İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanacağı, çünkü Başbakan’dan torpilli olduğu söylenen Prof. Yunus Söylet’in seçimde aldığı oy oranı nedir? Yüzde 18...
Tuhaf ama gerçek... Bir aday sadece yüzde 18 oyla rektörlüğe atanabildiği gibi bazen daha da az oyla atanmış rektörlere rastlanıyor.
Seçimde birinci gelen Profesör Ali Akyüz’ün aldığı oy oranı da çok farklı değil; yüzde 19...
Konumuz aslında rektör seçimi değil... Seçimlerin saçmalığı... Örnekleri sürdürelim:
Tayyip Erdoğan 1994’te İstanbul Belediye Başkanlığı’nı yüzde kaç oyla almıştı?
Yüzde 22...
Ali Müfit Gürtuna 1999 yılında yüzde kaç oyla başkan seçildi?
Yüzde 27...
Bu kişiler yönetecekleri insanların çok çok bir çeyreğini temsil ediyor... Üniversiteler olsun kentler olsun küçük bir azınlığı temsilcisi tarafından yönetiliyor bu sistemde...
Böyle demokrasi olur mu?
Mimar Doğan Hasol dostumuz bu konuya canı sıkılanlardan.. Diyor ki:
- Bu tür seçimler iki turlu olmalı... İkinci tura iki aday kalmalı... O takdirde adaylardan biri en az yüzde 51 oy alacaktır... Bu şekilde çoğunluğu temsil edebilecektir...
Fransa gibi ülkelerde seçimler genellikle bu yöntemle yapılıyor... Eğer demokrasi istiyorsak bu yola gitmeliyiz... Belediye başkanı, rektör ve benzeri başkanlık görevleri için iki turlu seçimi tercih etmeliyiz. Ancak o zaman temsilde adaletten, demokrasiden söz edebiliriz...
TÜBİTAK Başkanı, “Gül, Atatürk’ten sonra bilim ve teknolojiye en çok önem veren Cumhurbaşkanımız’ demiş.
Gül’ün oğlunun internetten satış yapmasını veri olarak aldılar galiba...
Haldun Ertem
Arap dünyası...
Fıkra sevgili Mustafa Balbay’dan... Bush’a pabuç fırlatan El Zeydi ile ilgili...
Bağdat’ın yeni açılan büyük alışveriş yerlerinden birisinde bir kadın hızla tuvalete yönelmiş. Ancak yanlışlıkla erkekler tuvaletine girince bir görevli kapıda kadını tutmuş, uyarmış:
- Yanlış girdiniz, burası erkekler tuvaleti...
Kadın sormuş:
- İçerde El Zeydi mi var?
- Yooo, bunu nereden çıkardınız?
- Arap dünyasında başka erkek var mı?
Küba’da Atatürk
Küba gezisinden yeni dönen Tarık Erden dostumuz anlattı... Havana’nın ünlü Malecon Bulvarı’ndan geçerken yeşillikler içinde bir büst dikkatlerini çekmiş... Yaklaşıp bakmışlar; Atatürk... Altında da Türkçe ve İspanyolca: Yurtta Sulh Cihanda Sulh ibaresi... Meğer arka caddelerden birindeymiş büst... Getirip en mutena yere koymuşlar.. Üstelik Havana’da yaşayan ya da ölü başka hiçbir yabancı liderin büstü veya heykeli yokmuş... Eloğlu böyle anıyor Atatürk’ü.. Bizim Şam Büyükelçisi ise salona resmini koymuyor.. Bir de bahane; efendim büyükelçinin çalışma odasında varmış resim... Pöf!
Kral hediyesi...
Amerikan yetkililerine verilen hediyelerle ilgili yıllık açıklama yapıldı... Buna göre, Suudi Arabistan Kralı Abdullah ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a 165 bin dolar değerinde kolye, küpe ve bilezikten oluşan bir elmas takım hediye etmiş... Ürdün Kralı Abdullah’ın da benzer bir takım hediye ettiği, değerinin 147 bin dolar olduğu kaydediliyor.
Hediyeler Rice’ın şahsına verilmiş süs eşyası niteliğinde olmasına rağmen kendisinde kalmıyor. Yetkililerin hediye alması yasak olduğundan Hazine Dairesi’ne naklediliyor.
Bush ve eşine gelen 100 bin dolar değerindeki hediye de aynı işleme tabi tutulmuş.
Suudi Arabistan Kralı bilindiği gibi Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’e de hediye getirdi. Muhtemelen hediyeler eşleri içindi. Ancak Gül bu hediyelerin niteliğini açıklamıyor. Açıklanırsa getirene karşı ayıp olacağını öne sürüyor. Erdoğan da konuyla ilgili soruları yanıtlamıyor...
Eşlere hediye geldi mi? Ne geldi? Değeri nedir? Bu hediyelerin akıbeti ne oldu?
Amerika açıklıyor... Bizimkiler neden açıklamıyor?
Bizimki ikinci sınıf demokrasi diye mi?
KAÇAZNUNİ...
CNN’deki “Tarafsız Bölge” tartışmasının konusu “Özür dileme”... Deniz Bölükbaşı programda “Türkiye’nin çıkarları”ndan söz ediyor...
Oral Çalışlar yanıt veriyor: “Türkiye’nin çıkarlarını sadece siz mi temsil ediyorsunuz?”
Türkiye’nin çıkarı nedir gerçekten?
Neyin ülke çıkarına olduğunu nasıl saptayacaksınız? Deniz Bölükbaşı bir ölçü ortaya koyuyor:
- Aydınların özür dilemesi üzerine Ermenistan ve ABD’deki Ermeni diyasporasının sevincine bakın, neyin Türkiye’nin çıkarına olduğunu anlarsınız...
Stadyumda harem
Eski futbol hakemlerinden Gökhan Akman, geçen pazartesi günü sabah 09 sularında Esenler Belediye Stadına gidiyor.. Amacı pistte biraz koşup ter atmak... Ancak kapıdaki görevli yolunu kesiyor:
- İçerde bayanlar var, erkekleri almıyoruz...
Semtin hanımları sabah stadyumda yürüyüş yapıyormuş... Dikkat buyrun, burası yüzme havuzu değil stadyum... Ve içerde hanımlar yürüyüş yaparken erkekler alınmıyor. Harem selamlık uygulamasına geçilmiş... Emri veren mi? Belediye imiş... Pes...
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025