Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Asya ülkelerindeki ekonomik krizin Türkiye'de hissedilmemesini çoğunluk ekonomimizin sağlamlığına bağlamıştı... Derken bu sevincimiz de kursağımızda kaldı. Profesör Korkmaz İlkorur AD Business adlı dergide (başlığı yanıltmasın; dergi Türkçe) diyor ki:
- Türkiye ekonomisinde Asya Krizi'ni yaratan sorunların hepsi mevcut. Bizi bu ülkelerinden farklı kılan tek şey sıcak paranın olmaması. Bu nedenle Türkiye'nin Asya Krizi'nden doğrudan etkilenmesi mümkün değil. Bunu bazıları büyük bir başarı gibi gösteriyor ve övünüyor. Oysa durum hiç de o kadar parlak değil. Şu aşamada Türkiye'de çıkabilecek tek kriz türü 1994 yılında hükümetin yarattığı gibi bir krizdir.
Anlaşıldığı kadarıyla bizim bu krizden etkilenmeyişimiz, bankalarda parası olmayan bir garibanın bankaların batmasından etkilenmemesi gibi birşeydir. Sevindiğimiz şey bankaya para koyamayacak kadar fakir oluşumuzdur.

İnsan Hakları Derneği avukatları Akın Birdal suikasti ile ilgili davanın yargıcını eleştirmişler. Hakim Karadeniz'in mağdura "Sen", suikast sanığına "Siz" diye hitap ettiğini belirten avukatlar yargıcın reddini istemeyi düşünüyormuş.
Geçen yaz bir tatil köyündeyiz... 3 - 4 yaşlarında bir ufaklık yemek saatinde ortalığı duman ediyor. Bir ara lokantanın barına uzandı, içki şişelerine musallat oldu. Derken garsonlardan biri durumu gördü:
- Bırak ulan onları, diye bağırdı.
Ufaklığın o anda "Babaaa" diye bağırmasıyla birkaç metre ötede izbandut gibi bir adam belirdi. Garsona doğru ilerledi. Durumu gören garson tekrar 3 yaşındaki ufaklığa dönüp:
- Beyefendi lütfen o şişeyi bırakır mısınız, demez mi?
Yani bu "Sen" ve "Siz" hitapları duruma göre değişebiliyor...

Akşam gazetesinde Ömer Güvenç yazıyor...
Beşiktaş - Galatasaray maçının son dakikalarında Beşiktaş'ın genç oyuncusu Nihat çok uygun durumdaki Kaptan Şifo Mehmet'e pas vereceği yerde kaleye şut atmayı tercih etmiş, golü kaçırmıştı. Şifo Mehmet bütün tribünlerin gözü önünde Nihat'ın üzerine yürüdü. Bağırdı çağırdı.
Akşam yazarı Ömer Güvenç, Şifo Mehmet'le bu konuyu konuşmuş. Yaptığını kendisinin beğenip beğenmediğini sormuş. Mehmet demiş ki:
- Yapmamalıydım. Bana yakışmadı. O dakikada kendime hakim olamadım. İki dakika sonra yaptığım hatayı anladım ve soyunma odasına girdiğimde ilk yaptığım Nihat'ı yanaklarından öpüp özür dilemek oldu.
Ömer Güvenç, Şifo Mehmet için:
- İşte adam gibi adam demiş yazının sonunda.
Ekleyecek birşey kalmadı.

Seçim gereği olarak üç kritik bakanlığa yapılan atamaların en dikkat çekicisi Ulaştırma Bakanlığı'na Süleymancı tarikatının önde gelen isimlerinden Arif Ahmet Denizolgun'un getirilmesi oldu.
Arif Ahmet Denizolgun, Süleymancı tarikatının kurucusu Süleyman Tunahan'ın torunu... Tarikatın şu andaki lideri Kemal Kaçar'ın baldızının oğlu... Denizolgun'a bu tarikatın gelecekteki lideri gözüyle de bakılıyor.
Refah Partisi Antalya milletvekili olan Denizolgun, bu parti kapatıldıktan sonra Süleymancılar tarikatına bağlı üç milletvekili ile birlikte bağımsız kaldı.
Süleymancı 4 milletvekilinin bağımsız kalması, bu tarikata bağlı yaklaşık 1500 öğrenci yurdunun kapatılmasını önlemek yolunda bir manevra olarak nitelendi.
Sonradan DTP'ye katılan Denizolgun'un Ulaştırma Bakanı yapılması Hüsamettin Cindoruk'un Süleymancı oylarını çekme isteğine bağlanıyor.
12 Eylül darbesi sonrasında... Milli Güvenlik Konseyi Süleymancılarla pazarlık yapmış, Anayasa referandumuna destek sağlamaları karşılığında ilkokullara din dersi konulmasını kabul etmişti.
Bu yöndeki iddiayı ilk seslendirenlerden biri, o dönemde yasaklı bir lider olan Bülent Ecevit olmuştu. 1983'te yeni meclis oluşturulduktan sonra konu TBMM kürsüne geldi. Adana milletvekili Cüneyt Canver, Süleymancı oylarına karşılık ilkokullara din dersi konmasını eleştirdi.
TBMM'de bağımsız milletvekili olarak bulunan eski Başbakan Bülent Ulusu bu suçlama üzerine kürsüye çıktı. Canver'e:
- Doğru söylemiyorsunuz, dedi.
Canver de yanıt olarak:
- Bu iddia bana değil Sayın Ecevit'e ait, yanıtını verdi.
Ve önceki gün Bülent Ecevit'in de imzasıyla A. Denizolgun Ulaştırma Bakanlığı'na atandı.
Sayın Ecevit zaman zaman dar bölge seçim sistemine neden karşı olduğunu anlatırken:
- Çünkü, diyor, bir ağanın emriyle 5 bin kişi aynı partiye oy veriyor. Bu durum demokrasiyle çelişiyor.
Aynı Ecevit şu sıralarda Fethullahçı oylardan medet umarak bu cemaatle flört ediyor. Cindoruk Süleymancılarla... İrtica yasalarının TBMM'den çıkmasını önlemeye çalışan ANAP'lı Oltan Sungurlu gibi milletvekilleri diğer kimi tarikatlarla...
Bir ağanın 5 bin kişiyi yönlendirmesine karşı olanlar... Tarikat liderlerinin bir dudak kıpırdatmasıyla binlerce tarikat üyesinin bir partiye oy vermesinde sakınca bulmuyorlar.
Ve bu kadro Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı'ya şeref madalyası takarken, bir yandan da milletvekili olması için onu partilerine davet ediyor.
Mesut Yılmaz askerlere "Bırakın ben tarikatların önünü keserim" mesajı yolluyor.
Sahtekarlığın, ikiyüzlülüğün, oy ticaretinin bini bir paraya gidiyor siyaset meydanında...



Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr