to fully uncover its networks reaching into the state structures and to bring those involved to justice.”
Yani:
“Avrupa Parlamentosu, Türk makamlarını, kanun hâkimiyeti ilkesine sıkıca bağlı kalarak, Ergenekon cinayet örgütü ile ilgili soruşturmasını kararlılıkla sürdürmeye, bu örgütün devletin yapılanmasının içine sızmış bulunan şebekesini tümüyle ortaya çıkartmaya ve bu işlere karışmış olanları adalete teslim etmeye teşvik eder...”
Görüldüğü gibi.. Henüz iddianame bile hazır değil ama... Avrupa Parlamentosu Ergenekon’un bir cinayet örgütü olduğuna karar vermiş... Şebekeyi saptamış. Hükümeti, devletin içine sızmış şebekeyi ortaya çıkarmaya ve adalete teslim etmeye çağırıyor.
Aynı Avrupa Birliği, AKP hakkındaki kapatma davasında ise Anayasa Mahkemesi’ne baskı yapıyor, kapatma kararı verildiği takdirde AB ile ilişkilerin kopacağından dem vuruyor, yargıyı tehdit ediyor. Muhalifleri ezdirmek için kumpas kurulmasına omuz verirken, işbirlikçileri kurtarmak için uğraşıyor. O yüzden falanca konuda yargı çalışsın buyuruyor, filanca konuda çalışmasın diye bastırıyor. AB’nin çıkarları söz konusu olunca ilkeleri yok oluyor. Bir sahtekârlar şebekesi ki, sormayın...
Kuzey Irak’la “sınır ötesi operasyon gücü” sınanan TSK’nın şimdi de “sinir ötesi operasyon gücü” sınanıyor...
Gülhan Elmas
Seyhan’dan uyarı
CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) gereği Ergenekon operasyonu kapsamında el konulan bilgisayarlardan back-up (yedekleme) yapılarak zanlı ya da avukatlarına teslim edilmesi gerektiğini söylüyor: “Yedekleme olmazsa, ortaya atılan suçlamaların hepsi düşer. Zira bilgisayarlara geriye dönük olarak, istenilen tarihlere ait yerleştirmeler yapılması mümkündür” diyor.
Cumhuriyet’in bu ilginç haberine göre son gözaltılarda bu yöntem uygulanmadı...