Açık Pencere Anayasa Mahkemesi yanında Yargıtay, Danıştay, YÖK, Genelkurmay, muhalefet, aydınlar, sivil toplum örgütleri, Milli Güvenlik Kurulu, Askeri Şûra, Cumhurbaşkanı, üniversiteler derken hemen tüm çağdaş ve demokratik kurumlarla küs ve kavgalı...Daha vahimi bu kavgayı derinleştirerek sürdürmeye kararlı görünüyor...Bir yandan da cumhurbaşkanını halka seçtiren Anayasa değişikliğini zorlamakla meşgul... Ne seçim kararı almış bir Meclis'in kanun bile çıkarmaması gerektiği... Ne yüzde 25 oy sahibi bir partinin Anayasa'nın en kritik maddelerini değiştirmesinin sakıncaları onu durdurabiliyor...Yapılacak değişikliğin Anayasa'nın tüm dokusunu bozacağı eleştirilerine o da katılıyor katılmasına... Ama çok komik bir önlem düşünüyor:- Önce cumhurbaşkanını halka seçtiren değişikliği yapalım. Daha sonra Anayasa'yı yeniden değiştirir, Çankaya'nın yetkilerini azaltırız...Kavga derinleştirilirken ciddiyetsizlik de berdevam... AB'nin, ABD'nin, mandacı aydınların ve din duygularından yakaladığı insanların desteğiyle gerilimi yükseltiyor Tayyip Bey... Türkiye'yi birbirine düşürecek bir kavganın adımlarını atıyor... Hayır ola... Başbakan'ın NTV'deki konuşmasını dinliyoruz. Fevkalade gergin bir yüz... Kasılmış adaleler... Anayasa Mahkemesi'ni demokrasi tarihinde görülmemiş sıfatlarla eleştiriyor... Cumhuriyet ve Anayasa'nın bir temel kurumundan "yüz karası" diye söz ediyor... Bir Başbakan ki: Amerikan uçaklarını hava sahamızı ihlali nedeniyle Washington'a nota vermişiz. Herhalde "Yalvarırım üzme beni" şarkısının notalarını vermişizdir... Başbakan'ın Anayasa Mahkemesi'ne yönelik ağır eleştirisine Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan önce baroların ve diğer hukuk kuruluşlarının anında cevap vermesi beklenirdi. Dün tek açıklama hukukçu Turgut Kazan'dan geldi... Kazan şöyle diyordu:"Yargı kararları eleştirilebilir. Ama siyasal mücadelenin hedef tahtası yapılamaz. Hele hele, Anayasa Mahkemesi kararı için, yüz karasıdır demek, tam bir yüz karasıdır..."Anayasa Mahkemesi bu vahim saldırıya karşı yalnız bırakılmamalıydı. Hukukçu vicdanı... İktidarı mutlu etmeyen! Kanaltürk, Kanal B ve Avrasya TV'nin muhabirleri "akredite" olmadıkları gerekçesiyle uzun süredir Başbakanlığa alınmıyordu. Bu çağdışı uygulamaya önceki gün yeni ve daha vahim bir boyut eklendi. Aynı kanalların muhabirleri Ankara Bilkent Otel'de yapılan Sayıştay'ın kuruluş yıldönümü törenine alınmadılar. Sebep? Başbakan da toplantıda konuşmacıydı... Sansüre mi isyan edersiniz? Misafirin ev sahibine yaptığı saygısızlığa mı? Yoksa bunu yapanların hâlâ sıkılmadan demokrasi nutukları atmasına mı? Sansür genişliyor ANAP ve DYP birleşti, 27 Mayıs'ta DP'yi yani Demokrat Parti'yi yeniden kurdular... Hayırlı olsun...Demokrat Parti deyince akla 1946'da CHP iktidarına karşı demokratik bir hareketin ilk kıvılcımı geliyor... Bu olayın bir başka yüzü daha vardır. Teoman Yazgan "Kendilerine yalan söylenen insanlara mektuplar" adlı kitabında anlatır...O günlerin Meclis zabıtlarına da dayanan Yazgan'a göre, Demokrat Parti hareketi aslında bir demokrasi kıvılcımı değil, toprak ağalarının topraklarını kurtarma hamlesidir...Adnan Menderes ve arkadaşları Meclis'te sakin sakin otururken 1945 yılı ocak ayında hazırlanan "Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu" tasarısı üzerine kıyameti koparmıştır. Refik Koraltan "Bu tasarının ruhu Ali'nin malını alıp Veli'ye vermektir" derken, Adnan Menderes "Ameleye toprak verdirmemek için elinden gelen gayreti sarf edeceğini" söyleyerek meydan okur. Kanun 45 yılı haziran ayında kabul edilir... Birkaç gün sonra Adnan Menderes ve üç arkadaşı (Celal Bayar, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü) ünlü "Dörtlü Takrir"i verirler. Bu takririn reddi üzerine dört milletvekili 7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti'yi kurarlar.Partinin ne kadar demokrat olduğu sonraki yıllarda Tahkikat Komisyonu gibi eşi görülmemiş anti demokratik uygulamalarda kendini gösterir... Türkiye'yi 27 Mayıs'a götürür. Özetle, DP'nin 1946'daki doğumu, demokrasi kılıfına sarılmış bir toprak kurtarma çabasıdır. Yeni DP'nin gerçekten demokrat olması dileğiyle... Demokrat Parti Hollanda televizyonunda yeni bir şov programı başlıyormuş... Üç böbrek hastası bir yaşlı kadını böbreğini kendilerine vermeye ikna edecekmiş... Organ nakli her ülkede sorun... Bu konuda geçenlerde kulağımıza gelen öneriyi aktaralım... Deniyor ki... Organ bağışlarından sadece daha önce organlarını bağışlayacağına dair belge vermiş kişiler yararlansın... Böylece organ bağışları teşvik edilsin.. Üzerinde durulması gereken bir öneri... m.asik@milliyet.com.tr Böbrek pazarlığı
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025