Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Yüksek Mühendis Vahit Ertur, belli ki vatandaşlık bilincine sahip, sorumluluk duygusu yüksek bir yurttaşımız...
Geçenlerde para yatırmak için İş Bankası Karaköy Şubesine gidiyor Vahit Bey... Beklerken orada bazı müşterilerin sigara içtiğini, küllerini de sehpalardaki kül tablalarına döktüklerini görüyor. Şube Müdür Yardımcısına çıkarak 5 kişiden fazla eleman çalıştıran işyerlerinde sigara içmenin yasak olduğunu hatırlatıyor. Şube Müdür Yardımcısı:
- Efendim o kural kamu kurumlarında geçerli. Biz özel bankayız, diye yanıt veriyor.
Vahit Ertur konuyu bir şikayet mektubuyla İş Bankası Genel Müdürlüğü'ne yansıtıyor. Kendisine İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Erkut Işıl imzasıyla gelen yanıtta, "sigara yasağının `Kamu kurum ve kuruluşlarında' geçerli olduğu" bildiriliyor. Vahit Ertur yasayı inceleyince görüyor ki... Durum farklı... Yasaya göre sigara yasağı:
"Kamu hizmeti yapan tüm kurum ve kuruluşları"
kapsamaktadır. Sonuçta özel olsun, kamu olsun bütün bankalar bu yasağa uymak zorundadır. Ancak Vahit Bey İş Bankası'na durumu anlatamayacağını anlamıştır. İşin peşini bırakmaya da niyetli değildir. Ne mi yapar? Bu defa İş Bankası'nı Rekabet Kurulu'na şikayet eder. Yazdığı dilekçede, özel bankaların sigara içilmesine izin vererek kamu bankalarına göre avantaj sağladığını ve konunun haksız rekabete girdiğini anlatır. Mantık doğrudur. Ancak "haksız rekabet" doğrudan Rekabet Kurulu'nun konusu değildir. Buna rağmen Rekabet Kurulu konuyu inceliyor. Vahit Bey'e bir yanıt verecek. Ve belli ki Vahit Bey alacağı yanıt ne olursa olsun mücadeleyi bırakmayacak.
Bu mücadelede kendisini destekliyor, sigara meraklısı bir azınlığı memnun etmek için sigara içmeyen çoğunluğu duman altında bırakan özel bankaları sigara yasağına uymaya davet ediyoruz. Vatandaş da kapalı yerde dumansız yaşama hakkını savunmalı, özel banka şubelerinde gereken tepkiyi göstermeli.

Talabani ile Barzani, Kuzey Irak'ta bir "Kürt Federasyonu" kurulmasını öngören anlaşmayı ABD'de imzaladılar. Güneydoğumuzda yeniden bir Kürt devletinin temeli atıldı.
Ruslar S - 300'leri bugün yarın Kıbrıs'a taşıyacak.
Suriye ile ipler iyice gerildi.
Yunanistan çevremizi saran hemen tüm ülkelerle bize karşı anlaştı.
Üniversiteler türbanı tartışmaktan eğitim sorunlarına vakit ayıramıyor.
Sağ partiler türban konusunda Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı cephe oluşturuyor. DYP ile ANAP, Anayasa'yı savunacak yerde FP ile birlikte Anayasa'yı delmeye çalışıyor.
"Çeteler meselesini 20 günde çözemezsem Başbakanlık bana haram olsun" iddiasındaki Başbakan Mesut Bey, çözümsüzlüğün 400'üncü gününü yaşıyor...
Dürüst (!) Başbakan'ın sağ kolu, koltuk yolsuzluğuna, sol kolu çetelerle abi kardeş muhabbetine batmış durumda...
Muhalefet ne servetinin, ne Susurluk skandalının hesabını verebiliyor.
Özelleştirme adı altında ulusal servetin yağma ve talanı sürüyor.
Memur ve işçinin aldığı zamlar çoktan eridi.
Sol, kirli sağın peşine takılmış gidiyor.
Toplumun sırtına kene gibi yapışmış yağmacı ve vurguncuların kısa vadeli çıkarlarına dönük sağ siyaset, ülkeyi uçurumun kenarına getirip bıraktı.
Türkiye uçurumun kenarından nasıl kurtulacak?..
Zihinlerde yine o ucuz ve kestirme yanıt ampulleniyor:
Ordu gelir kurtarır...
Zor kurtarır...
Kendi aklıyla kendini kurtaramayanları uzun dönemde kimse kurtaramaz.
Türk halkı cesur bir özeleştiri yaparak,
Kendine yeni ve temiz bir yol çizemezse...
Kurtuluş hayaldir...

Eyüp Bey belli ki başkalarının bilmediği şeyleri bilmeyi seviyor... Çocukluk yıllarında en sevdiği oyunlar saklambaç ve hırsız polis olmalı. Görevimiz Tehlike dizisinin meraklı izleyicilerinden olduğunu söylemek için kahin olmaya gerek yok. Televizyon ekranlarında "Yeşil kontrolümüzde!" derken zevkten ağzını şapırdattığını dikkatli izleyiciler farketmiştir. Bu bağlamda Alaattin Çakıcı'yla ilişkiye girmekte istekli davrandığı söylenebilir.
Çakıcı ile ilişkiye girdiğini başkalarının zorlaması üzerine itiraf etti Eyüp Bey... Kısa süre önce "bir defa" konuştuğunu söylemişti. Önceki akşam 6 - 7 kez konuştuğunu söyledi. Kaç defa konuşmuşlarsa konuşmuşlar, maşallah abi - kardeş gibi olmuşlar. Çakıcı, Eyüp Aşık'a "Abi" diyor. O da ona doğrudan "Alaattin..." Eyüp Aşık ona kesinlikle yardım etmediğini söylüyor. Çakıcı'dan çetelere ve DYP'ye karşı tüyo almaya çalışmış. Yani Çakıcı'yı devlet kullandı mı, kullanmadı mı, tartışması sürerken Eyüp Aşık parti olarak Çakıcı'yı kullandıklarını itiraf ediyor. O arada Mesut Yılmaz'la Çakıcı'nın arasını düzeltmeye çalışıyor. Mesut Yılmaz adına arabuluculuk yapıyor. Çakıcı'yı bir kurum olarak kabul ediyor.
Eyüp Bey'in yüklendiği tehlikeli görev bir ses bandıyla dönüp kendisini ve Başbakan Mesut Yılmaz'ı vurdu. Ayıklayacak pirincin taşını...
Bantın çözümünü ve DYP'li Meral Akşener'i izlerken kafalarda kuşkusuz onlarca soru oluştu.
Eyüp Aşık kendisiyle çok usturuplu bir kısa konuşma yapan Kanal D spikerine:
- Bantı lütfen DGM'ye verin. Orada soruşturma açsınlar. DGM'de söylemek istediğim başka şeyler de var, demişti...
Meral Akşener haklı olarak:
- Eyüp Bey söyleyeceği şeyler varsa neden bugüne dek söylemedi? dedi ve Eyüp Aşık'ın Mesut Yılmaz tarafından gözden çıkarıldığı hissine kapılarak yukarıdaki sözleri tehdit anlamında sarfettiğini söyledi.
Tespit ilginçti...
Mesut Yılmaz ve Eyüp Aşık, Alaattin Çakıcı'ya "Yer değiştir" diye işaret göndermemiş olsalar bile... Diğer olup bitenler koltuklarını sarsmaya yeterli...
Bakalım nasıl sıyrılacaklar bu işin içinden. Ya da sıyrılabilecekler mi?..


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr